YAP-BOZ

77 7 9
                                    

Orda öylece uzun bir süre durdum. Telefonumu elime aldığımda ekrandaki cevapsız çağrılar beni korkutmaya yetmişti. Toplam elli dört tane cevapsız çağrı vardı.Biraz abartmamışlar mı acaba? diye düşünürken Masal tekrar arıyordu. Açmalıydım,onları da merakta bırakmaya hakkım yoktu.

-Efendim Masal.

-Asel iyi misin? Nerdesin sen ya? Bu vurdumduymazlık çok fazla. Deli gibi senden haber almaya çalışıyoruz. Bunu da açmasaydın polise gidecektik. Levent Amca'nın tansiyonu çıktı. Ben ve Su da sizdeyiz. Beliz teyze şimdi polise gitmek için çantasını topluyordu. Nerdesin? Söyle de seni almaya gelelim. 

   Çok meraklandırmıştım onları. Evet başıma buyrukluğum vardı ama en azından haber verirdim. Onu hiç bekletmeden,

-Masal annemler gelmesin. Beni bu halde görmelerini istemiyorum. Sen Su ile birlikte gel ama buraya gelebilmeniz için araba lazım,uzaktayım.

-Ne var halinde, iyi misin? Tamam ben bir şekilde bulurum. Sen bana hemen konum at.

-Tamam. Dikkat edin yollar biraz tenha.

-Tenha mı? Asıl sen kendine dikkat et, ne işin varsa orda. Neyse tamam gelince konuşacağız. Hemen geliyoruz.

-Atıyorum konumu ama ben biraz yola doğru yürüyeceğim. Görürsünüz zaten.

-Hayır Asel olduğun yerde kalıyorsun.

- Tamam o zaman konuma da gerek yok ben kendim gelirim.

-Tamam yolda görürüz seni dikkat et.

   Günlüğümü koydum. Araf'ın bana bıraktığı eşyaları alıp almamakta kararsız kalsam da aldım. Sonuçta ne olursa olsun insan geçmişinden kaçamazdı. Araf her şeyi mahvetmişti. Eskiden arkama bile bakmadan neşeyle yürüdüğüm o yolu, şimdi adımlarımı sayarak dönüyordum. Her şeyin telafisi olabilir ama bunun yok. Onunla geçirdiğim zamanlarda mutluluğumu tam olarak farkında değildim.

     Mutluluk yaşanmaz,hatırlanır. Bu böyledir. Yaşarken farkında olmayız genelde mutluluğun. Hayat aslında mutlu olunan üç beş anıdır. Ama bizler mutluluğun nankörüyüz,sonra da kölesi...

   Her şeyi toparladıktan sonra yavaşça adımlarımı sayarak ordan uzaklaştım. Kendime o anda bir söz vermiştim. Ne zaman mutluluğu bulursam o zaman tekrar buraya ayak basacaktım. Ana yola doğru yürürken buraya ilk gelişimiz gözlerimin önünde canlanmıştı. Onu kırdığım için buraya getirmiştim. Salıncak,şarkılar,mutluluk,utanma,heyecan,sonsuzluk... Neredeyse her duyguyu burda birlikte tatmıştık. Daha fazla düşünmemek adına kulaklığımı taktım ve rastgele bir şarkı açtım. Şarkı da neydi? 

  Kalben'in Sadece şarkısı. Sanırım evrenin bana kötü bir oyunuydu. Evrene ne gönderirsek onu alıyorduk. Belki de ben çok negatiftim. İnatla şarkıyı dinliyordum, inatla o şarkının canımı acıtmasını istiyordum, inatla bana  bu kötülüğü neden yaptığını düşünüyordum. Şarkıda en anlamlı bulduğum satırların: Yıkılırken kumdan kalelerim birer birer karşımda,zırhı paslanmış bir kahraman gibiyim...

   Bunları konuşmuş olmamıza rağmen kalelerimi yıkması,yaralarımı kanatması, gerçekten de çok korkunçtu. Ama ne kadar çok zaaflarımı gösterirsem o kadar çok kaybedeceğimi bilmeme rağmen onunlaydım. Bir nevi kendimde de suç vardı. Sabahattin Ali'nin bir sözü geldi o an aklıma: 'Perişan bir haldeyim fakat içimde kendimden bile sakladığım bir umut var.'                        Ne zaman işin içinden çıkamayacak olsam bu sözü  sürekli tekrarlardım. Ve kendime sürekli, ne bekliyordun ki? sorusunu soruyordum.

        Yolda yürüyordum ama Masala konumu daha atmamıştım. Zaten ben bunu hatırlamasam da gelen mesajlardan anlaşılıyordu. Ama şuan düşündüğüm tek şey: Araf beni nasıl bırakıp gitmişti? Evet gitmesini ben söylemiştim ama bu bir yandan da kal gitme demekti. Hala düşündükçe anlam veremiyordum. Bunları düşünürken arkamdan bir arabanın yaklaştığını hissettim. Biraz ürkütücü de olsa yürümeye devam ediyordum. Araba artık neredeyse yanıbaşımdaydı. Camı araladı ve

KAMERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin