Bir buçuk saatten fazladır buradaydık. Gerçekten sinirlerim bozuluyordu artık. Birçok kişi çiftiyle beraber bindiği için pek rahatsız durmuyordu ama bazıları gerçekten sinirlenmişti. Ben kararsızdım. Ama burada olmak şu an için sabır zorlayıcıydı.
"Az sonra gelecekler. Merak etme." Yatıştırıcı sesiyle omzumun üzerinden ona baktım. Omuzlarını silkti. "Beklemekten başka şansımız yok. Hem baksana, bu manzara eşi bulunmayacak kadar güzel görünüyor şu an. Belki de burada kaldığımız için... Şanslıyızdır," derken gözlerini kaçırdı aynı anda kaşları hafifçe çatıldı. Benden çekinmediğini biliyordum ama gözlerini kaçırmasına neden olacak bir şey düşünmüş olmalıydı.
"Bu... Çok garip," dedim gözlerimi kısarak. "Seninle neden konuşmuyorduk?"
"Çünkü sürekli benden kaçıyordun?" dedi tek kaşını kaldırıp. Duraksadım. "Hayır, kaçmıyordum."
"Evet, kaçıyordun."
"Elbette kaçmıyordum! Sadece..." deyip durdum ve gözlerimi kaçırdım.
"Sadece, ne?"
"Sadece..." dedim kıvranarak. Düşündüğüm şeyi söylemek muhtemelen kabalık olacaktı ama bunu söylememem de büyük bir engeldi, konuşabilmemiz için. "Sadece seninle konuşmanın ve sana ilgi duymanın herkes gibi olmak, diğer aptal kızlardan olmak olduğunu düşünüyordum."
Kaşları hayretle kalktı. Ve yüzündeki ifadeye bakılırsa, kırılmıştı. "Ne? Neden böyle düşündün?"
Ofladım. Yüzüm buruştu ve çok çok az kırıcı olmaya çalışarak konuşmaya devam ettim. Elbette yüzüne bakmıyordum. "Bilirsin... Kitaplarda ve filmlerde hep bir erkek olur, en popüler ve en yakışıklı olan. Baş karakter olan kızımız da aptaldır ve bu çocukla beraber olabilmek için her şeyi yapar. Bu konuyu kapsayan yüzlerce kitap ve film var," derken nefesimi de üfleyip ona baktım. Onun da yüzü buruşmuştu. Anlam veremiyor gibiydi.
"Ama..." dedim yeniden gözlerimi kaçırıp, "Sen... O erkekler gibi değilsin, sanırım."
İfadesi biraz yumuşayınca yeniden bakışlarını kaçırdı. "Ben... Keşke en başında sana kendimi doğru şekilde ifade edebilseydim," dedi kısık sesle. "Hiç bu şekilde düşünmemiştim," dedi bana yeniden bakarak.
Hafifçe gülümsedim. "Ama artık seni onlardan görmüyorum. Hep işaretler vardı zaten, görebilmem için bu zamana gelmemiz gerekiyormuş demek ki." Utancım ve samimiyetimin sesime yansımış olduğunu umdum. O da gülümsedi.
Sonra birileri bir şeyi alkışlamaya başladı, dönme dolaptaki herkes gülüp alkış tutuyordu. Baktıkları yere, aşağı baktım. Tamirci gelmişti.
Benjamin'e döndüğüm an neredeyse burunlarımız çarpışacaktı. Meyveli sakız kokan nefesini ciğerlerime çektim. Çok... Çok yakındı.
"Lütfen burası için iyi olduğumu söyle," derken işaret parmağı kalbime değdi. Yutkundum. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Yeniden nefes aldım. Meyveli sakız... Nefesimi ağzımdan aldım ki, tadı damağıma bulaşsın. Gözlerim yanlış bir noktaya bakıyordu.
"Benjamin..."
"Adımı istediğin zaman istediğin kadar söyleyebilirsin bebeğim ama lütfen, şimdi, bana bir cevap ver," dediğinde kalbimin boğazımda attığına yemin edebilirdim. Sesi kısık, boğuk ve derindi. Heyecandan kusabilirdim.
"Çok... Hızlı atıyor," dedim onun gibi kısık sesle. "Bu yeterli bir cevap mı?"
Mavi gözlerinin kısılışı ve -muhteşem seksi- gülüşüyle beraber biraz daha yaklaştı.
"Şey... O halde..." derken sesi titreyince sağ elim bir anda demire yaslı olan elini tuttu. Teni tıpkı benimki gibi buz kesmişti. Tanrım... Beni gerçekten sevebilir miydi? İmkansız gibi geliyordu. Ama... İşte buradaydı, nefesi ciğerlerime doluyordu. Bana bakarken gözleri ışıldıyordu. Tam o an her şey yavaş yavaş yerine oturmaya başladı. Tüm o konuşmalarda bir şeyler söylemeye çalışması, göz göze geldiğimiz an bana gülümsemesi, Noel'de bana verdiği küçük kar küresi... O zaman çok ufak ve geçiştirmelik bir hediye olduğunu düşünmüştüm ama şimdi anlıyordum. Benjamin Cuthbert -gerçek anlamda- benden hoşlanıyordu.
Zaman bir süreliğine bizim için eğilip büküldü. Öpmemek bir işkenceydi, öpmek de öyle. Ancak şu an, tam bu an onu nefesini çekerken, huzurlu hissediyordum. Ne o yaklaştı, ne ben. Nefeslerimiz bir süre birbirine karıştı.
Ve tam o an dönme dolap yeniden dönmeye başladı.
xxx
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yerden 50 metre yukarıda
Fiksi RemajaYerden biraz yüksekte, göğün epey altında, o gün, bir festival günü, aşık olacağım kişiyi buldum. xxx 030520 - 050520