RETROUVAİLLES

192 23 9
                                    

Bütün eve dönmek isteyenlere...

''Patatesli böreklerden kaldı mı?" diye sordu Zambak mutfak kapısından kafasını uzatarak.

"Evet bir tepsi daha var." diye cevap verdim gülümseyerek. Zambak patatesli böreklere doğru ilerlerken "Kaç kişiler" diye sordum. Arkasını dönmeden ağzına attığı patatesli börekleri çiğnerken "İki kişiler ve onlar gitmeden kesinlikle gelip sende tanışmalısın. 25 yıllık evli bir çift ama görmen gerekiyor çok tatlılar" derken yüzünü görmesem bile şuan anime karakterleri gibi gözlerinden kalp çıktığına emindim. 2 dilim börek alıp gidişini izlerken yüzünde muzır bir ifade ile dönüp bana bakışından hoşuma gitmeyecek bir şey diyeceğini anlamıştım.

"Bu akşam Serkan ve bir arkadaşıyla yemek yemeyi düşünüyorduk. Eee sende evde mumyalanmadan insan içine karışmak istersin diye düşündüm. Hem hayır lütfen o kaşını öyle kaldırmadan önce beni dinle. Serkan'ın arkadaşı..." konuşmanın başından beri nereye gideceğini bildiğim için onun yerine cümlesini ben tamamladım. ''Çok yakışıklı çok iyi biri ve evet insanlara şans vermeliyim çünkü belki de bu tanışacağım kişi, güzel bahçeli evimde sonsuza kadar hayatımı paylaşacağım kişi olabilir değil mi?'' Gülerek tamamladığım cümle karşısında sessiz kalmasından kesinlikle cümlenin bu şekilde sonlanacağına emin oldum. Şaşkın ve düşünceli yüz ifadesine eklenen boş bakışlarına daha fazla dayanamayıp gülmeye başladım. Zambak önce benim bu ani gülüşüme bozulsa da ardından o da daha fazla dayanamayıp benimle beraber gülmeye başladı.

"Pekâlâ evde Ekrem amca ile kalıp bol soslu makarna yemek tabii ki de çok yakışıklı yeni arkadaşlar edinmekten daha cazip bir seçenek sende haklısın." dedi ve siparişleri içeriye götürdü. Kalan işleri hallettikten sonra bende içeriye geçtim. Etrafıma sevinçle baktım burası şehrin dışında yol üstünde olan küçük bir restorandı. Babam burasını kendi emekleriyle sıfırdan yapıp sağlık durumu artık buna müsaade etmeyince bana bırakmıştı. Küçük bir yer olduğu için çalışan olarak sadece Zambak ve ben vardık.

Mutfak için gereken eksiklikleri not ederken kapının açılma sesini duyunca kafamı kaldırıp gelen kişiye baktım. Şık siyah bir takım elbisesi, özenle taranmış kahverengi saçları ve yüzüne çok yakışan siyah gözlükleriyle burada pek karşılaşmadığımız bir müşterinin girişini izledim. Adam etrafına bir göz atıp pencere kenarındaki masaya doğru ilerledi. Elindeki telefona baktıktan sonra çantasından siyah bir not defteri çıkarıp bir şeyler karalamaya başladı. Bu haliyle oldukça meşgul biri gibi görünmüştü. Siparişini almak için hareketlendiğim sırada Zambak'la çarpıştık ve taşıdığı tabaklar büyük bir gürültü ile yere düştü. Bütün bakışların bize çevrildiğini hissediyordum ve şu an suratımın kıpkırmızı olduğuna emindim. Kafamı kaldırıp müşterilere sorun olmadığını gösteren bir gülümseme attım. Zambak'la kırılan tabakları toplarken Zambak'ın kulağıma mahcup bir sesle ''Özür dilerim, özür dilerim ah ben gerçekten çok sakarım. Özür dilerim ben yeni gelen müşteriye bakıyordum ve aptal gibi kocaman seni göremedim özür dilerim.'' ağlamaklı çıkan sesi ve sözleri beni gülümsetmişti. ''31 yıllık hayatımda bana kocaman diyen ilk insansın bu yüzden seni affediyorum.'' Dedim. Sözlerim ile Zambak'ın önce yüzüme oradan da vücuduma ardından tekrar eğlenen yüzüme bakışını izleyip kalan son parçaları da aldıktan sonra gülerek mutfağa geçtim ve elimdekileri çöp kutusuna attım. Zambak'ın süpürge ve faraşla içeri girmesiyle ona güzel bir gülümseme gönderip tekrar içeriye, yeni müşterimin yanına ilerledim. En fazla on saniye sürmüş olan yürüyüşüm hayal gücümün etkisiyle neredeyse yirmi dakika gibi gelmişti bana ve sanki ağır çekimde yürüyor gibiydim. İç sesim arkadan havalı şarkılar söyleyip beni gaza getiriyordu. Elinde çaldığı saksafonu ve kaşlarını saçma sapan kıvırışlarına bakıp gülümsedim. Tam bu şizofrence düşüncelerden sıyrıldım diyordum ki karşımda oturan Siyah Giyen Adamlar serisinden fırlayıp çıkmış müşterimizin yaklaştıkça burnuma gelen ferah çam kokusundan ziyade dikkat çekici görüntüsüyle buralarda görmeye alışık olmadığımız biri olduğunu kendimce tekrar onayladım. Restoranımız Karadeniz'in küçük bir köyüne 30 dakikalık yürüyüş mesafesindeydi ve gelen müşterilerimiz çoğunlukla yerel turistlerden ve bu bölgede yolculuk yapan kişilerden oluşurdu. Pencereden dışarı dalgın ve hüzünle bakan yüzü içimde bir miktar üzüntüye ve bütün bunların birleşiminden oluşan güzel görüntüden dolayı kıpır kıpır olmasına neden oldu. Bir anda yanaklarımın yandığını hissettim ve daha fazla saygısızlık etmemek için ''Hoş geldiniz, ne yiyeceğinize karar verdiniz mi?'' dedim. Sesimi duyması ile irkilip bana bakmaya başladı. Yüzünde beni görünce önce bir şaşkınlık belirdi. Ardından hafifçe kaşlarını çatarak dikkatle bana doğru bakışını yerimde huzursuz bir şekilde izledim. Boğazımı temizleyerek ''Merhaba'' dedim. Bana bakmaya devam ediyordu ve yüzündeki ifadeden tam olarak neden böyle baktığını çözemiyordum. Asırlar gibi gelen sessiz bir bekleyişten sonra kısık ve etkileyici bir şekilde konuşmaya başladı.

FURTUNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin