3.Bölüm

47K 1.6K 84
                                    

*** *** ***

"Gecem sence biraz abartmadın mı?" diyen Sinan karısına inanamaz gözlerle bakmaya devam ediyordu. Tamam oldum olası karısının olmayan iştahından şikayet eder dururdu, ama şu an ki durum oldukça şaşırtıcıydı.

"Haklısın aşkım, sucuklu yumurtamı bitireyim, kızartmalarıda yiyeceğim" dedi ağzı tıka basa doluyken konuşmaya çalışarak. Hamilelik iyiydi hoştu da bir türlü doymuyordu genç kadın, hele ki sabah kahvaltısında bir ekmek yemeden kalkamıyordu. Doğumdan sonra aldığı bu kiloları nasıl verecekti acaba. Orası meçhuldü işte. Amaan koyver gitsin dedi sonra içinden spor salonları ne güne duruyordu ki.

"Bazen içinde kurt olduğunu düşünmüyor değilim" dedi kollarını göğsünde bağlayarak. Karısı sonunda tabağından başını kaldırıp delici bakışlarını yüzüne dikti.

"Sen benim oğluma kurt mu dedin şimdi" elindeki çatalı kocasının gözüne sallayarak konuşmuştu.

"Vereceğim cevap hoşuna gitmesse beni yemenden korkuyorum karıcım" dedi yüzündeki gülümsemeyi bastıramadan.

"Böyle güzel gülümsemeye devam edersen seni de aşereceğim kesin kocacım" dedi dudaklarını yalayarak. Ah hadi ama bu kadar yakışıklı bir kocası varken başka ne yapabilirdi ki.

"Doğumdan sonra seni kimse elimden alamaz. Bana yaptıklarının bir bir hesabını vereceksiniz Dürdane Hanım" diyen kocasına yüzünü buruşturdu Gece.

"Hiç unutturmayacaksın değil mi ?"dedi bıkkınca. Biliyordu ki altmış yaşına gelse de yine bu dürdane teranesi dönecekti etrafında.

"Sanmıyorum. İlk görüşte aşık olduğum düşük çeneyi nasıl unutabilirim" dedi gülerek. Aradan dört yıl geçmiş olsa da hala dün gibi hatırlıyordu tanıştıkları ilk anı. Hayatını bu kadınla geçireceğini de ikinci karşılaşmalarında anlamamış mıydı zaten.

"Hah benim mi çenem düşük. Senin ayarı kaçmış ağzının yanında lafı bile olmaz Sinan" dedi gözlerini kısarak. Tamam kabulleniyordu çenesi düşük bir kadındı, bi de haklıysa katiyen susmaz, susturmaya çalışanları da buna pişman ederdi. Kulaklarında babasının her zaman söylediği söz çınladı birden. Sahi babası tek bir sebebten şikayetçi olurdu kızından.

"Asiye Sultanın ala ala geveze çenesini aldığına inanamıyorum. Allah'ım birdi iki oldu sen aklımı koru" diye diye sabır çekerdi adamcağız. Ah ne çok özlemişti Asiye nenesini, yumuk yumuk yanaklarını, mis kokulu yemeklerini. Burnunda tütüyordu yaylanın temiz, çimen havası.

"O alt dudak neden sarktı bitanem" Sinan Gece'nin birden değişen surat ifadesine anlam veremedi. Onu kıracak bir şey mi söyledim acaba diye düşünmeye başlamıştı.

" