1.BÖLÜM

233 100 35
                                    

Ne kadar anlamsız olursa olsun yaşamak güzel bence. Evet, delirdiğim zamanlar saçma gelirdi yaşamak. Hatta intiharı bile denemiştim. Kalbim durmuş, doktorlar ölüm saatime kadar yazıyordu. Bir anda durdu doktorların eli, kalbim yeniden atmaya başladı, göğsüm sanki hiç durmamış gibi inip kalkmaya devam etti. Geri dönmüştüm kaçıp kurtulmak istediğim yaşama. Aslında hatırlıyorum ölüm anımı. Kendimi bir uçurumun dibinde görüyorum. Bir adım daha atsam cennete gideceğim belki de, kimi kandırıyorum ki. Cehennem kapısını açmış beni bekliyor resmen.. Bir adım daha atacakken elimde bir el. Geri düşüyorum. Ve karşımda belli belirsiz bir yüz. Gözlerim kapanıyor, nefes alıyorum. Tam ölmüşken gördüğüm rüya sayesinde dünyaya geri dönüyorum. Belki de bana sunulmuş güzel bir yaşamı değerlendireceğim belki de bu ceza bana yetmedi sürünmek için geri gönderildim...

Yazımı bitirip saatime baktığımda okula geç kalmışım. Yine bir ton azar işitecektim. Neyse ki kimse yoktu evde her zaman ki gibi. Çantamı alıp okula geç kalmamı aldırmadan bir kaplumbağa edasıyla evden çıktım. Her gün olduğu gibi yaşlılarla dolmuş otobüse binmek için durağın yolunu tuttum. Sanki etrafta kimse yokmuş her yer bana aitmiş gibi kulaklığımı takıp müzik dinlemeye başladım. Her gün yaptığım şeydi hatta her saniye yaptığım birşeydi onu düşünmek. Evet biri vardı aklımda ama ne garip ki kim olduğunu bilmiyordum. Beni o uçurumdan kurtarmıştı. Kim bilir öyle biri yoktu belki yeryüzünde. Ben cezalandırılmak için gönderildim kim bilir. Ama içimde bir umut vardı küçücük bir umut . İntihar etmiyorsam tekrardan o umut sayesinde.

Ben bunları düşünürken otobüse binmiş ve okula bile gelmiştim. Her gün gelip gittiğim yolu ezbere bile bilmiyordum. İşte düşüncelerim o kadar derin . Aslında hala deliyim kendi kendine konuşan bir deli.

Okulun kapısından içeri girdiğimde sağ tarafımda bulunan basketbol sahasına baktım, topunu usta bir şekilde isabet ettirip potada maymun gibi sallanarak bana gülümseyen Ediz'i gördüm. Uslanmazsın sen der gibi başımı sağa sola salladım. Allahtan ders bedendi ve günün ilk azarını yememiş olacaktım. Herkes dışarıda kafalarına göre takılmışlar birşeylerle uğraşıyordu. Aslında asosyal biri değilim arkadaşlarımla aramda iyidir lakin yanlızlık benim tercihim.

Elime yine bir kitabı aldım ve gölgesi bol olan ağacın dipine çöktüm. Saatlerce kitap okuyabilirdim. Çok kitap okuyan biride değilim aslında. Sadece düşünmektense birşeylerle uğraşmak gerektiği için bunu hobi edindim.

Yine kendi karanlık düşüncelerimle boğuşurken kafama inen sert bir darbeyle kaşlarımı çatarak başımı darbenin geldiği yöne çevirdim. Hızlı bir şekilde kitabı yanıma bırakıp,başıma çarpmış olan basket topunu alıp ayağa fırladım.

-Ulan Ediz kafanı pota olarak kullanmamı istemiyorsan kaç!!
-Sen o boyunla ilk önce bana yetişte. diyerek güldü.
-Sinirle topu kafasına hedef alarak attım. Kafasından uzak bir yere gidecekken Ediz eliyle yakaladı. Ve ardından pis bir gülüş atarak,
-Üzülme Çiçek büyüyünce atarsın...ve ardından ekledi.
Hadi gel Çiçeğem derse gidiyoruz diyerek kolunu omzuma attı.
-Söyle bakalım Çiçeğem büyüyünce ne olacaksın , diyerek ayı gibi gülmeye devam etti.
Gözlerimi devirip omzumdaki elini ittirip adımları hızlandırarak yürümeye devam ettim.

Hızlı adımlarla merdivene doğru ilerlerken üzerime zıplayan aptal çekirgeyle yere düşmem bir oldu.

- Yavaş be kızım ezdin beni.

-Sende azıcık hızlı ol be kaplumbağa hatta kaplumbağa bile senden daha hızlı Çiçek. diyerek koluma girip sınıfa doğru ilerledik.

Çekirge dediğime bakmayın kendisini severim sevdiğim kadar da dövmek isterim. O da kıvılcım oluyor. Okulun en zeki kızı. Benim çocukluk arkadaşım. Kıvılcım'ın ailesi ile benim ailem yıllardır arkadaşlar bu yüzden ilk başlarda ne kadar istemesekte bizde arkadaş olduk.

Hayvanat bahçesine adımımı attığımda pardon sınıfa diyecektim. Bir köşede uzun eşşek oynayanlar diğer bir köşede tezahürat ettiğini zannedip aslında anıran aptal sürüsünden gözümü ayırıp en arkadaki sırama odaklandığımda karşı cins bir yabancının olduğunu gördüm ve anlamsızca bakıp duraksadım.
Arkamdaki hocanın bağırmasıyla irkilerek yerime doğru ilerledim. Hangi ara arkamda beliri vermişti bu kadın. Ona boşuna Casper demiyorduk zaten.

