11

40 4 2
                                    

Saat 01:00'e gelirken sarıldığım mezar taşından kollarımı ayırdım. Parmaklarımı isminin üzerinde gezdirirken, sabahtan beri içimi kemiren his hala yerini terk etmemişti. Bir şeyler olacaktı yine.


''Korhan.'' Bakışlarım toprağının üzerindeki çiçeklerde gezindi. Tıpkı onun istediği gibiydi toprağı. Taptaze , rengarenk çiçeklerle dolu. ''Korkuyorum. Neden bıraktın beni burada yapayalnız?'' Göz yaşlarımı silip gülümsedim. ''Hayır, kızmıyorum sana. İsteyerek bırakmazsın sen beni.'' Sanki görebilecekmiş gibi hemen yanı başındaki boşluğu işaret ettim. ''Gelebilir miyim artık yanına? Bu seferde kurtarır mısın beni?'' Mezarlığın yanından geçen araçların gürültüsünden başka hiçbir ses yoktu. Onu duymak istiyordum. Yine saatlerce konuşsun istiyordum. ''Sözümü tuttum Korhan.''


''Mezun oldum. Sen olmadan ne önemi varsa. Tüm sözleri tutmasam olmaz mı Korhan? Gelsem yanına.'' Sessizlik canımı acıtırken, dudaklarımı soğuk seramik ile buluşturdum. Aynı şeyi diğer altı mezara da yaptıktan sonra karo yolu takip ettim. Onlardan ayrı olmak istemiyordum. Onların yanında olmak istiyordum.


Korhan'ın sesi zihnimin duvarları arasında çarparken tırnaklarımı etime geçirdim. Bu siktiğimin hayatına katlanmak zorundaydım.


Demir kapıyı araladığımda çığlık atarcasına gıcırdamıştı. Ardımdan kapatıp bedenimi kapıya yasladım. Ne yapacağımı bilemezken, içindeki rahatsız edici hissin gitmesini diledim. Ne zaman bu hissi yaşasam boktan şeyler oluyordu.


Sarsak adımlarla ezbere bildiğim yolu arşınlamaya başladım. Tek tük araba geçiyordu caddeden. Birkaç dakikanın ardından ana caddeye çıktığımda zihnime geçen günkü olay gelmişti. Neredeyse iki haftadır hiç rahatsız etmemişti, yalnızca birkaç kez takip etmişti. Şaşırtıcıydı fakat şikayet ettiğim söylenemezdi. Evimin sokağına geldiğimde yukarı çıkmak içimden gelmemişti. Adımlarımı parka çevirirken sokağa bir araç girmişti. Umursamadan bedenimi banka bıraktım. Yürüyecek enerjim yoktu daha fazla. Arabanın motor sesi kesilmişti.Telefonumu çıkartıp mesajlara girdim. Sohbetlerdeki tek numaraya girip mesaj yazmaya başladım.


Asrın: Sana siktirip gitmeni söylediğimi hatırlıyorum


Asrın: Neden inatla peşimdesin

Asrın: Çalıştır arabanı ve siktir git mahallemden


Anında çevrimiçi olurken motor sesi duymayı bekliyordum, kapı sesi değil.Eş zamanlı olarak telefonumdan bildirim sesi yükseldi. Mesajları okuduğumda , başımı arabaya çevirdim. Ben mahallende değilim Asrın.


''Beni gördüğüne şaşırmış gibisin Asrın?'' Vücudumun titremeye başladığını hissederken, kalan son gücümle ayaklandım. Bağırışı tüm mahallede yankılanırken, üzerime yürümeye başlamıştı. Telefonumun zil sesi yükselirken, titreyen ellerimin arasından kayıp düşmüştü. ''Sen katilsin!'' Sırtımdaki acıyla bir ağaca çarptığımı anladım. Ne şans ama! 


''Senin yüzünden. Önce oğlumu benden çaldın. Sonra öldürdün onu. Senin yüzünden öldü o.'' Boynuma temas eden metale rağmen gülümsedim. Geliyorum Korhan.

O bağırmaya devam ederken, park çoktan kalabalıklaşmıştı. ''Benim oğlum öldü. Benim oğlum toprak oldu.'' Kırışıklıkların sarmaladığı mavi gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamıştı. Korhan'ın birebir kopyasıydı. Yaşasaydı onunda gözlerinin etrafında böyle güzel kırışıklıklar olacaktı. Tıpkı o da babası gibi heybetli biri olacaktı. ''Yalvar.Susma. Çabala. Oğlumun seni koruduğu gibi sen de yaşamak için çabala.'' Başımı iki yana salladım. Boynumdaki acı ile yüzümü buruşturdum.Yaşamak istemiyordum. ''Yaşamak istemiyorum.'' 

Boynuma dayadığı bıçağı çekti. Olduğu yere çöktü. Hıçkırıklarıyla birlikte siren sesleri de duyulmaya başlanmıştı. ''Lanet olsun Asrın.''

''Yaşamayı hak etmiyorsun.O mezarda senin olman gerek.'' Bedenimin yaslı olduğu ağaca tutunarak çöktüm olduğum yere. Bunları hep kendime söylüyordum fakat birinden duymak sarsmıştı. ''Korhan-''

''Onun ismini ağzına alma!'' Ani bağırışı ile sıçradım. ''Özür dilerim.'' Tüm söyleyeceklerimi yuttum. 

''Siktir!Asrın!''  Duyduğum yabancı ses ile başımı Korhan'ın babasından aldım. Hızla yanıma çöktü. Ben kim olduğuna anlam vermeye çalışırken boynumu inceliyordu. ''İyi misin?'' Bakışlarını boynumdan yüzüme çevirdiğinde kim olduğunu anlamıştım. Gözlerindeki endişe, ondan uzak durmam gerektiğinin habercisiydi. Kahkaha sesiyle bana bakmayı kesmiş, gülen kişiye dönmüştü. ''Ölmek istemiyorsan uzak dur bu kadından.'' 

Saniyeler içinde polisler geldiğinde Koray AHLAZ'ın elindeki kanlı bıçağı aldılar. Polis memurlarından biri kelepçe çıkarttıklarında hızla bağırdım. ''Şikayetçi değilim. Bırakın.''  Bakışlarının hedefi ben olurken tekrar başımı iki yana salladım. Boynum acırken, öfkelenmişti. ''Kor-, o üzülür.''

''Emin misiniz hanım efendi?'' Sorgularcasına suratıma bakan adamı onayladım. ''Şikayetçi değilim dedim.'' Polis memuru bu durumdan hoşlanmamış olsa da onayladı. Ambulansın geldiğini söylediğinde reddettim. Ağaca tutunup ayağa kalkarken, kalkmama yardım etmek için kolumdan tutmuştu. Kolumu hızla çektim. ''Asrın. Şikayetçi olmalısın.''

Etrafımızdaki polisler Koray Bey'i götürmüştü. Kalabalığı yarıp evime ilerledim. Eski apartman kapısını ittirdim. Kilidi yıllardır bozuktu. Merdivenlerden çıkarken duyduğum adım sesleri ile durdum. Arkamı dönerken tırnaklarım çoktan etimi delmeye başlamıştı.  

''Hayırdır?'' Hiçbir şey söylemeden yanımdan geçip merdivenleri çıktı. Kapımda durdu. ''Aç hadi.'' 

''Siktir git.'' Yüzünde tek bir mimik oynamamıştı. Az önceki endişeli bakışları yerini bir perdeye bırakmıştı. Ne düşündüğü anlaşılmıyordu. ''Asrın sen mi açarsın yoksa şu tahta parçasını ben mi kırayım?'' Elimle alnımı ovaladım. ''Yarana bakacağım ve siktirip gideceğim Asrın.''

Pes edip kapıyı açtım. İçeri girdim. Her ne kadar kapıyı suratına kapamak istesem de dikilmekten başka bir şey yapmadım. Bakışları etrafı tararken kapıyı kapatacaktım ki, kapıda biten polis ile durdum. ''Telefonunuz.'' Teşekkür edip kapıyı suratına kapattım. Salona geçtiğimde gördüğüm manzara ile sinirlerim tepeme çıktı. ''Çabuk kalk oradan.'' 

Ateşe dokunmuşcasına oturduğu koltuktan kalktığında yutkundum. Elim stresle boynuma giderken bu kez o bağırmıştı. ''Dur.'' Elim havada asılı kaldı. Şaşkınlığı kesip elimle diğer tekli koltuğu işaret ettim. ''Şuraya otur.'' Çekmeceden bulduğum tendürdiyotu , pamuğu , gazlı bezi ve bandı aldım. Aldıklarımı kucağına attıktan sonra tekli koltukların arasındaki küçük sehpayı koltuğun dibine çekip oturdum. ''Acele et.''

Saçlarımı geride toplayıp mümkün olduğunca çenemi kaldırdım. Parmakları boynumda bir noktada durdu. ''Arteria carotis communis. Birkaç santim yana kaysa-'' Alayla güldüm. ''Şah damarı desene sen şuna.'' 

''Ölebilirdin Asrın. Birkaç santim yanda ve derin olsa ölebilirdin. Sen şikayet bile etmedin.Aptalsın. Kimdi o?'' Sinirle ayaklandım. ''Kendim yapabilirim. Siktir git artık.'' Kolumdan tutup kalktığım yere geri oturttu. ''Gerildiğinde elin boynuna gidiyor. Bir süre bu huyuna engel olsan iyi edersin.'' Gazlı bezin üzerine bandı yapıştırdığında hızla ondan uzaklaştım. Zaten neden izin vermiştim ki evime girmesine. 

''Bedenini temizlesen iyi edersin. Kuru kan lekeleri var. Şikayetçi olmak için darp raporu almalısın. Bir süre sızlar ama çok derin bir şey değil neyse ki. Rahatsız olursan hastaneye git.''

''Artık beni rahat bırakır mısın?''

ASRIN// TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin