Kapı çaldığın da Jungkook oyunu durdu ve bana döndü.
"Sakın hile yapma hemen geliyorum."
Elimde ki oyun kolunu sehpaya bıraktım ve arkasından söylendim.
"7'ye 3 yenerken ne hilesi Kook."
Jungkook sözlerime aldırmadan kapıyı açtı. İçeriye bütün gülen yüzü ve neşesiyle Hosoek damladı.
"Eee, hadi ama siz daha hazırlanmadınız mı? Yoksa Yoongi gelmiyor mu? Kook bana onu ikna ederim demiştin. Yoongi sende bir kere gel-"
Hosoek nefes almadan konuşurken ona gözlerimi devirdim ve daha fazla uzatmaması için sözünü yarıda kestim.
"Hosoek geliyorum sadece oyuna dalmışız tamam mı? Bir şeyi de abartma."
Hoseok'un sadece "geliyorum" kısmını dikkate aldığına emindim.
Jungkook kolunda ki saate baktı ve bana doğru döndü.
"Hyung, oyuna dalmışız. Saat neredeyse 7 olmak üzere. Biz 7:30' da buluşuruz demiştik. Oyunu yarı da bırakmak zorundayız."
Kafamı olumlu anlamda salladım ve odama doğru ilerledim. Akıma gelen şeyle odasına girmekte olan Jungkook'a döndüm.
"Ben kazandım."
Jungkook anlamayan gözlerle bana bakınca kafamla televizyonu işaret ettim. Jungkook anlamış olucak ki kaşlarını çatıp savunma moduna geçti. Eğer onun savunmasına tutulursam yemeğe kesin geç kalırdık, bu işeme gelirdi ama şuan Jungkook'u dinlemek istemiyordum. O yüzden hızla odama girdim.
***
Hepimiz hazırlanınca dışarı çıktık ve ayakkabılarımızı giydik. Jungkook asansörü çağırırken bize döndü.
"Jimin ve Taehyung kafede bizi bekliyorlar. Acele etsek iyi olur."
Jungkook'un sözlerine sadece kafa sallamakla yetindim. Onların erken gitmesi işime gelirdi. Onları daha doğrusu onu, ne kadar az görsem o kadar iyiydi benim için. Çünkü onu her gördüğümde, bana her yaklaştığında, en ufak temasında ya da o güzel gülümsemesini bana bahşettiğin de içimde oluşan o garip his bana iyi gelmiyordu. Aslında çok güzel hissettiriyordu. Hafif heycanlanıyordun, kalbin sıkışıyordu. Çok klişe gelicek ama hani derler ya karnım da kelebekler uçuşuyor diye. İşte öyle güzel bir histi ama neden olduğunu bilmemek o hissi berbat bir şeye dönüştürüyordu. Sanki acı çekiyormuş gibi hissettiriyor.
Asfalt üzerinde yavaşça ilerlerken düşünceler beynim de dolanmaya devam ediyordu. Ona karşı hissettiğim şey neydi? Neden Jimin, Jungkook ya da Hoseok'ta böyle bir şey hissetmiyordum. Neden sadece onun gülüşü o kadar özel ve güzel geliyordu bana. Neden o kusursuz güzellikte ki ellerini, çirkin ellerimin hemen üstüne koysun istiyordum? Neden sadece onun sarılmasını istiyordum bana? O güzel kokusunu içime çekebilmek için mi? Bu duygunun ne olduğunu bilmiyordum ama tek bildiğim bir şey vardı, o da bu duyguyu ilk defa tattığımdı.
Bir kafenin önünde durunca düşünce dünyamı terk ettim. Kafeye girmemizle gözlerim o gülüşü güzel çocuğu aramaya başladı. Gözlerim hedefini bulunca kendini o noktaya adete kilitledi.
Kare gülümsemesi yine ışık saçıyordu. Giderek o güzel yüzüne daha çok yaklaşıyordum ve her adım da kalbim biraz daha çırpınıyordu. Benim gibi o da gözlerini bana kitlemişti. O kadar güzel bakıyordu ki eridiğimi hissediyordum. Bedenim uyuşuyordu o bakışın altında.
Masanın tam yanına gelince durduk ve Taehyung gözlerini üzerimden çekip yanımda ki ikiliye baktı. O sıra dikkatimi çeken tek şey bana baktığı gibi bakmıyordu onlara ya da ben sırf kendimi kandırmak için uyduruyordum bunları.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
'Sehnsucht'
Fanfiction'Sehnsucht' Min Yoongi ve Kim Taehyung'un kusursuzluğu. İyi okumalar. Umarım seversiniz. Taegi' BoyxBoy Ara verildi.