7. Bölüm

142 27 13
                                    

Kafamın içinde bir sürü saçma sapan düşünce vardı. Ne demek istemişti? Yürüyceğime inandığını mı söylemek istemişti? Peki ama neden bunu el ele olan bir çifti göstererek yapmıştı? Ele ele yürüyceğimizi mi kast etmişti? Yoksa yürüdüğüm de yanım da olucağını söylemek istemişti? Söylediği cümle beynimi ele geçirmişti. Neyi kastettiğini anlamak istemiştim ama o hiçbir şey olmamış gibi arkasını dönmüş ve yatmıştı. Cümlesinin ucu çok açıktı nereye çeksen oraya gelebilirdi. Elimde olmadan çok yanlış şeyler düşünüyordum ve bunları yok etmek uzun sürüyordu. Bize doğru gelen üçlüyü fark edince düşüncelerimi beynimin arka bölgelerine doğru gönderdim. Uzatmanın bir mantığı yoktu. Sadece yürüyebileceğimi kast etmişti. Hepsi buydu. Başka yerlere çekmek aptallık olur.

"Kalkalım mı? Hava soğumaya başladı?"

"Yatıya kalmayı düşünmüyorduk zaten."

Sorusuna verdiğim tepki yüzünden Hoseok biraz bozulsa da aldırış etmedim. Çünkü bir an önce eve gidip üzerimde ki baskıdan kurtulmak istiyordum. O yanım da olduğu sürece kafamda ki düşünceleri durdurmak zorlaşıyordu. Kendi başıma kalıp kafamı toplamak istiyordum.

Herkes sessizce toplanmaya başlayınca sandalyeme geçtim. Eve doğru ilerlemeye başlamıştık. Hoseok, hem beni sürüyor hem de Jimin ve Jungkook ile neşeli neşeli konuşmaya devam ediyordu. Taehyung ise oldukça arkamızda yavaş adımlarla ilerliyordu. Geriden gelmesi işime geliyordu. Eğer önümden yürüseydi bakışlarım sürekli ona kayardı ve mantıksız düşünceler yine zihnimi ele geçirirdi. Gerçi gözlerinin sırtım da gezindiğini bile düşünmek o düşüncelerin ortaya çıkması için yeterliydi. Yanlış şeyler düşünmek istemiyordum. Zihnimde ki düşünceleri dağıtmak için Jimin, Jungkook ve Hoseok üçlüsünün konuşmalarını dinledim.

"Poz vermememize rağmen çok güzel resimler çekmişsin."

Jimin elin de tuttuğu telefonu Hoseok'a geri uzatırken söylediği sözler üzerine Hoseok'un utandığına emindim. Tam da emin olduğumuz gibi o da utanarak konuştu.

"Teşekkürler."

Jimin devam etti.

"Aslında Taehyung da çok güzel fotoğraf çeker hatta evde bir kaç tane fotoğraf makinesi var."

Ne kadar zihnimi ondan arındırmak istersem istiyim sürekli konu ona geliyordu. Bütün gözler Taehyung'a kaymıştı. Benim dışım da ona bakmak istemiyordum. Arkadan adım sesleri hızlanarak yaklaştıkça biraz gerildim. Tam yanıma gelince tekrar yavışladı adım sesleri.

"Abartılıcak kadar iyi fotoğraf çekmiyorum. Sadece eski kameralara biraz ilgim var."

Hoseok bir anda durunca sinirle ona baktım. O bana bakmıyordu bile. Neden durmuştuk. Herkes anlamaz bir şekilde ona bakarken o önümüzde ki boş yola bakıyordu. Sonra Taehyung'a döndü.

"Bende severim eski fotoğraf makinelerini çok güzel çekim yapıyorlar."

Bunun için mi böyle anormal bir şekilde yolun ortasında durmuştuk. Hoseok hâlâ devam etmiyordu. Sinirle ona döndüm.

"Hoseok neden duruyoruz!"

Beni duymamış gibi tekerlekli sandalyeyi bıraktı ve Jungkook'a doğru ilerledi. Herkes onu izliyordu. Ne yapmaya çalışıyordu bu aptal. Hoseok Jungkook'un koluna vurdu ve koşmaya başladı. O uzaklaşırken sesi sokakta yayıldı.

"EBEE!"

Hayır şuan bunu yapamazlardı. Beni tek mi bırakacaktılar. Jungkook hiç düşünmeden Hoseok'un peşinden koşmaya başladı. Jimin ve Taehyung'un anlamsız bakışlarını hissedince konuşma gereği hissettim.

"Bu yol ne zaman boş olsa yakalamaca oynuyorlar. Bazen birlikte oynardık ama..."

Jimin gülümsedi.

"Hâlâ çocuklar ama çok eğlenceliye benziyor."

Jimin cümlesini bitirmeden onlara doğru koşmaya başladı. Gözlerim yanımda ki bedene kaydı. Gülerek Jimin'nin arkasından bakıyordu. Bu kadar güzel gülmek zorunda mıydı? Onunla baş başa kalmak istemiyordum. Ona baktığımı anlayınca bana döndü. Göz göze gelince biraz gerildim. Ona bakarken yakalanmıştım bu biraz utandırsada fark ettirmemeye çalışarak konuştum.

"Sen de gidip oynayabilirsin. Kendim gidebilirim ben."

Gülümsedi ve başını sağa sola salladı. Sonra sandalyenin arkasına geçti. Sanfalyenin saplarını tuttu. Gözlerim onu takip ediyordu. Bana baktı ve kare bir şekilde gülümsedi. Hızla önüme döndüm. Bu kadar güzel gülmesi nasıl mümkündü.

"Hazır mısın?"

Taehyung'un söylediği sözlerden hiçbir şey anlamamıştım.

"Neye haz-"

Cümlemi tamamlayamadan Taehyung koşmaya başladı. Sandalyenin kenarlarında ki kol koyma yerlerini sıkıca tuttum. Taehyung kahkaha atmaya başladı.

Taehyung'un kahkahalar eşliğin de eve kadar koşmuştu. Yorulduğuna emindim ama o bir kere bile durmadı. Ona durmasını söyledim ama dinlemedi. Eve yaklaşınca kapıda nefes nefese bizi bekleyen üçlüyü fark ettik. Bunun üzerine Taehyung biraz yavaşladı ve kahkaha atmayı bıraktı. Nefes alış verişinden ne kadar yorulduğu belliydi. Neden eve kadar koşmuştu ki. Koşmak istiyordu o ki neden beni de peşine sürüklemişti. Çok yormuştu kendini. Üçlünün yanına gelince durduk. Jimin elleri dizinde bir şekilde konuştu.

"Sizi geride bıraktık kusura bakmayın."

Kafamı sorun değil anlamında salladım.

"Önemli...değil...zaten...bizde...koştuk."

Çok yorulduğu için nefesi hâlâ düzelmemişti nefesi Taehyung'un. Onu bu kadar yorduğum için biraz kızmıştım kendime. Uzun bir süre herkes nefesini düzene sokmaya başladı. Yavaşça apartmana doğru girmeye başladık. Asansörün önüne gelince durduk. Hepimiz sığmıycaktık yüksek ihtimalle. Jimin bize döndü.

"İsterseniz siz çıkın Jungkook ile ben sonra geliriz."

Hoseok Jimin'nin bu sözüne gülünce Jimin de güldü. Asansör gelince Jimin ile vedalaşmak için ona döndüm.

"Bugün çok eğlenceliydi. Bize katıldığınız için teşekkürler."

Jimin güldü.

"Ben teşekkür ederim asıl bizi aranıza aldığınız için."

Hoseok bir kolunu Jimin'nin diğer kolunu Taehyung'un omzuna attı.

"Siz de artık bizdensiniz. Biz nereye siz oraya artık."

Asansör gelince asansöre bindik. 9.kata gelince indik. Taehyung önüme geldi. Yine sarılıcaktı. Sarılması güzel hissettiriyordu. Yavaşça eğildi ve kollarını omuzlarımın üzerinden bana sarıldı. Hiç konuşmadan bir kaç saniye sarıldı sonra geri çekildi. Yüzünde kare gülümseme vardı. Çok güzel gülüyordu. Gözlerimin içine bakarken gülümsüyordu. Yavaşça Hoseok'a döndü ve ona da sarıldı. Son kez gülümsedi ve kendi dairesine döndü. Bizde kendi dairemize döndük. Ben hızla içeri girdim. Hoseok biraz daha oyalandı kapı da. Kendimi hızla odama doğru ittim. Bu yükten kurtulmak istiyordum. Odanın kapısını kapattım ve hızla üstümde ki gömleği çıkarıp attım. Pantolonumu da çıkardım ve kenara attım. Yatağın üstünde ki pijamalarımı giydim. Terlemiştim. Duş alsam iyi olurdu. Gerekli olan kıyafetleri alıp  banyoya doğru ilerledim. Banyoya girince kıyafetlerimi çıkardım ve benim için küvete koyulan sandalyeye oturdum. Yıkanırken yoruluyordum ama yıkanmak iyi hissettiriyordu.

Banyodan sonra akşam yemeği için mutfağa girdim dünden kalan biraz makarna vardı. Onu yedim. Jungkook ve Hosoek salonda oyun konsolunda atışıyorlardı. Yanlarına uğramadan odama geçtim. Banyo yaptığım için iyice uyku bastırmıştı. Bugünü de unutmak için uyusam iyi olurdu. "Bir gün seninle aynı bu şekilde yürüyeceğiz" diyişi hâlâ kulaklarımdaydı. Kafa mı yastığa koyduğum da zihnim de o an canlandı. Daha fazla uykuya direnemeyeceğimi anladığım da gözlerimi kapattım.

'Sehnsucht' Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin