[14]

3.7K 478 238
                                    

"Prens Minho," diye fısıldadım.

Gözleri dolmaya başlarken yanağımı okşadı ve alnını alnıma dayadı. "Efendim?"

"Savaş?"dedim sorarcasına.

"Bitti," deyip gülümsedi. "Kore hala na-malup. Senin sayende."

Gülümsedim. Uzun bir süre yüzümün yanındaki yüzünü inceledim. Savaşı kazanmıştı fakat hala üzgün duruyordu.

"İyi misin?"diye sordum daha fazla dayanamayarak. "Bir sorun mu var?"

Dikleşip elini karnıma koyduktan sonra gözlerini kaçırdı. Söylemek istediği şey onu oldukça üzüyor gibi görünüyordu.

"Jisung düşük yaptın."

•••

Minho'dan

"Efendim, prens Han kesinlikle gönderilen kahvaltıyı içeri almıyor. Odasına kimseyi almıyor."dedi kahya.

Ellerimi yumruk yapıp masaya koydum. Dünden beri kimse odasına girmiyor, giremiyordu. Üstelik ne halde onu bile bilmiyordum. Bugün bir de Soeun'un idamı vardı ve ben Jisung'u yanıma alarak onun idamını izlemek istiyordum.

"Ne demek almıyor? Aç mı kalacak? Ne yapın edin sokun."dedi kraliçe Sekyung.

Dün düşük yaptığını söyledikten sonra hiçbir şey dememiş ve beni odasından çıkartmıştı. Ondan sonra da ne dışarı çıkmış ne de içeri birini almıştı.

"Minho, neden içeri kimseyi almıyor?"

"Yanlız kalmak istiyor herhalde, bilmiyorum."

"Gidip ona bir bak," dedi Chan omzuma vururken.

Kafamı sallayarak onu onayladıktan sonra ayağa kalktım. Odasına doğru ilerlemeye başladım. Kapının önündeki cariyeler girmemi engellemişlerdi. İçeriye kimseyi almadığını ve kimseyi görmek istemediğini söylemişlerdi. Cariyeleri ittirip odanın kapısını açtım ve içeri girdim.

Yatağının üzerine oturmuş, pencereden dışarı izliyordu. "Size içeri kimse girmesin dedim."

"Ben bile mi?" Sesimi duyması ile kafasını hızla bana çevirdi.

Gözleri kızarmış, yüzü solmuştu. Gözlerinden hala düşen yaşlar vardı ve onu engelleme gereksinimi duymuyordu.

"Evet, sen bile."deyip ayağa kalktı.

Yaklaştım, ona sarılmak için fakat geri adımlayıp gözlerini yüzümde gezdirdi. "Bu saatte kadar sana dokunamadım. Sarılamadım. Ne olur sarılsam?"dediğimde bakışlarını başka bir yere odakladı.

"Artık karnım da ikimize ait bir bebek yok. Özel cariyende olmak istemiyorum."dedi ve benden daha da uzaklaştı, yatağına gitti. "Şimdi ne olur git, seni görmek istemiyorum."

Yatağına yüz üstü uzandı. Yanına gidip yatağa oturdum ve saçları ile oynamaya başladım. "Düşük yaptığın için mi böyle davranıyorsun?"

Elimi tutup ittirdi ve omuz silkti. "Sana ne?"

Yatağa uzanıp ona doğru döndüm. Kolumu beline dolayıp onu kendime doğru çektim. "Böyle yaparak hiçbir şey elde etmiyorsun, Jisung. Rahatla ve bu konuyu kapat."

"Peki," diyerek kafasını salladı. Saçlarını öptüğümde kıkırdamıştı.

"Soeun'un idamını kaçırmak istemiyorum, gidelim."

...

Evet, iyice saçmalamaya başladım...

Who was able to stand in love/ MinSungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin