Gül'den...
Melinciğimi iki gündür görmüyordum . Efsane teyze de onun yanında olduğunu kanıtlamak adına bize hiç uğramamıştı . Ben de bu arada Anıl ile çocukluğuma, dünyadan haberimin olmadığı yıllara geri döndüm . Birlikte belediyenin parkına gidip çocukların oyun oynayışlarını izledik . Tabi ki bir süre sonra dayanamayıp biz de onlar gibi oyun oynamaya başladık . Ah anılar...
Orada oyun oynarken ilgimi çeken tek şey çocuklar değildi . Adını bile bilmediğim bir kulüpten çıkan kız ve erkek... Çok tuhaf görünüyorlardı. Erkek de kız da sinirliydi . Hatta sarhoş bile olabilirler... Kavga ediyorlardı . O ana kadar kendinden taviz vermeyen kız, erkeğin ona söylediği sözlerle yalvarmaya başlamıştı . Hep öyle olurdu zaten . Kızlar haklı bile olsalar kaybetme korkusuna yenik düşüp küçülürler .
Neyse, benim de onlar gibi bir hayatım olsaydı onların yaptığı gibi sadece böyle şeylere üzülürdüm . Ama malesef... Bizim bundan daha büyük sorunlarımız var . Mesela artık yaşamak çok anlamsız . Tek isteğim doktor olabilmekti . Peki ya doktor olduğum zaman ? Doktor olduğum zaman ne olacaktı ? Ya da amacıma ulaşırsam artık yaşamaya gerek kalmayacak mıydı ? Demek ki hayatıma şimdi son versem... Her şeyi bu gece bitirsem... Ne farkı var ki ? Bu sözler bana çok anlamlı geliyor . Şu an boşuna yaşıyor gibi hissediyorum . Hem alışmak kolay bir duygudur değil mi ? Ailem benim yokluğuma kolay alışır...
Ben ne zaman bu kadar acımasız oldum ? Neden bu kadar bilinmezliğe gömüldüm ? Acaba bu sorularıma cevap verebilecek miyim ?
Soruların beni deli etmesi gerçekliklerini kanıtlayan histi ...
Herzaman böyle hissetmek bambaşka bir şey . Ne gerek var böyle işkenceyle yaşamaya ? Vazgeçmek...
Sizi derinden etkileyen şey...
Unutmak...
Unutamamak...
Mahvolmanızı sağlayan şey...
Anıl, beni bıçaklayan, kanımı akıtan ve bunu yapmaktan gurur duyan düşünceleri , en anlamlı şekilde kovdu . "Gül'üm ne oldu sana yine ? O kadar parklara götürdüm çocuklar gibi oynattım hatta dalıp ben bile oynamışım ! Yapma yaa işe yaramadı mı yani ? Tühh, vay başıma gelen ! "
Az önce intihar etmeyi düşünen ben şu an kahkahalarla gülüyordum . Ah! Evet sanırım bugüne kadar neden vazgeçmediğimi, pes etmediğimi anladım . Anıl vardı, Efsanem vardı . "Anıl ! Buldum! " "Neyi buldun Gül'üm ? İki gündür bir yerlerde unuttuğunu düşündüğüm aklını ? Yoksa artık ümitsiz olan kayıp duygularını mı ? Ahh tamam buldum buldum seeenn kendini buldun sanırım ."
Bu hallerine şaşkınca baktıktan sonra ayağa kalkıp salondan çıktım ve mutfağa, annemin yanına gittim . Kırk iki yaşında, Efsane teyzeyle aynı yaşta olmasına rağmen ondan çok daha yaşlı görünen annem , artık görmeye alışık olduğum endişeli tavırlarıyla yemek yapmaya çalışıyordu . Ona yaklaşırken ani bir hareketle elini kesti ve bu kez aceleyle yanına gitmeme sebep oldu . "Annem ne yaptın biraz dikat et anneciğim yaa ! Ama olmaz ki böyle hiç dikkat etmiyorsun kendine sen ! İyi misin ?" Bazen başımıza gelen sorunlardan kendini unutabiliyordu . Ben onun için endişeleniyordum . Bu hafta boyunca normalde olduğundan daha tuhaf davranıyordu . "Ne oldu Gül ? Hani sen Efsane'yi benden daha çok sevdiğini ilan etmiştin ? Neden şimdi yanında değil ? "
Gerçekten tek sorun bu muydu şimdi ? Konuşulmaması gereken... Melin'in çığlıkları yüzünden herkesin duyduğu... Efsane teyzeye olan sevgim, güvenim . Ama ben bu haldeyken düşnülmesi gereken şey bu mu ? Koşar adımlarla mutfaktan çıkarken iki gündür içimde büyük bir göle dönüşen gözyaşlarım sele dönmüştü . Evden çıkarken Anıl'a çarptığım için açıklama yapmak zorunda hissetmiştim ." Anıl beni sakın düşünme! Elveda benim biricik Anıl'ım ." dedikten sonra uzanıp yanağını öptüm . Yüzüne son bir kez baktıktan sonra gözyaşlarımı bir kez daha silip var gücümle koştum .
Nereye gideceğimi bilmiyordum ama ne yapacağımı biliyordum . Ölmek can acıtmaz... Ölmek can acıtmaz... Bu sözü ezberledim. Çünkü şu an saat tam gece yarısı ve ben dörtten beridir bunu kendime söylüyorum . Alıştım artık . Yapabilirim . Canım acımayacak . Evet şimdi tam zamanı .
Hayatıma son vereceğim yere baktıktan sonra oturduğum banktan kalkıp oraya yanaştım . Acaba şu an ne yapıyorum ? Ölüm bu kadar basit bir şey mi ? Sanırım öyle... Evet düşünmeye gerek kalmadı artık . Son sözlerimi Anıl'a söylemiştim ve şu an felsefe yapacak bir halim yok . Tamam itiraf etmeliyim ki şu an cenneti ve cehennemi , Allahı ve melekleri merak ediyordum . Belki de nereye gideceğimi ... Of ben normal miyim ? Bir insan ölmeden bunları mı düşünür ? Tamam bitsin artık ve trajik sonuma merhabaa ...
Edizden...
"Oğlum sen ne zaman bu kadar serseri bir çocuk oldun! Seni tanıyamıyorum... Alev'e yaptıklarını neden biz iki gün geçtikten sonra bunu senden değil de bir başkasından duyuyoruz? " yine başlamıştık işte, eve girerkenden peder'in kavgalarını çekmek zorundaydım sanki. Bir de hiç umrumda olmayan onların zoruyla yıllardır sevgili rolü yaptığım biri yüzünden ailemle sürekli kavga etmem daha da saçma ve sıkıcı geliyordu...Oğullarının mutsuz olduğunu göremeyecek kadar kör, bir o kadar da umursamaz ailem yine kendi itibarları için beni ezip geçmeye her zaman hazırdılar... Bıktım artık bu şımarık zengin otoriter aile kurallarından. Annemin inlemesiyle bir an için daldığım yerden , gerçeklere geri döndüm. "Yeter artık bıktım bu saçma kurallarınızdan! Alevle de bitti. Nasıl diye soru sormayın. Sevmiyorum sizin yüzünüzden hiç mutlu olmadığım bir ilişki yürütüyorum yıllardır. Sırf babamın o saçma ortaklığı bozulmasın diye kendi mutluluğumdan vazgeçiyorum. Bıktım artık bıktım. Açın gözlerinizi de bakın şu karşınızda duran kişiye sizin o her şeye tamam diyen bir söylediğinizi iki etmeyen oğlunuz yok artık alışsanız iyi olur! Çünkü artık sizin değil benim kararlarım var!" dedim ve cevap vermelerine fırsat vermeden kendimi arabama attım. Peki ya şimdi ne olacaktı ? Hiçbir fikrim yoktu. Kalbim beni nereye götürürse oraya gidecektim ki zaten öyle bir yer biliyordum... Etrafımdaki herkesi , içimdeki yalnızlığımı unutmamı sağlayan tek yer. Kısaca benim değimimle ilham kaynağım olan şarkılarımın uçurumu...
...
Bir saatten fazladır onu izliyorum. Ve hala daha ne yapmaya çalıştığını anlamış olmasamda sanırım intihar etme çabalarındaydı. Beceriksiz, bir işi yapacaksan bari doğru düzgün yap, otur kalk otur kalk...Onu izlemekten boynum ağrıdı . En sonuncusunda gerçekten atlayacağına inanıyordum ama son dakikada geri dönüp yerine oturdu. Bir de kendi kendine bir şeyler söylenip duruyordu. Hahahah sayesinde bir paket çekirdeği bitirdiğim şaşkın kızı çekip internete atsam tıklanma rekorları kırardı.
İşte bu sefer atlayacağına ikna oldum. Benim onu izlediğimden bir haber uçurumun kenarına gidiyordu. Artık bir saçmalık yapmadan iyi yanımı harekete geçirip onu kurtarmam lazım.
Gül'den..
... diyordum ki bir an uçtuğumu hissettim. Acaba ölüm böyle mi karşılıyordu insanı? Aaa tabi ki hayır. Dur bir dakika neler oluyor? Kollarında uçtuğum bu adam da kim? Beni kucağına alırken ayağımla düşürdüğüm taşlar çığlık atmama sebep olmuştu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansızın Şarkısı
General Fictionİkisinin arasında olanlar imkansızı çağrıştırmıyordu belki ama yaşayacakları kesinlikle öyleydi... "İstemiyorum!" demişti ama o da sonunda karar değiştirdi işte. Olmaz dediğin şeyler başına geldiğinde ne yaparsın? Şimdi seçeneklerini bir daha düşün...