Biliyorum biraz gecikti ama sınav haftasında olduğum için. Hem bence bu bekleyişe değer bir bölüm oldu. Sizlere söylemek istediğim bir şey var. Yorumlar gerçekten çok az. Hepinizin fikirlerini almak istiyorum, lütfen bunu bana çok görmeyin. Eğer yorum yaparsanız beni çok mutlu eder, bölüm yazmaya heveslendirirsiniz. Bilin istedim. Özellikle bu bölüm sınırları zorladı. Hiç olmadığı kadar yorum olsun lütfen. Multide Gül var, parktaki hali. Hepinizi seviyorum... Sınav haftam biter bitmez bölümler sıklaşacaktır diye umuyorum. Görüşmek üzere, kendinize iyi bakın, hayallerinizin peşinden koşun...
Gül'den...
Ne yapmam lazım? Arabadan indiğinden beridir ağlıyorum. Kendimi durdurmak istesem bile, hayatın gerçeklerinin arasında kalbimin sesini duyamıyorum. Şu an ağlamamın sebebi, az önce yaşadıklarım değil, tüm hayatım boyunca yaşadıklarım. Acılar kalbimin sesini kesiyor, gözyaşlarımı harekete geçiriyordu. Durmak bilmeyen gözyaşlarımın içinde anılarım saklı sanki... her bir damla korkunç bir anı barındırıyor içinde.
En sonunda gözyaşlarımı sildiğimde, telefonumdan saate baktım. Aman Allahım! Saat gece yarısı dört! Artık gözlerimden gözyaşı değil de uyku akıyor sanırım. Daha fazla kendime işkence etmeyi kesip, dışarıdaki yabancıya beni eve götürmesini söylemeliyim.
Verdiğim kararın bir hata olduğunu anlamam uzun sürmedi. Durduğumuz yer, betonun kenarındaki çitlerin denize paralel olduğu, iki yanında sıra ağaçlar olan, pek de işlek olmadığını düşündüğüm bir caddeydi.
Beni etkileyen, gecenin karanlığına karşın ışığıyla gözlerimi kör eden, çitlere yaslanmış yabancının sigarasını yavaş ve belirgin hareketlerle içişiydi.
Son birkaç gündür bende bazı değişiklikler vardı. Bunu şuan garantilemiştim. Normalde onu bu halde görsem, beni bu halde arabada bıraktığı için ona kızıp gidebileceğim en uzak yere giderdim -sanırım burası evim oluyor.
Oysa şuan benim yaptığım onun ne kadar çekici olduğunu düşünüp hiç bir yere kıpırdamamaktı. Gerçekten benim bilmediğim neler oluyor?
Ben, küçüklükten beri asla aşık olmayacağını iddia eden GÜL KANSU , aşkın zayıflık olduğunu düşünen Gül, karşımdaki çocuğa hayran hayran bakıyorum.
Aşk, sevginin yavrusu, herkes tarafından zorunlu görünen oysa sadece bir eğlence gibi kullanılan gereksiz duygu. Kadınların en zayıf noktası, erkeklerin ihanet etmesini sağlayan kader oyunu. Kimse bunu hak etmez. Aşk insanı yavaşça öldüren bir zehir gibidir. Bazıları buna değdiğini, aşk için yaşanabileceğini söylerler. Bence bu böyle değildir. İşte bu yüzden ben asla aşık olup kendimi yok etmeyeceğim.
Ona bakmayı kesip harekete geçtim. "Yarım saattir ne yapıyorsun sen orada? Ben artık evime gitmek istiyorum." Başımı kaldırıp ona baktığımda dudaklarıma baktığını gördüm. Bu o kadar da abartılacak bir şey değil sanırım. Umarım.
Bir an söylediklerimi duymamış gibi bana baktıktan sonra başını sallayıp, "Peki. Arabaya bin gidelim." dedi.
Ağzından bal damlıyor dostum, çok sağol diyecektim ki karşımda saçları dağılmış, gözleri şişip morarmış kızı görünce olduğum yerde kaldım. Yanımdaki çocuk da neden böyle kaldığımı görmek için arkasını döndü ve şok oldu.
Bu, o akşam kulüpten çıkarlarken gördüğüm kız... Evet kız onun sevgilisiydi. Ve eminim şuan her şeyi yanlış anlamıştır. Aman Allahım şuan kendimi boşuna var olmuş, aptal bir romanın içinde hissediyorum. Bu ne böyle?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansızın Şarkısı
General Fictionİkisinin arasında olanlar imkansızı çağrıştırmıyordu belki ama yaşayacakları kesinlikle öyleydi... "İstemiyorum!" demişti ama o da sonunda karar değiştirdi işte. Olmaz dediğin şeyler başına geldiğinde ne yaparsın? Şimdi seçeneklerini bir daha düşün...