"Sana bunu yapmamanı söylemiştim !" Muz kabuklarını bana atmak en büyük favorileri arasındaydı sanırım. İşe başladığımız andan itibaren benimle uğraşıyordu.
"Özür dilerim Gül'üm... Seni üzmek istemediğimi biliyor-" "Anıl ! İşine geri dönmezsen şuradaki elmaların kurtlu olanlarını seçip sana teker teker yediririm ! " küçük ve bizim için yeni,yabancı manavın içinde Anıl'ın kahkahaları yankılanıyordu.
Bir anda sinirle bize doğru gelen Ahmet abi gözüme takıldı. "Ne yapıyorsunuz siz ? Daha ilk günden kovulmaya mı çalışıyorsunuz ? "
İşte bu sözler bir an için hayattan kopup geçmişe dönmemi sağladı.
Kanaması bir türlü dinmeyen geçmişe...
Her akşamüstü olduğu gibi yine okuldan çıkıp eve bile gitmeden koşarak kafeye gidiyorduk. Anıl'la yarış yapıyorduk ve ilk kez ben kazanmıştım...
Ama başarımı kutlayamayacağımızı , kafeye "SATILIK" tabelasını asan Ayten ablayı görünce anladım.
İşte o an kalbim gerçekten acımıştı... Yıllardır hayalini kurduğum doktorluğa ulaşamama ihtimalimi düşündüm bir an... Ben çalışmazsam ailemin beni okutacak gücü yoktu...
Ben bu düşüncelerle beynime eziyet ederken Anıl çoktan köşeyi dönmüş, Ayten ablanın yanına varmıştı. Ayten ablaya ne yaptığını sorduğunda ise aldığı cevap, " Özür dilerim çocuklar... Size daha önce söylemeye dilim varmadı ama kapatıyoruz... Şuradaki zarflarda maaşlarınız var. İnanın bana böyle olmak zorundaydı..." daha fazla kendimi tutamayıp, "Böyle olmak zorunda değildi Ayten abla ! Mesela sen bize bir hafta önceden söylesen kendimizi alıştırabilirdik ama sen böyle istedin !"
Ne diyordum ben? Pişmanlık duyacağımı bildiğim halde benden yaşca büyük bir kadına bağırıyordum. Hep böyle olurdu, ben kendimi tutamazdım.
Bu söylediklerim üzerine konuyu toparlamaya çalışan Anıl, " Kusura bakma Ayten abla. Gül ne dediğini bilmiyor. En doğru kararı verdiğine inanıyorum... Sonra görüşürüz. " dedi ve beni dışarı çıkardı. Koştuğumuz için bozulan topuzumu sinirli bir şekilde çözüp tokayı fırlattım ve kaldırımın köşesine oturdum.
Anıl'ın, " Ağlama Gül'üm bize iş mi yok yarın bakarız... " sözlerini duyana kadar ağlamak bana güçsüzlük olarak gelmemişti...Daha o gün yaşadığım acıları unutamadan şimdi bu nereden çıkmıştı ? Biz ne yapmıştık ki? Suçumuzu bile bilmiyorduk.
Ve Anıl yine ikimizi de kurtaran taraf oldu, "Özür dileriz Ahmet abi. Biz seni kızdırmak istemeyiz bilirsin-" sonra sıranın bende olduğuna karar verip, " Tamam özür dileriz Ahmet abi, bir daha olmaz." deyip konuyu geçiştirdim. Benim sözlerim üzerine Ahmet abi başını sallayıp içeri girdi.
Anıl...
Teyzemin bize hatırası... Teyzem Anıl doğarken ölmüştü. Eniştem ise hayattaki tek aşkının ölümüne dayanamayıp, bebeği düşünmeden intihar etmişti. Anıl ile birlikte büyümüştük biz. Kardeş kelimesi az gelir bize...
O hayatımın bir parçası... Kopmayacak bir parça...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansızın Şarkısı
General Fictionİkisinin arasında olanlar imkansızı çağrıştırmıyordu belki ama yaşayacakları kesinlikle öyleydi... "İstemiyorum!" demişti ama o da sonunda karar değiştirdi işte. Olmaz dediğin şeyler başına geldiğinde ne yaparsın? Şimdi seçeneklerini bir daha düşün...