o n d ö r t

68 21 60
                                    

gecenin kısa bir özeti: jeno'nun dizinde uyuyakalmıştım ki bu hiç iyi bir olay değildi ve uyandığımda iseul jr. göbeğimdeydi ve uyandırılırsa tırmığa dönüştüğü için on beş dakikalık bir uğraştan sonra kalkabilmiştim. hyorin benim evimde kalmıştı ve jaemin sohbetinin dibine vurmuştuk, şimdi ise altı saatlik uykumla jinae ile coğrafyadan atılmıştık ve kantinde çikolatalı sütlerimizi içiyorduk.

"seninki geliyor." jinae göz devirdi.

"jeno derste."

"YUH KABUL EDİYORSUN DEMEK. neyse onu kastetmemiştim."

"hey!" dedi sora. yanımıza bir sandalye çekti. koyu kahve saçlarını geriden at kuyruğu yapmıştı ve bugün sadece efsanevi rimelini sürmüştü. çektiği sandalyeye oturduğunda uzun süre bakışmıştık, en sonunda sessizliği ben bozdum "dersin yok mu?"

"atıldım."

jinae 'ne hoş' bakışları attı. "duydum ki en sevdiğim kuzenimin doğum günüymüş, zaten iki tane var." bacak bacak üstüne atıp devam etti "doğum günü kutlu olsun."

"sağol söylerim, işine gidecek misin?"

"hayır işim yok zaten. dün için özür dilerim rahatsızlık verdim."

"BİLMEN NE HOŞ!"

"kedi olmasa vermezdim, eğlenceye katılırdım yani. iğrenç tüy yumağı, elimde olsa boğardım bile."

"elimde olsa ben de seni boğardım." dedim ve 32 diş gülmeme takmadan yine devam etti.

"bu akşam eğlenmek ister misin? bir yerlere gideriz kuzenlerle diye düşünmüştüm."

"hayır ben almayayım."

"iyi o halde görüşürüz." dedi ve kalkıp gitti. jinae sinirli bir şekilde kutunun içindeki son sütü vakumladı "manyak bu."

kafa salladım. jinae'ye her konuda katılıyordum. o süt almaya gittiğinde kantinin camından dışarıya baktım. 17 yaşıma girdiğimden beri her şey çok değişmişti, kang minhee ile ayrılıp lee jeno ile bu kadar yakınlaşacağımız asla aklımın ucundan geçmemişti. minhee olayını bütün okul iki ay önce falan kapatmıştı ve açılsın istemiyordum. aklıma gelmesinin tek sebebi bahçede onu görmem ve kantine yönelmesiydi. kapının kenarında oturduğumuz için kendime en çok jinae'ye küfretmeye başlamıştım.

"naber?"

"iyi." dedim ve gülümsedim. baştan aşağıya baktığımda kahverengi fazlasıyla yumuşak duran ve biraz uzun saçlı, bembeyaz tenli ve aşırı uzun biriydi *düşmeyeni sikerler*.

o da gülümsemişti "nasıl gidiyor?"

"iyi, senin?"

"bıraktığın gibi."

"trip mi yiyorum."

kıkırdadı "hayır, gitmem gerek hyeongjun bekliyordur görüşürüz." dedi ve konuşmama izin vermeden gitti. jinae arkasında elinde iki süt kutusuyla onun arkasında da jeno ve jisung ağzı açık bakıyordu "ÇÜŞ BE!"

[•≠]

son ders de bittiğinde çantamı tek omzuma asıp hızla merdivenlerden indim çünkü çok sıkılmıştım. okul kapısından çıktığımda yanımda jeno belirdi "minhee'nin sana senin ona bakışlarını gördüm. çok duygusaldı."

"komik." dedim ve yena'nın gelmesini beklemek için sırtımı duvara yasladım. "seni sevdiğimi anlamayacak kadar iflah olmaz bir aptalsın." dedim.

jeno geri çekildi "sen iseul musun?"

yena kornaya bastı "fingirdeşmenizi mi izleyeyim ben?" göz devirdim "köşede hyorin ile seni bekliyorduk. ah sen karşı caddede oturan yakışıklı değil misin? jeno değil mi?"

yerin yedi kat dibine geçmek için hazırlanıyordum. "yakışıklı kısmı aşırı doğru." dedi.

"seni de bırakabiliriz."

"hayır şu günlerde oksijen önemli, yürüyeceğim, yine de teşekkürler. görüşürüz!"

hyorin, jeno uzaklaşınca çığlık attı "JENO SENİ MINHEE'DEN KISKANDI VE SEN ONU SEVDİĞİNİ SÖYLEDİN DELİRİYORUM!"

"sevmek görecelidir." dedim ve sırıttım.

alın yb ulan

🗝;;[alone]: lee jenoWhere stories live. Discover now