GEÇMİŞ...

68 6 3
                                    

Sizi incitmeyecek biriyle olmanız imkansız, en az hasar ve en az acı ile devamlılığını sürdürebileceğiniz insanlarla olun. Ama bir yandan da sürekli bu arayış içinde olmamanız gerek. Çünkü zaman beklemez...

 Dün gecenin sonunda arabalara bindiğimizde biraz da olsun kafa dağıtmak için bir yerlere gitmiştik. Gözlemime göre Su ve Cenk hemen kaynaşmaya başlamıştı. İkisi de fazlasıyla esprili ve komikti. Belki de ondandır,kim bilir... Bunun aksine Masalla Selim bir o kadar yavaş yavaş ilerliyorlardı. Emin adımlarla. Onlar karakterleri gereği olgun oldukları için böyle gitmeyi tercih ediyorlardı sanırım.

    Peki ya benle Araf. Biz nasıl ilerliyorduk? Düşününce Araf bana kanatlarım olmadan nasıl uçabileceğimi öğretmişti. Bende ki eksik parçayı tamamlıyordu. En azından ben öyle hissediyordum. Ama ardımızdan gelen ve peşimizi asla bırakmayan geçmişimiz vardı. Ben onun yada o benim geçmişimizin yükünü kaldırabilecek miydik? Aşk,aşk bir nevi de her şeyiyle kabul etmek değil midir?  Peki ya aşkı için değişmek zorunda kalanlar? Bu konuları düşününce sürekli ikilemde kalıyordum. Aşk gerçekten neydi?

Yatağa ters yatmış bir şekilde kendimce bu düşünceleri sorgularken aniden Araf aradı ve

-Hazırlan on dakikaya seni almaya geliyorum.

Bu cümleyi kurar kurmaz telefonu suratıma kapatmıştı. Çok sinirlensem de bu kadar ciddi gelen sesinin ardındaki gizemleri merak etmiştim. Dolaptan siyah pantolonumu ve kırmızı bluzumu alıp üstüme geçirdim. Açık olan saçımı hafif salaş bir topuz yaptım,biraz parlatıcı ve rimelle günü kurtarırım diye düşünürken aşağıdan çalan korna sesiyle daha da hızlı hazırlanmam gerektiğini anladım. Çantamı ve ceketimi alıp aşağı hızla inerken annemin,

-Kızım nereye?

sorusuyla beş, on saniye duraksadıktan sonra,

-Anne birkaç işim var seni haberdar ederim,öptümm.

-Ahh Asel ahh! Tamam dikkat et. Ara bak beni,öptüm.

 Kapıdan hızla çıkarken Araf'ın sesindeki ciddiyetten sonra yüzünü görünce biraz olsun rahatlamıştım. Arabaya doğru adeta koşarcasına ilerliyordum. Arabaya bindikten sonra Araf bana doğru dönerek

-Gidene kadar asla soru sorma.

-Nedenmiş o?

-Çünkü öyle istiyorum.

-Sence ben senin her istediğini kabul edecek bir kıza mı benziyorum?

-Hayır ama bunu kabul etmen gerek. Rica ediyorum. Oldu mu şimdi?

-Sadece ben istediğim için susacağım.

-Peki.

-Peki.

  Ne yapmaya çalışıyordu? Hiç kimse bir anda bu kadar değişemezdi,değişmemeliydi. Ben onun bana yansıttığı haline aşık oluyordum. Bu halleri de neyin nesiydi?  Dalmış olacağım ki Araf'ın,

-Geldik,inebilirsin.

 Bir an duaraksadım çünkü burası Arafla yeni tanıştığımız sırada onun kalbini kırdığım için kafa dağıtmaya getirdiğim yerdi. Aslında tam olarak tanımı zamanın durduğu ve sonsuzluğun var olduğu yerdi. Ama neden buraya getirmişti?  Arabadan indi ve salıncağın oradaki çimenlerin üzerine oturdu. Elinde dosya tarzı bir şey vardı ve sırtında çantası. Arabadan indim ve yavaş yavaş yanına doğru yürüdüm. İçimde korkunç bir his oluşmuştu. İçimden bir ses bu Arafla son konuşmamın olacağını söylüyordu. 

-Neden buraya geldik?

-Asel biliyor musun siyahı güzelleştirebilen insanlar da varmış. Sen adeta gökkuşağı gibisin, bense büyük bir boşluk,karanlık ve siyah... Ben bunu seninleyken anladım. 

KAMERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin