[3]

5.3K 651 1.4K
                                    

Koyu kırmızı, uzun, kadife bir gömlek, siyah pantolon, pahalı mücevherler, hafif bir makyaj, sarı saçlarıma taktıkları küçük bir taç... Kendimi özel bir şeye hazırlanıyor gibi hissetmiştim.

"Herkes hazır mı?"diye sordu kalfa.

Benimle birlikte birkaç kişide böyle hazırlanmıştı. Sadece gitmeyi beklerken içeri iki kız girdi. Kızlardan biri diğer çocukları es geçerek tam önümde durdu.

"Sen yeni prensin. Ben Lia, kralın kız kardeşiyim. Ve sarayın ilk leydisi."diyerek gülümsedi.

Ufak bir tebessümle kafamı salladım. Kız olsa bile benden yüksek bir mertebeye sahipti. Ona saygıda kusur etmemeliydim. Bu sarayın nasıl bir yer olduğunu çözmeye çalışıyordum.

"Birlikte gidelim, prens Han."dedi ve koluma girip yürümeye başladı. Benim arkamdan gelenler, leydi Lia'nın cariyeleri ile birlikte geliyordu.

Artık kalbim daha hızlı atamaya başlamıştı. Yapacağım en ufak kötü bir harekette daha kötü bir imaj çizecektim. Zaten 'Malezyalı köle' olarak biliniyordum. Beni babamın sarayına geri mi gönderirler yoksa öldürürler mi, bilmiyordum.

Tam beş prensin ve onların cariyelerinin önümde hizmet edecektik.

Büyük altın kaplamalı kapının önüne geldik. İçerdeki müzik, konuşma ve kahkaha sesleri, şölenin burda olduğunu gösteriyordu.

"Beş tane erkeğin tek halası olmak çok zor. Onlardan küçük olmama rağmen kardeşim onları bana emanet ediyor." Leydi Lia kendi kendine gülümserken yine küçük bir tebessüm de bulundum.

Muhafızlar kapıyı açtıklarında ilk önce burnuma güzel kokular geldi. İçerde birkaç kadın gülüp eğlenip çalgı çalıyordu.

Bütün cariyeler sırayla prenslerin önüne dizilip eğilirken bende aynısını yaptım. Halimi hiç iyi bulmuyordum. Bu duruma düşecek kadar aciz miydim?

Büyük bir masa vardı ve prensler kendilerine özel tahtlar da oturuyorlardı. Özel cariyeleri görünce ilk başta affallamıştım.

Prens Chan'ın cariyesi Woojin'di. Yanına gidip önüne oturmuş ve bir kolunu prensin bacağına koymuştu. Gülerek sohbet ediyorlardı.

Aynısı prens Changbin ve Felix içinde geçerliydi. Tek fark ise prens Changbin'in Felix'i kucağına oturtmasıydı.

Seungmin'in ise özel cariyesi olduğu kişi Hyunjin'di. Onun saçlarında ki taçı düzeltip ona şirinlikler yapıyordu.

Prens Jeongin'in özel cariyesi ise Daehwi'ydi. Daehwi onu kendi elleri ile besliyordu.

Ama benim gözüm cariyesinin yüzüne bile bakmayan prens Minho'da takılı kalmıştı.

Diğer prensler rağmen cariyesi bir kızdı.

Prens Minho gri saçları, kediye benzeyen yüzü ile aşırı tatlı dururken bakışları sanki her an birini öldürecekmiş gibi duruyordu.

Cariyesi ise hemen yanında duruyor, bacak bacak üstüne atıp şarabından yudumluyordu.

Cariyesi uzun, sarı saçlı ve beyaz tenli güzel bir kızdı. Üstünde kadife siyah bir elbise ve sadece özel leydilere takılan inci kolyesi ve inci taçı vardı.

İnci kolyenin anlamı, onu eşi yaptığını gösterirken inci taç, onun hamile olduğunu gösteriyordu.

Prens Minho'nun çocuğu mu vardı? Yanımdaki kızlardan birine sormaktan ne zarar gelirdi ki?

"Şey... Prens Minho'nun çocuğu mu var?"

"Kafasındaki taçtan öyle sandım değil mi ya? Hayır yok. Sadece prens Minho cariyesinin götünü kaldırıyor."

Kaşlarımı kaldırıp tekrar prens Minho'ya baktığımda göz göze geldik. Göz göze gelmek bize yasaktı. Ancak o koyu gözleri insanı içine çekiyordu.

Gözlerimi anında kaçırdım ve bakışlarımı yere indirdim. Yanıma gelen kalfa ile sertçe yutkundum. "Hadi kalk. Prens Minho seni yanına çağırıyor."

Gözlerimi korku ile açtım. Yoksa bana ceza mı verecekti? "Ne bekliyorsun, hadi."diyerek koluma girdi ve beni yukarı kaldırdı. "Yanına git ve ne istediğini sor."

Prens Minho'nun masasına adımladığımda kalp atışlarım hızlanmaya başlamıştı. Eğer benden içecek bir şeyler isterse ellerim titrediği için kesin dökerdim.

Masanın önüne geldiğimde hafifçe eğildim. Prens Minho pür dikkat beni izlerken cariyesi Soeun'un bakışları da bendeydi. "Buyrun, prensim."

"Bana bir şarap getir." İlk defa o derin sesini duymuştum. Onu onaylayıp içkileri masaya dizen adamın yanına ilerledim.

"Prens Minho, şarap istedi."

Adam beni onaylayıp şişeden altın kaplamalı bardağa kırmızı bir sıvı koydu. Bardağı uzatan adamın elinden bardağı aldım ve hala bakışları üzerimde olan prens Minho'nun yanına ilerledim. Bardağı masaya koyup bir adım geriye adımladım.

Bana doğru elini uzatınca anlamaz bakışlarla ona bakmaya başladım. Ne istiyordu ki şimdi? Yan tarafımda ki kalfa elimi tutup prens Minho'nun elinin içine koyunca sertçe yutkundum. Parmağından çıkardığı yüzüğü işaret parmağıma taktıktan sonra yüzünde ufak bir tebessüm oluşmuştu.

Cariye Soeun'un sinirli bakışları prens Minho'ya dönmüştü. "Bu da ne demek oluyor? Cidden bir köleyi gece huzuruna mı çağırıyorsun sen?"

"Sana mı soracağım?"

Yanımdaki kalfa kolumdan tutup prens Minho'nun önümde saygıyla eğildi. "İzninizle onu gece için hazırlayayım, prensim."

Prens Minho kafasını iki yana salladı. "Bu gece istemiyorum."

"Tabii efendim."

Kalfa tekrar eğilince bende istemsizce eğilmiştim. Ben eski yerime geri dönerken diğer cariyeler aralarında fısıldaşıyorlardı.

"Cidden ne oluyor?"diye fısıldadım yanımdaki kıza.

"Bunu nasıl becerdin? Prens Minho'yu nasıl etkiledin sen?"

"Cidden anlamıyorum."

"Bu yüzün anlamını bilmiyor musun?"diye sorunca kafamı iki yana salladım. "Bak bu yüzükten her prenste var. Böyle eğlencelerde etkilendikleri cariyelerin işaret parmağına takarlar. Bir nevi 'Bu gece benimsin' demek."

Bunu biliyordum. Tek fark Malezya'da abilerim etkilendikleri cariyelere kolye takmasıydı. Fakat bu kolyeyi kaybederse geceyi prens ile birlikte geçiremezdi.

"Yani bu yüzüğü-"

"O yüzüğü iyi sakla. O yüzük senin bu haremden kurtulman için büyük bir şans."

"Peki ya ben bu yüzükle içeri girdikten sonra ne olacak?" Böyle konularda tecrübesizdim.

"O gece prensi mutlu edersen, bu vücudun ile alakalı değil. Onu güldürürsen ona ilgi gösterirsen falan seni basının taçı yapar. Aynı Soeun gibi. Birde hamile kalırsan o zaman, kral bile olabilirsin."

Onu güldürürsem, ona ilgi gösterirsem ve birde hamile kalırsam, köle bile olsam beni kral yapardı yani.

...

Bu bölüm niye bu kadar uzun oldu ki ya¿?

Who was able to stand in love/ MinSungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin