6-Kurtuluş

102 25 2
                                    

Ediz'den...

"Sen de kimsin? Nereden çıktın şimdi? Ben ölüme bu kadar alışmışken , şimdi yaşama nasıl bağlanırım? " Anında başımı şişirmeye başlamıştı işte sanırım onu kurtardığıma pişman olmaya başlıyordum. " Seni sadece büyük bir hatadan kurtardım. Ölümü seçecek , hayattan vazgeçecek kadar ne yaşadın bilmiyorum ama ölüm bir kurtuluş değildir güzelim." dedim. Tam sözlerimi bitirdiğim anda "Buna sen karar veremezsin bay ukala !" diye çıkıştı . Tanrım ! Ne tatlısın sen öyle ? Tabi içimdeki düşünceleri dışıma yansıtmayıp " Sen de bana ukala diyemezsin." dediğim an üzerinde durduğumuz uçurum kenarındaki taşların kaymaya başladığını fark ettim. Ve geri çekilmeye çalışırken üst üste düştük. Gözlerine bakarken o derinlikte bir an kaybolacağım sandım. Neyse ki çok uzun sürmeden söylenmeye başladı. Ama bu kez fikrini değiştirebilmiştim sanırım. Çünkü şimdi onu öldüreceğim konusunda iddialıydı. Sonunda üzerimden hızlıca kalktığında " Şimdi de beni öldürmeye mi çalışıyorsun? Ne tuhaf birisin sen öyle! Duyguların benimkilerden daha çabuk değişiyor sanırım!" dedi, derin bir iç çekip " Hepiniz aynısınız. Sonuçta hepinizin yaptığı şey saçmalamak. " dedim ve söylediklerimden tek kelime anlamamış olan arkadaşa baktım. Hala bir şeyler geveliyordu. Bir kere de açık konuşsalar dünya başlarına yıkılırdı sanki. "Uçurumun kenarını çok sevmiş görünüyorsun. Kalkmaya niyetin yok sanırım. " dedikten sonra kahkahalarla gülmeye başladı. Ne güzel gülüyor... Ahh hepsi de birer melek görünüşlü şeytan... Annem babama , Alev bana karşı, kim bilir karşımdaki kız kime karşı bu kadar şeytan ?

" Offf! Gerçekten az önce tüm gün yaptığım planı suya düşürdün! " sanırım beni hiç dinlemiyordu. "Ben sana ne dedim ? Ölüm bir kaçış, bir kurtuluş değildir! Üstelik bir günde karar verilebilecek bir şey hiç değildir. Hem istersen gerçek hayata dönme konusunda sana yardım edebilirim. Ne dersin? " "Ahh! Şu an aklından ne tür şeyler geçiyor bilmiyorum ama ne yapacağımı da bilmiyorum... " tahmin ettiğim gibi. "Tamam o zaman beni takip et. "

Gül'den...

Şu an aklımın köşesinden geçemeyecek bir şey yapıyorum. Yani sonuçta kimin aklından geçer ki; bir gün tam intihar edecekken biri gelip sana elini uzayıyor, kucağına alıp seni kurtarıyor, sonra sana hayatın güzelliklerini anlatmak için içerisinde kimsenin olmadığı bir evde piyano çalmayı öğretiyor...

"Yaa ama yine olmadı işte ! Bak ben bu kadar becerisizlik yaparak hiç bir şey öğrenemem ama !" Evet şu an yaptığım şey ellerimin üzerinde duran yabancı ellere aldırmadan çalmaya çalışmak ve bu da pek mümkün olmuyor tabi...

Beklemediğim soruyla irkildim. "Sen bana güvenmiyor musun? Sana bir şey söyledim ve bunu gerçekleştirmeliyim! Hadi ama bunu yapmama izin ver, hem belki sayende aradığım duyguya ulaşırım? Ne dersin? "

Neden bahsettiğini anlamıyordum. Ne duygusu? Amacı ne? Ben ona nasıl güvenirim? Başka çarem var mı?

Ediz'den...

O haftalardır aradığım, sayesinde uykusuz kaldığım duyguyu hissettirmişti bana. Bu nasıl olur, hiç bilmiyorum ama onu şimdi bırakmak istemiyorum. Kim olduğunu bile bilmiyorum ama o gerçek. Evet, evet! O bana gerçeği yaşatıyor. Hayatım boyunca görmediğim gerçeği. "Ne dersin? Şimdi geç olmuş olabilir. İstersen seni evine bırakayım ve yarın istediğin bir saat gelip alırım. Sence bir mahsuru var mı? " Onu bir şekilde yanımda tutmak istiyorum, sebepsizce, nedensiz... Eğer olumsuz bir cevap verirse onu nasıl ikna ederim bilmiyorum ama bunu yapmalıyım. Çünkü kaybolan umudum olarak onu görüyorum.

"Tamam. Yani eğer şimdi bırakırsan yarın sabah saat 9:00'da alabilirsin. Yani eğer isterse-" Evet istediğim cevap. Ama bana bu kadar çabuk evet demesi aklının gerçekten karışık olduğunu ya da benden bir an önce kurtulmak istediğini gösterir. Neyse umarım tahminlerimde yanılıyorumdur. "Tamam o zaman. Çıkalım mı?" Bu soru üzerine sadece başını salladı ve derinliğini kestiremediğim gözlerini benden kaçırdı. Çok utangaç...

İmkansızın ŞarkısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin