o n

103 29 60
                                    

açlıktan lacivert hoodie'nin kollarını kemirmeye başlamıştım ki okulun yemeklerinin çok kötü olduğunu var sayarsak aç kalmıştım.

kyung, seulbin ve benim çoğu dersim aynıydı ve tarih dersinden erken çıktığımız için yemekhaneye öküz sürüsüne takılıp koşmuştuk. "haftanın 4 günü neden jajangmyeon yediğimizi sorabilir miyim ya bıktım." kyung bir tepsi alıp adını bilmediğim kaynayan çorbadan ve jajangmyeondan aldı. "bıktım diyorsun kyung ama hala yiyorsun." dedim.

"ne yapayım karnım doymuyor sonra kafayı sıyırıyorum." üçümüz beraber tepsilerimize kahveli puding koyduk. "tamam tatlıyla doyurun karnınızı bunun yenilebilir olduğuna yemin edebilirim."

ortadaki uzun masalardan birine geçtik ve diğerlerini bekledik. üçümüzde telefonla uğraşırken kafamı kaldırdığımda karşı masamızda bir köşede oturan jaemin ve diğer köşedeki jeno'yu görünce aklıma geldi "hyorin ve jaemin kavga etti. yani bence bahsetmeseniz daha iyi olur."

"bir dakika niye akşam hiçbir şeyden bahsetmedin o zaman?" seulbin telefonu masaya çarpmıştı. "ay klasik kavgalarındandır iki gün sonra barışırlar ki. oha bir saniye şu sora değil mi? hyejoo'nun yanındaki." kyung parmağıyla işaret edince seulbin de arkasını dönüp baktı. "keserim ben onu."

"onun derdi renjun değil seulbin." dedikten sonra kıkırdadım. jinae ve violet de koşturarak geldi "AÇIZ BİZ AAAAAÇ!" hyorin de bir dakika sonra önce jaemin'in oturduğu masaya baktı ve gözlerini büyütüp bizim olduğumuz masaya koşturdu. "bak şuna bak hele." jinae ağzı pudingle doluyken konuşmaya çalıştı.

"sora ne ara bizim okula geldi ya?" hyorin yanıma oturdu. ben omuz silktim ve suyumdan koca bir yudum aldım. "bize zararı olmaz diye tahmin ediyorum ama hadi bakalım."

hepimiz sessizce yemek yerken violet kolundaki pahalı ama markasını bilmediğim saatine bakıp ayağa kalktı "bizim kimya dersi iseul geç kalıyoruz!"

"yaa beni grubuna istemediğin kimya dersi desene sen şuna." kyung güldü "anlatın eğlenelim azıcık."

"violet benim ders notlarım çaldığı için kimya testinde sınıf birincisi olunca o başkalarının grubunu da kurdu kendi grubunu da. kendi grubuna hyuck ve yuna'yı aldı."

"eee sen boşa mı kaldın?"

"changbin ve şeyyy jeno var onunla." violet kıkırdadı. "neyse biz gidiyoruz kendinize iyi bakın insanlarla iyi geçinin."

"boş yapma." dedim ve ikimiz tepsileri kaldırıp yemekhaneden çıktık. kimya sınıfı en üst kattaydı ve o merdivenleri çıkarken ruhunuz bedeninizden ayrılıyordu. ki şansından violetin dolabı da son şubeye kayıtlı olduğundan en üst kattaydı "beni bekleme gelirim hemen."

"beklemeyecektim."

"iyi halt ederdin aman." dedim ve kendi dolabıma gittim. sora benim iki dolap ötemdeki -bu en uç taraf oluyor- boş dolaba kitaplarını yerleştiriyordu. ben üç tane kitabı aldım ve dolabı kapattığımda lee jeno diğer dolaba yaslanmış bir şekilde bana bakıyordu "ne istiyorsun acaba?"

"defterini okuldan çıkarken alsam da akşam versem olur mu?"

"OF YORULDUM BE!" diyen sora'ya dönüp pis pis baktım. jeno ise melek (!) yüzünü gösterip "yardım edelim mi?" dedi. tanrım bu kadar aptal olduğuna inanamıyordum. "hayır teşekkür ederim taşıyabiliyorum." dedi ve sora gülümsedi. jeno ise bana fısıldadı "sora güzel kızmış."

"benim kuzenim o." dedim ve pis pis jeno'ya bakmaya başladım. "ısıracak gibi bakıyorsun tamam sen daha iyisin." gülümseyip dolabımı tekrar açtım ve su şişemi dibine kadar vakumlarken jeno'nun sözüyle boğuldum "aramızda bir şey olmadığını daha dün sen söyledin. neden kıskandın ki?"

şişenin kapağını kapatıp dolabıma geri koydum ve tek kelime etmeden koridorda ilerlemeye çalıştım "sinirlenmişe benziyorsun."

"yanımdan gider misin?"

"aynı sınıfa gidiyoruz."

"ah harika ben çekilirim o zaman, lafını geri almadan önce bu defteri de benden alamazsın."

"lafımı geri alırsam güzel olduğunu da reddetmiş olurum."

"hatırın kalır." merdivenleri ikişer ikişer çıkarken arkadan bana çelme taktı ve önüme geçip kolumdan tuttu. "bak yapma gram komikliği yok çünkü."

"biliyor musun akşam iseul junior beni tırmaladı."

"iyi yapmış."

kolumdan tekrar çekiştirdi ve merdivenin son basamağında durdum "çocuk musun bıktım sal oğlum sal." diye ona döndüm. bugün kırmızı bir kolej ceketi beyaz düz bir tişört ve mavi kot pantolon giymişti, boynunda da ince bir zincir vardı. kahverengi saçlarını ortadan ikiye ayırmıştı. hayır yine başlıyoruz diyordu içimdeki ses.

bir basamak daha çıkıp belime sarıldığında yüzümü buruşturdum "özür dilerim, senin diyeceğin bir şey var mı?"

"derse geç kalıyoruz."

"başka?"

"neden ben sana her atar yaptığımda ağzımdan laf almaya çabalıyorsun ki."

"eğleniyorum."

"kollarını belimden çeker misin?"

"barıştık mı?" kriz geçirmek üzereydim çünkü normal durumlarda en sonki favorim sarılmaktı, yani nefret ediyordum ama hiç böyle hissettirdiğini de hatırlamıyordum diyebilirim. dudaklarımı dişledim ve ben de sarıldım. "artık bitebilir mi yoksa kusacağım." dediğimde belimi bıraktı ve elimdeki defteri çekip aldı. ben de son merdiveni çıkıp hızla sınıfa gittim. violet bana bakmamaya çalışır gibi yapıyordu.

"gruplu değilmişiz yine şanslısın gel yanıma."

"gruplu olsak jeno'yu boğabilirdim." violet eliyle yüzünü kapattı "ya niye hep ilk ben bilmek zorundayım artık istemiyorum sıkıldım."

arkadaslar benim sirnasikligi hic sevmedigimi yazamamamdan bile anlayin artik abi kriz geciriyordum ciddi ciddi neyse niall oppar ve ben sizi sevioz bb

arkadaslar benim sirnasikligi hic sevmedigimi yazamamamdan bile anlayin artik abi kriz geciriyordum ciddi ciddi neyse niall oppar ve ben sizi sevioz bb

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
🗝;;[alone]: lee jenoWhere stories live. Discover now