Yorum yapmayı ve bölümü beğenmeyi unutmayın lütfen. Takip ederseniz de mutlu olurum.
Iyi okumalar güzellerim(!) <3
Medya şuan ki ölü gezegen..
Kasırga geleceği, topraksa geçmişin yerini tuttu o an.
Kasırga gelip toprağın üzerinde ne var ne yoksa silip yanında götürürken geriye kalan sadece çıplak ve nemli topraktı.
Şimdi o toprağın üzerinde yeniden filizleniyorum, ayaklarımın üzerinde duruyorum. Çünkü biliyorum ben çok güçlü bir kadınım. İnsanlığın geleceği hala benim ellerimde.
O an toprak kan kokuyor. Yaşamak için verilen emeklerin, yaşanmışlığı kokuyor buram buram.
Toprağı ellerimin arasına alıyorum. Onca feda edilenleri gözlerimin önünden geçirirken ellerim yumruk haline geliyor ve sanki bütün gücüm kötü anıları zihnimde taşıyamamış da avuçlarıma doldurmuş gibi. Onları silebilecekmiş gibi, düşündüğüm cesaretimle avucumdaki toprağı sıkıyorum. Toprak ellerimde şekilleniyor sanki. Yumruk yaptığım ellerimden nemli toprağın kayıp akmasını izliyorum. Sanki hayatımın bildiğim tüm doğruları, öğrendiğim her şey, aldığım onca eğitim, sevdiğim, sevdiklerim... Ve babam. Aslında hepsinin yalan olduğunu öğrendiğim an gibi.
Kandırılmışlığın verildiği o güzel hislerin tarihe gömülüp unutulan o titanik gemisinin batması gibi.
Fark ediyorum ve gözlerimi gökyüzüne çeviriyorum.
Bilinmezliğin ve korkunun gizlendiği bulutlara. Ağlıyorlar, sanki söylemek istedikleri bir şey var ama ellerinden gelen tek şey ağlamakmış gibi.
Yeni bir kasırga geliyormuş ve canımı çok acıtacakmış gibi.
Fark ediyorum. İşin rengi işte şimdi değişti.
Bir zaman bulutu milyarlarca insanın çevresine sarıldı. İnsanlar tek tek yok oldu. Zaman yavaşladı, zaman durdu.
Herkes ölmüştü, yaşayansa sadece yasanmışların izlerinin ağırlıklarını taşıyan geçmiş zamandı....
Ben babasının biricik kızı Eliz Yankıydım. 15 yaşımda, babamın işi gereği sunulan cazip teklifle beyin göçü yapmıştık.
Babam tek varlığım, tek sevdiğim akrabam, ailem, dostumdu. Beni de elbette yanında istemişti ve bu sebepten ötürü Amerika'ya yerleşmek durumunda kalmıştık.Yedi sene kadardır da Amerikadaydık.
Kalmak için sebebim olmadığından babamla gitmeyi seçmiştim.
Şimdiyse küçük bir villada oturuyorduk fakat genel olarak eve uğramaz, Nasa'nın yeni projesi olan "The25ST."
İçin haftanın yedi günü beş saatlik bir eğitim sürecinden geçerdim.
Projenin açılımı "25 Uzay askeri birliği."
Evet gezegen aramak için yüzyıllar sürecek bir projeye imza atmıştım.
Annemin izinden giden bir Uzay kaşifi olmak istiyordum. Annem üç sene kadar önce uzayda olan bir uyduyu tamir ederken, olası bir kazayla patlama sonucu hayatını kaybetmişti.Proje ise anneme aitti.
Evet, çünkü dünya dediğimiz gezegen artık ölü gezegen olarak geçiyordu.
Belirli miktar su ve yiyecek alabiliyordunuz. Tatlı su neredeyse tamamen tükendiğinden, suyu ya okyanuslardan ya da denizlerden karşılamak zorunda kalmıştık.
Bu da oldukça maliyetliydi.
Çoğu insan su içme gereksinimini karşılayamadığından ve devlet bir yere kadar yetişebildiğinden dolayı halk protesto etmeye başlamıştı.
Hatta bazı kesimler grev yapıyorlardı.
Grev yaptığını bildiğimiz bazı insanların cansız bedeni ise sokak köşelerinden alınıp yakılıyordu.
Dünyada alışılmışın dışında artık yasaklar vardı.Ben kendimi bildim bileli ölü insan bedenleri bir süre biriktirilip daha sonrasında yakılırdı.
Lakin yetmiş sene öncesine kadar insanlar toprağa gömülürmüş, isteğe bağlı olarak.
Fakat artık toprak alanı bile yetersiz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-Ölü Gezegen- (The'25'ST)
Ficção CientíficaBir şans vermenizi istiyorum hikayeye. Kasırga geleceği, topraksa geçmişin yerini tuttu o an. Kasırga gelip toprağın üzerinde ne var ne yoksa silip yanında götürürken geriye kalan sadece çıplak ve nemli topraktı. Şimdi o toprağın üzerinde yeniden f...