Sırama geldiğimde çocuğun yerimden kalkmasını işaret ederek köşeye kendim geçmiştim. Her zaman ki gibi kulaklığımı takıp uyumayı düşünüyordum. Matematik dinlemek hiç bir zamam bana göre değildi zaten. Gözlerimi kapatarak beni kurtaran rüyaya odaklandım. Sanki devamını getirebilecekmişim gibi. Aslında rüyamı devam ettirmek istememin tek amacı beni kurtaran elin sahibini görmekti. Şu zamana kadar bir iğne ucu kadar çocuğu belli edecek birşey görmemiştim. Gerçekte böyle biri var mı meraklar içinde kıvranıyordum resmen. Her uyuduğumda her gözümü kapadığımda beynimde film sahnesi gibi canlandırırım. Kalbime göre o benim kurtarıcım mutluluk sebebim yaşama umudum. Beynime göre ise benim cellatım. Ya beni tamamıyle bu hayattan çekip kurtaracak ya da.. Aslında başka bir seçeneği yok. Deliyim demiştim size. Kendime bir yaşama süresi koydum aslına bakılırsa. O güne kadar karşıma çıkmazsa yarım kalan işimi bitireceğim.

Uyandığımda vakit o kadar hızlı geçmiş ki resmen son derse girdiğimizde gözlerimi açtım. Keşke açmaz olaydım. Rüyaya dair birşey minnacık da olsa birşey görememiştim. Koyununu kurta kaptıran köylü siniriyle uyanmış oldum sadece.

Saatin ne kadar çabuk geçtiğini fark etmedim bile. Her zaman ki gibi yine deliksiz bir uykuya dalmışım resmen. Teneffüs bile bitmişti. Niye bu kadar ayı uykusuna sahiptim. Bunun için bile kendime sinirlendim.
Şuan tek motivasyonum en sevdiğim hocanın dersine girmekti sadece. Edebiyat...

....

Bu soru benimdi bu sefer benimdi.

- Evet sen söyle bakalım evladım.

- Yusuf Atılgan - Aylak Adam

Sinirle yanımdaki yeni gelen çocuğa baktım. Tanışmadan nefretimi kapmıştı..
Her soruya parmak kaldırması ve benden önce davranması....

Tek yapabildiğim edebiyat ve bu sene geleceğimi belirleyecek saçma bir sınava gireceğim. Bu dersten de nefret etmek istemiyorum o yüzden katılıyorum. Sağolsun hocamız bugün bana değil de yeni gelen velete söz hakkı vermesiyle dersten nefret etmem an meselesi.
-Akıl küpü maşallah.
Yine sinirli sinirli iç sesimle konuşuyordum ki.
Zilin çalmasıyla yeni gelen çocuğu yere kaydırmamla kapıya yönelmiştim. Arkamda bıraktığım öğrenci galiba yeri öpmüştü. Pislik. Ama hiçbir umursama dahi hissetmeden ilerleriken. Aniden bir freni patlamış kaymon gibi durdum yeni çocuğun kolumu sertçe tutup kendine çevirmesiyle.

Ne yapıyordu bu aptal...

-Gel ağzımın içine gir.. diye bağırmamla kaşlarını çatması sinirimi bozmuştu.

- Bir dahakine çekilir misin? Dersen daha iyi olur. diyip kolumu bırakmıştı ve arkasına bakmadan bir açıklama yapmadan yanımdan geçip gitti.

Neydi bu şimdi bir türlü göz korkutmamı. Fazlasıyla güldüm..

Yine de takmayarak yoluma devam ettim. Teyzelerle dolu bir otobüs beni bekliyordu. Merdivenlerden aşağıya inerken Ediz'in seslenmesiyle durup arkamı döndüm.
-Aaaa bu kadar uyumana rağmen yine büyüyememişsin. diyen Ediz'e kaş çatmakla yetindim.

....

Eve geldiğimde yine kimsecikler yoktu.
Her zaman ki ailem işte allah bilir nerdeler. Fazlasıyla acıkmıştım dolaptan alıştırmalık birşeyler çıkarıp hızlıca mideye indirmeyi planlıyordum. Sonrasında yukarı çıkıp dizi mi izleyecektim. Hızlıca bir kaç alıştırmalık birşeyler hazırlayıp midemi doldurup odama çıktım.
En sevdiğim diziyi açma vakti gelmiş geçiyordu.

The 100 resmen aşıktım bu diziye. Sıkıntıdan öylesine başladığım birşeydi. Hatta bir karakterine bile aşık olmuştum dünyayla bütün bağlarımı koparıp yastığıma büzülerek yatıp diziyi izlemeye başladım.

....

Bir anda titreyerek uyandım. Diziyi izlerken uyuya kalmışım resmen. Saat gece iki olmuş bizimkiler gelmiş mi ondan bile haberim yoktu. Ağzım bir çöl gibi kurumuştu. Masamda ki suyumu hızlıca içip başımı tekrardan yastığıma koymam bir oldu. Ve kendimi tekrar rüyanın kollarına bıraktım.

....

"Gel buraya ufaklık bir ve bir daha ölmeyi düşünme."

RÜYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin