19

25 2 0
                                    


Şükran Hanım, kızı yalnız bırakmak istemese de suratına kapanan kapı ile Asrın'ın yalnız kalmak istediğini anlamıştı. Her ne kadar içi el vermese de evine gitti. Asrın kapıyı kapattığı gibi yere çökmüştü. Kardeşi için aldığı kıyafetler poşetten çıkıp etrafa saçılmış, artık ağlama isteğini bastıramaz hale gelmişti.


+90538...: Güz güzelim

+90538...: Rahatsız etmemek için yazmadım

+90538...: Nasılsın?

+90538...: Nasılsınız? 

Asrın:Gel ve kendi gözlerinle gör

 -

Barış merdivenleri çıkarken keyifle bir ıslık tutturmuştu dudaklarına. Apartman boşluğunda sesi yankılanırken, Asrın'ın katına ulaştığında duyduğu hıçkırıklarla sesi kesilmişti. Boştaki eliyle kapıyı çaldı hızlıca. Bir yandan da Asrın'a sesleniyordu. Asrın duyduğu ses ile biraz doğrulup kapıya uzandı. Kapının minicik aralanması ile hızla içeri giren Barış, yerde oturan Asrın'ı görünce elindeki tatlı poşetini fırlatıp kızı kollarının arasına aldı. Asrın, Barış'ı fazlasıyla şaşırtarak karşılık verdi. Kızın hıçkırıkları gittikçe şiddetlenirken kendinden uzaklaştırdı ve göz yaşlarını sildi. Yerini yenileri alırken, onu sakinleştirmek adına bir şeyler bulmaya çalışıyordu. ''Hadi seni içeri götürelim güzelim.'' Ayağa kalkıp kızın ellerinden tuttu. Ayağa kaldırdıktan sonra yürümesine yardımcı olup salona götürdü. Yerdeki minik bebek kıyafetlerini fark etmişti. Asrın'ın oturmasını sağladıktan sonra su almak için gidiyordu ki, bileğini kavrayan küçük ellerle duraksadı. Bakışları önce bileğini tutan eli daha sonra Asrın'ı buldu. Gözlerinden süzülen yaşlar arasından konuştu. ''Gidiyor musun?'' 

Kızın bakışları ile hızlıca mırıldandı. ''Su getirecektim sadece.'' 

''I-ıh. Kal.'' Genç kızın yanına oturup kızın bedenini kendisine çekti. Başını göğsüne yaslarken elini kısacık olan saçlarına atmıştı. Genç kız kolları arasında ağlarken konuşmayı unutmuş gibiydi Barış. Hiçbir şey söyleyemezken yalnızca saçlarını okşuyordu. 

Nihayet hıçkırıkları son bulduğunda Asrın mırıldandı. ''Bu altıncı terk edişi.Söyle nasıl inanayım sana?'' 

Barış'ın saçlarındaki eli duraksarken cevap vermesini beklemeden devam etti konuşmaya. ''Asır. Terk edilmeye katlanamadı. Daha henüz kendisi küçücükken kolları arasına bir çocuğu bırakıp gidilmesine katlanamadı. On iki yaşındaydım. Okuldan yalnız dönmüştüm. O benden erken çıkardı, hep demir kapıya yaslanır gülümseyerek gelmemi beklerdi. O gün çok bekledim. Gelsin, o kapıya yaslansın, günümün nasıl geçtiğini sorsun. Çatıdan atmış kendini. Evimizin çatısından. Asır gittiğinde annem geri geldi. En son gittiğinde on dört yaşındaydım. Seni gördüğüm gün.Bu sefer üzülmemem gerektiğini söyleyecek kimsem yoktu. Karanlıktan, diğer her şeyden koruyacak bir Asır yoktu. Annen gibi karın yağması için can atardı hep. Seni orada görünce, onun geri geldiğini düşünmüştüm. Sana verdiğim mont da onundu. Sadece minicik bir an bile düşünmek mutlu etmişti. Asır değildin ama... Korkmamıştım o gün. Ağlamamıştım.''

''Söyle nasıl inanayım senin de gitmeyeceğine?''

ASRIN// TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin