Jung Yoonoh, idol olarak için girdiği şirkette uzun yıllar çalıştıktan sonra şirketin başına geçmişti.
Lee Taeyong'un ise başvurduğu bütün şirketlerden reddedildikten sonra kalan son şansı Yoonoh'nun şirketiydi. Ve bu şirkete kolayca girmek için pa...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
•
Taeyong,
Oflayarak telefonumdaki adresteki evin dış kapısını çalarak bekledim. Bu 3 katlı, bahçeli bir evdi. Dış kapıyı annem açarken beni gördüğünde gözleri dolmuştu.
'Taeyong!' Bana sarılmak için uzandığında geri çekildim.
'Bu Jaehyun. Tanıyorsunuzdur zaten.'
Jaehyun kibarlığından ve saygısından asla taviz vermeme çalışarak selam verdiğinde annem tekrar gülümsedi.
'Erkek arkadaşın mı?'
'Bu sizi ilgilendirmez.'
Tekrar gözleri dolduğunda yüzümü çevirdim.
'Nerede o?'
'Odasında. Seni bekliyordu.'
'Beni buraya gerçekten o benimle görüşmek istiyor diye mi çağırdın?' diye sordum sahte bir şaşkınlıkla. 'Ölmeden önce haraket edip rahatlayacağı birini istediğini düşünmüştüm ben de.'
Jaehyun beni yavaşça dürterken ona bakarak omzumu silktim.
'Oğlum. O... Asla...'
Bahçe kapısından içeri girdiğimde aslında güzel bir evleri olduğunu fark ettim. Bu benim büyüdüğüm ev değildi. Beni evden attıktan sonra almış olmalılardı.
Annem beni onun yanına götürdüğünde Jaehyun kapının dışında beklemeye karar verdi. Yanına gittiğimde gözlerini açarak bana baktı.
'Lee Taeyong? Neden bu kadar çok geciktin?'
Dalga geçip geçmediğini anlamak için ona baktım.
'Kusura bakma. Adresi bilmiyordum.' diye fısıldadım yavaşça.
Son nefeslerini alırken yüzünü yüzüme dikmişti.
'Hiç merak ettin mi?' diye sorduğumda cevap vermeden sözümün devamını bekledi.
'Hiç düşünmüş müydün? Ölmeden önce gurur duyduğun evlatlarının aksine başını önüne eğen oğlunun yüzünü göreceğini?' Güldüm. 'Nerede onlar?'
Gözünden bir damla yaş aktı.
'Seni çağırttım. Seninle gurur duydum.'
'Hayır, duymadın.' diye fısıldadım arkamı dönüp odadan çıkarken. Birkaç saniye önce son nefesini verdiğini adım gibi biliyordum.
Aşağı inmek için merdivenlere ilerlediğimde merdivenin sonunda kapısı açık bir oda görmemle oraya doğru yürüdüm.
Odadan içeri girdiğimde benim de gözümden bir damla yaş aktı.
Odanın tamamını benim fotoğraflarımla doldurmuştu. Albümlerim, albüm fotoğraflarım, markalarla işbirliklerim. Birkaç senelik idol hayatımı bu odaya sığdırmıştı adeta.
'Bu odadan hiç çıkmazdı.' diye fısıldadı annem. 'Bizi içeriye sokmadı. Bu odadan hiç çıkmazdı... Seni defalarca kez aramak istedim. Ama oğlumun dikkati dağılır, severek yaptığı işe odaklanamaz diyerek hiç aratmadı.'
Odadan yavaşça çıktım. Salonda oturan Jaehyun'a:
'Gidelim.' diye fısıldadıktan sonra kapıya doğru ilerledim. Annem:
'Size bir şeyler yaptım. Dak kalguksu yaptım. Küçükken çok severdin.' dediğinde ona baktım. Öylesine aciz görünüyordu ki.
'Artık pek tavuk yemiyorum.' diye fısıldadım yavaşça. 'Yemek yapmanız iyi olmuş. Cenaze için gelenlere ikram edersiniz.'
Evden çıkıp arabaya bindiğimde Jaehyun da sürücü koltuğuna oturarak arabayı sürmeye başladı. Hiçbir şey söylemedi. Ben ağlarken öylece arabayı sürdü.
Jung Jaehyun biliyordu ki idol olmamın esas sebebi o insanlardı. Oysaki bütün bunlara değmiş miydi ben bile bilmiyordum. Bir aileye ihtiyacım vardı, arkadaşlara ihtiyacım vardı... Tanrı biliyor ki en çok da Jaehyun'a ihtiyacım vardı. Ama artık ben bütün bunlara sahip olabilecek o kişi değildim ve şimdi tek yapabileceğim, kurtarabileceğim şeyleri kurtarmaktı.