o n y e d i

79 22 87
                                    

cam kenarındaki yatağımda uyandığımda direkt olarak güneşe baktım, kör olmak için.

gece amma atraksiyonlu geçmişti ve belki de jeno'yu hayatımdan çıkarıp normal ve çok daha tek düze hayatıma dönmenin mutluluğunu yaşamalıydım. ya da vazgeçtim tanrım bu çok kötü hissettiriyordu.

hyorin ve jaemin barışmıştı, belki onlar için mutlu olmalıydım. belki iseul junior yaşayacağı için.

hyorin üstüme atladığında mutlu olmaktan vazgeçtim. "GÜNAYDIN PRENSES CİKLET!"

"sen marceline misin?"

"hayır ben jack. ee nasıl uyudun, uykunu aldın mı?"

kaşlarımı çattım ve somurttum "hayır." o da somurttu. "jeno'ya kafanı takma, sadece ona da kendine de zaman ver. dinlemeyi dene."

"sinirim yatışsın, denerim." banyoya gidip hazırlandım ve evden çıktık.

okul bugün çok daha uzak gelmişti, ayaklarım geri adım atıyor gibiydi. telefonumdan kulaklığı çektim ve kantine yöneldim "nereye be."

"su alacağım." cebimden biraz para çıkardım ve kantinin camından atladım. arkamdan hyorin de geldi sırada beklerken kantinde göz gezdirdim ve taam kapıda gözlerime inanamadım. sora jeno ile konuşuyordu. göz göze gelmemek için çabalasam da boşa çabalamıştım. jeno onun yanından benim yanıma gelmişti.

doğruyu söylemek gerekirse berbat hissediyordum. mutlu davranma çabalarının bir anlamı yoktu. "dinleyecek misin iseul lütfen."

hayır anlamında kafa salladım ve kantinden bahçeye çıktım. bugün bitmeyecek gibiydi.

やー♡

beden dersinden önceki ders fizikti ve sınav notlarının açıklanacağı dersti. seulbin heyecandan beni tepiyordu ben ise sadece camdan dışarıyı izliyordum tabi o sırada kalemimi çevirmekle uğraşıyordum, şahsen notumu merak etmediğim tek dersimdi. "choi seulbin, tebrik ederim bir önceki 33'ünden çok daha iyi bir 49."

seulbin dudaklarını ısırıp yumruğunu havaya kaldırdı "yine de okuldan sonra kütüphanede oturup iyice çalışmanı tavsiye ediyorum seulbin."

"teşekkürler gerek duymadım." bay park'a kocaman gülümsedi. "jung iseul?"

"woah, cidden 51. bugün kütüphanede oturup çalışmalısın."

"başka işim yoktu zaten." dedim "nasıl yani kahve içmeye gelmeyecek misin?"

"hayır seulbin bir kere bağırma amına koyayım." bay park herkesin notlarını açıklayana kadar seulbin'in küpeleriyle oynadım ve o da kalemi burnuna sokarak sırasına resim çizmeye çalıştı "ah şimdi beden." dedim ve iç geçirdim.

seulbin surat ifadesini ciddileştirdi ve kafasını kaldırdı "bak iseul, hepimiz başının çaresinden gayet iyi gelebileceğini biliyoruz ama bu sefer yapacaklarımız için bize kızma tamam mı? hani çünkü biz de mal değiliz bir bildiğimiz var yani kezolukta başı çekerim jinae ile."

"ne boş yapıyorsun bir sus ya." dedim ve çantamı koluma asıp spor salonuna çok yakın olan fizik sınıfından spor salonunun kızlar soyunma odasına neredeyse ışınlandım. şortumu giydim ve tişörtümü çıkardığımda salonda bir kahkaha çığlık karışımı bir ses koptu. dışarı çıkmak için gri tişörtü de giyip çıktım.

violet'in kumral saçları yüzüne dökülmüşken koluyla hepsini geriye itti ve boştaki koluyla üzerine gelen sora'yı da duvara doğru ittirdi "PİS ŞILLIK!"

o onunla uğraşırken kyung, sora'nın saçına sarılmıştı ve o da onu duvara doğru çekiyordu. surat ifadesinden çok zevk alıyor gibiydi. ben yanlarına giderken doghyuck ve renjun önüme geçti "izin ver halletsinler."

"delirdiniz mi? o benim neredeyse kardeşim ne yaparsa yapsın buna izin veremem çekil rENJUN!"

bu sefer hyorin ve jaemin beni tutuyordu "manyaklaşma şu an mantıklı konuşmuyorsun iseul."

kollarımı onlardan kurtardım "ne yapayım jaemin? hayatım boyunca yanımda olacak biri o. sonsuza kadar kin tutamam."

"barışacak mısın?" hyorin kollarını kavuşturdu. "hayır." dedim.

"bipolar olduğunu sorguluyorum." arkalarından da chenle geldi. "iseul cidden beynini kullan şu an bunları söylemenin tek sebebi jeno'ya olan sinirin."

"ne olmuş yani?"

"jeno'yu çok sevdiğini biliyoruz ve bu yaptığı şeyi sen de kendine yediremiyorsun ama ne jeno'yu ne de sora'yı sonsuza kadar görmezden gelemezsin." dedi jaemin "sevmenin nasıl bir şey olduğunu ne sen ne de jeno biliyor. hatta biliyor musun? onu affetme, kendine düşünmek için zaman tanımış olursun."

arkadan jinae bağırdı "EDEBİYAT YAPMAYIN LAN BURNUMU KANATTI PİSLİKLER!"

hyejoo jungeun ve yeji de aralarına girmişti. hyorin yine bana döndü "kılını kıpırdatma, geç otur."

soyunma odasından çantamı alıp ani sinirle kütüphaneye gittim ki kıyafetlerimin dolapta kaldığını bile farkedememiştim. kulağıma yine kulaklıklarımı takıp bir köşeye kuruldum ve kapıya arkamı ters döndüm.

jeno'nun gelmesi kesinlikle an meselesiydi.

o lanet kapı sesini duymamla telefonumu yumruğumu sıkar gibi sıktım. kulağımdaki kulaklığı çekip biri kendi kulağına sokmuştu "beebadoobee mi? güzelmiş."

bu minhee'ydi.

gözlerim dolu olmasına rağmen gülümseyebilmiştim, ama minicik.

jaemin the yargı machine🔫🔫🪓🧨💣🔪⚔️🗡⚰️⛓⚙️

🗝;;[alone]: lee jenoWhere stories live. Discover now