4

340 56 40
                                        

   Anahtarı deliğe sokup bir elimle çevirirken diğer elimle bastırmış hâlde ses çıkmasın diye anahtarı adım adım çevirmeye çalışıyordum.

Saat gece 9.30'du. 8.30'da kapanan yurda güvenliği hızlı koşmam ve ince bedenli olmam sayesinde atlatıp kaçak olarak girdiğim yetmezmiş gibi şimdi de kendi odama hırsız gibi girmeye çalışıyordum.

Birkaç adım hareketlenerek elimin terlemesi yüzünden kayan anahtarlığı daha sıkı tutmaya gayret ettim. Otomatik benim hareketimle tık sesi çıkarıp yanmaya başlamıştı.

Yurda vardığım vakit kaldığımız yer ön cepheye baktığı için direkt ışıkların yanıp yanmadığına bakmıştım. Işıklar yanmadığı için kendimi rahat hissediyor olsam da şimdi keşke Yunho uyanık olsaydı diye düşünmeden edemiyordum.

Son bir çevirme daha o zaman tamamdır.
Nefesimi tutup dudağımı ısırarak biraz daha asılıp ağırca çevirdim ve klik sesinden sonra sesizce derin bir nefes verdim. Odalar aslında otomatik kart sistemiyle çalışıyordu. Fakat çıkaracağı onay sesini es geçememiştim.

Minik adımlarla içeri girip kapıyı yavaşça kapatmak üzereydim ki bir an dengemi kaybettim ve omzum duvardaki tuşa vurarak tüm salonun aydınlanmasına neden oldu. Kendi içimden edeceğim küfürleri hazırlarken birazı üstümde birazı kapıda olan insan gölgesi ile arkama baktım.

"Bö."

Sıçrayıp ellerimle kapattığım ağzımdan boğuk bir bağırış yükselirken önümdeki dağınık mavi saçlarını karıştırıp bir elini arkamdaki duvara koydu ve uykudan şişmiş gözleri ile bana bakmaya devam etti.

Olayın şokundan çıkar çıkmaz yaslı olduğum duvardan ellerim ağzımdayken gözlerim kapalı halde aşağıya kaydım ve oturdum. Yunho... Cidden...

"Bu saate kadar neredeydin? Senin gelişini bekleyene kadar uyuyakalmamak için en nefret ettiğim programı izlemek zorunda kaldım. "Dedi. Elini duvardan çekerken fosforlu yeşil tişörtünü arkaya çekiştirip ayaklarını sürüyerek tezgaha yöneldi. "Sahneleri aklımdan silinmiyor bile" diyerek bardağı raftan alırken ürperdi.

Oturduğum yerden sorusunu yanıtlamaktan ziyade soru sordum. "Neden uyanıksın? Sessizce girmeye çalışmıştım."

Yunho su doldurduğu bardağı başına dikmeden evvel cevapladı. "Anahtar sesinden dolayı huylanıyorum. Üstümde tepinsen uyanmam ama anahtar sesiyle uyanırım."

Yunho doldurduğu suyu içine kadar arada tuhaf bir sessizlik oluştu. Oturduğum kapı kenarından kalkmadan hâlâ onu izliyordum. Suyu bitirdikten sonra anne moduna bürünüp yine soru yağmuruna tutacaktı gerçeği mi anlatacaktım anlatmayacaksam ne söyleyecektim bunu düşünmek için kısıtlı zamanım vardı.

Ferahlama sesi ile boş bardağı lavaboya bırakırken hâlâ kapı kenarında oturan bana döndü. "Neden hâlâ oradasın? Haberin olsun hastalanırsan sana bakmam. Bir doktor bile kendine dikkat etmiyorsa benim elimden bir şey gelmez."

"Kaçmak için yer arıyorsun sadece."

"Gerçekleri söyledim diye kaçıyorsam evet dünyanın en büyük kaçkını benim." Göz kırptı ve sırıttı. "Gece nerede ne yaptın bunun hesabını şimdi alırdım fakat," olduğu yerde gerindi ve odasına yürürken "yarın kız düşürme günüm olduğu için şimdilik es geçip uyumaya gidiyorum" dedi ve diline dolanan şarkıyı söyleyerek odasına girip kapıyı kapattı.

Saniyeler içinde açılan oda kapısının arasından Yunho'nun kafası çıktı. "Bir şey daha"

"Eğer benle iyi geçinmek istiyorsan takıldığın erkekleri yurda getirme ve, otomatik kart kullan. 21. Yüzyıldayız milattan önce kalan şeyi kullanıp beni uyandırma. Uyanınca sinirli oluyorum."

Witness § SeongsangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin