Alarmın çalmasıyla zorda olsa gözümü açabildim. Telefonu elime aldım, tam alarmı erteleyecekken annemin bağırmasıyla hayallerim suya düştü. Alarmı kapatıp telefonumu yanıma koydum ve gözlerimi kapayarak derin bir nefes aldım. O sırada odamın kapısı açıldı ve annem içeri girdi.''Doğa, çabuk kalkıyorsun ve hazırlanıp aşağı iniyorsun. Devamsızlığın sınırda ve ben asla okula gelip devamsızlığını silsinler diye uğraşmayacağım. Çabuk kalk.''
Vee kapı çarparak kapanır. Her sabah yaşadığımız olay olduğu için tepki vermeden gözlerimi devirip yataktan kalktım. Evet tüm devamsızlıklarımı bitirmiştim, uyku her şeydir. Ama gene de annemin niye bu kadar laf yaptığını anlayamıyordum, nasıl olsa okulun son haftasıydı.
Dolabıma ilerledim ve siyah kotumla mavi bol tişörtümü alıp giyindim. Aslında okulumuzda forma zorunluluğu var ama hiç bir zaman forma giymedim. Gömlek giymekten nefret ederim ve siyah kot giyindiğiniz sürece sorun olmuyor. Tabi kapıda İpek hocaya yakalanmazsanız. Okulumuzun garip bir düzeni var her sabah kapıda İpek hoca bekler ve forma kontrolü yapar eğer ona yakalanmadan içeri girmeyi başaramazsanız, kapıda ki forma giymeyenlerin arasında sıraya girersiniz ve siz yok yazılana kadar sizi orada bekletir. Bu yüzden de herkes çantasında okul gömleği taşır ve İpek hocayı görürlerse gömleği hemencecik üstlerine geçirirler.
Önce yüzüme soğuk su çarptım sonra da dişlerimi fırçaladım. Aynanın karşısına geçip saçımı taradım ve dudağıma da çilekli parlatıcımı sürdüğümde hazırdım. Ne ? Makyaj yapacağımı mı sandınız, okula gidiyorum, podyuma değil.
Aslında okula pijamalarımla giderdim ama geçen sene okula her gün pijamamla gittiğim için İpek hoca disiplin kağıdı yazdırdı ve bir daha görürse uzaklaştırılacağımı söyledi. O günden sonra da ayıcıklı pijamalarıma veda etmek zorunda kaldım.
Telefonum çalmaya başladı, telefonda Mustafa abi yazısını görünce meşgule attım ve ayakkabılarımı giydim. Kapının önünde duran çantamı da aldıktan sonra anneme çıktım ben diyip aşağı indim. Mustafa abi servis şöförümüzdü. Her sabah beni arardı, beni araması demek yaklaştım in aşağı demekti. Aşağı indiğimde servis beni bekliyordu. Hemen servise atlayıp günaydın dedikten sonra her zaman ki yerime geçtim ve başımı cama dayayıp kendimi uykunun mükemmel huzuruna bıraktım.
Gözümü açtığımda okulun sokağına girmiştik, hemen ayılıp çantamı elime aldım. Servis durduğunda ben de aşağı indim ve servisin erken gelmesine sevinerek, İpek Hocanın yokluğundan faydalanıp hemen sınıfıma gittim.
Sınıfta ki insanlarla pek muhattap olmuyordum. Nedeniyse hepsinin bana fazla çocuksu gelmesiydi. Tabi Uzay hariç, o en yakın arkadaşlarımdan biriydi ve okulda yakın olduğum iki kişiden biriydi. Hemen en arkada ki sırama geçip oturdum.
Uzay başını sıraya koymuş uyuyordu. Ben de fırsat bu fırsat diyip çantamdan hemen siyah keçeli kalemimi çıkardım. Ve Uzayın her yerine pou emojisi çizmeye başladım. Pou emojisi aramızda ki bir simge gibidir. Kalp göndermek yerine pou göndeririz hep birbirimize. Napalım, biz de böyle bir manyağız. Uzay birden gözünü açtı ve sinirle kalemi elimden alıp uykusuna devam etti.
Tam o sırada Hüseyin hoca da sınıfa girmişti. Hüseyin hoca bizim tarih hocamız. Tam bir vatan sevdalısıdır ve her dersin başında İstiklal Marşından bir kıta okur ve bitirince de gözünden yaş gelir. Bunu yapmadan asla derse başlamazdı. Uzayı uyandırma girişiminde bulunmadım çünkü Hüseyin hoca böyle şeyleri takmazdı ve nasıl olsa dinlesek bile anlamıyorduk. Adam bir konu anlatırken daha ikinci cümlesinde gençlik anılarını anlatmaya başlıyordu. O yüzden ben de kulaklıklarımı takıp başımı sıraya koydum ve gözlerimi kapadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARMAKARIŞIK
Teen Fiction- Bahsettiğim konu senden hoşlanmamdı. + Biliyordum *** Bilmiyorum, sanki o yokken nefes alamıyorum sadece yaşıyorum işte. *** -Sevgilisi olan biri bu kadar yakın olmamalı. +Sevgilisi olan birine bu kadar yakın olmamalısın.