5. Bölüm

170 28 18
                                    

Sabah karnımda hissettiğim ağırlıkla gözlerimi hızlıca açtım. Karnımın üzerinde zıplayıp gülen Hoseok'u görünce onu hızlı yere doğru ittim. Yeri boylayınca çığlık attı. Kapıdan bize gülen Jungkook'a baktım. Kaşlarım çatık bir şekilde ona baktığım görünce omzunu kapının pervazından çekti ve omzunda ki havluyu eline alırken konuştu.

"Kahvaltı hazır kıçınızı kaldırın ve gelin."

O mutfağa doğru giderken Hoseok yerden kalktı.

"Yoongi götüm acıdı ne yapıyorsun?"

Gözlerimi ona çevirdim. Ben ona sinirle bakarken o dudaklarını büzmüş eliyle poposunu ovuyordu. Bu kadar aptal olmasa ne olurdu sanki. Gözlerimi ondan çektim ve sandalyeme oturdum. Kendimi yavaş yavaş itmeye başladım. Bir anda hızlanınca sandalyeye yapıştım.

"Hoseok senin ben ebeni si-"

Bir anda durunca öne doğru savruldum ve sözüm yarıda kesildi. Hoseok beni banyonun önünde bıraktı ve mutfağa yöneldi. Ben arkasından bakarken o omuzlanrını silkip mutfağa girdi.

"Adama iyilik yapıyoruz ebemize sövüyor. Bu nasıl iş anlamadım."

Hoseok'u duyunca istem dışı güldüm. Neden bütün aptallar benim etrafımdaydı. Banyoda işlerim bitince mutfağa girdim. Jungkook ve Hoseok gülerek kahvaltı yapıyorlardı. Masaya yanaştığımda ikiside bir süreliğine bana baktı. Sonra da birbirleriyle uğraşmaya, birbirlerine laf atmaya devam ettiler. Hoseok benle aynı yaştaydı ama çocuk gibiydi. Onlar kahvaltı boyunca birbirleriyle uğraştılar. Bende onların saçma atışmalarını izliyordum ve arada gülüyordum.

Kahvaltımızı etmiştik ve salonda oturuyorduk. Hava çok güzeldi ve onlar bu havayı değerlendirmek istiyorlardı. Normal de dışarı çıkmak istemezdim ama o kadar süredir evdeydim ki artık çıkmak için can atar hale gelmiştim.

"Sahile gidelim işte hava çok güzel."

Hoseok'un fikrine karşı Jungkook heycanla ellerini çırpmaya başladı.

"Dondurma da alırız."

Çocuk gibiydi en ufak şeyden mutlu oluyordu. İkiside cevap bekler bir şekikde bana döndüler. Omuzlarını silktim.

"Benden yana sorun yok yeter ki dışarı çıkalım."

"Hayret sen dışarı çıkmak istiyorsun? Normalde uyumak istiyorum bırakın beni, dersin."

Hoseok'u duymazlığa verdim. Kendimi odama doğru itmeye başladım.

"Kalkında hazırlanın 10 dakika içinde burda olmazsanız bensiz gidersiniz."

Bu dediğim sadece onları hızlı hazırlanmalarına teşvik etmek içindi. Her zaman yapıyordum. Gerçi bir işe yaramıyordu ama olsun. Odama girince kapımı kapattım ve dolaba yanaştım. Hava sıcak olduğu için salaş bir gömlek altına da soluk bir blue jean giydim. Pantolonu giymek biraz terletiyordu beni ama artık ilk zaman ki kadar yorulmuyordum. Odadan çıktığımda onların hâlâ gelmediğini fark ettim.

"Bensiz gidin gelmiyorum ben."

İçeri doğru bağırdığımda Hoseok kapıyı açtı ve kafasını dışarı doğru uzattı. Sonra elindeki telefonu kaldırdı ve gözüme sokmak ister gibi uzattı.

"Daha 10 dakika olmadı. Böyle yapıcağını bildiğim için süre tuttum. 3 dakikamız daha var."

Hızlı hızlı söylediği cümlelerin ardından ışık hızında odaya dönüp kapıyı kapattı. Şimdi onları 3 dakika daha beklemem mi gerekiyordu? En azından 3 dakika uyuyabilirim. Arkama yaslandım ve gözlerimi kapattım.

Yaklaşık 15 dakika uyuduktan sonra Jungkook'un kolumu dürtmesiyle uyandım.

"Hyung hazırız hadi gidelim."

"3 dakikanız vardı en son? Nasıl bu kadar uzun sürüyor hazırlanmanız?"

Hoseok beni istemeye başladı.

"Konuşa konuşa giyinince uzun sürüyor hyung."

Dedi Jungkook ve kapıyı açtı. Kapıdan çıkınca beni ileri doğru ittiler ve ayakkabılarını giymeye başladılar. Tam ilerliyeceğimiz sırada karşı kapı açıldı.

"Tae hadi ama çabuk ol."

Jimin sözlerini bitirince kafasını kaldırdı. Göz göze gelince gülümsedi.

"Ah, merhaba. Dışarı mı çıkıyordunuz?"

Jimin'e gülümsedim. O sırada Jungkook hemen Jimim'nin yanına gitti ve ona sarıldı.

"Evet, sahile gidicektik. Siz nereye böyle?"

Jimin Jungkook'tan ayrıldı.

"Evde sıkıldık dışarı çıkıyorduk."

Bir süre sessizce birbirimize baktık. Sonra içerden bir ses giderek yaklaştı.

"Hah, geldim işte hadi gidelim."

Taehyung kapıdan dışarı çıktı. Bizi görünce biraz şaşırdı. Sonra hemen gülümsedi.

"Siz de mi dışarı?"

Gözlerini önce Jungkook'a sonra Hoseok'a kaydı. Sonra yavaşça bana baktı. Kısa bir süre baktı gözlerime. Gözlerinin içi parlıyordu sanki.

"Eğer isterseniz bize katılın beraber gidelim sahile?"

Soru üzerine kahvelerini çekti gözlerimden ve Jungkook'a çevirdi.

"Rahatsız etmeyelim siz takılın kendinizce."

Jimin'in sözleri üzerine Hoseok yanına gitti elini omuzuna koydu.

"Ne rahatsızlığı artık dost sayılırız."

Onlar konuşurken gözlerimi onun üstünde gezdirdim. Beyaz bir tişört üstüne de beyaz bir gömlek giymişti. Pantolon olarak da benim ki gibi soluk blue jean giyiyordu. Gözlerim onun üzerinde gezinirken o da bana çevirdi gözlerini. Göz göze gelince biraz afalladım. Dudakları genişledi ve dişlerini göstererek güldü. Gülüşü güzeldi. Tebessümün her şekli yüzüne yakışıyordu.

"O zaman gidelim."

Hoseok'un beni itmesiyle gözlerimi ondan çektim. Aldıkları karar sonucu birlikte sahile gidiyorduk. Yol boyunca gözlerim onun üzerindeydi. Arada göz göze geliyorduk. Önümden yürüdüğü için sırtını görüyordum ama o bile müthiş bir manzara gibiydi. Gözlerimi üzerinden alamıyordum. Zorlada olsa önüme döndüm ve yol boyunca ona bakmamaya çalıştım.

***
Biraz geç oldu farkındayım ama yazıcak zaman bulmakta biraz zorlandım. Fazla bekletmek istemediğim için de uzun yazmadım. Bir sonra ki bölümü elimden geldiğince çabuk ve uzun bir şekilde yazacağım.

'Sehnsucht' Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin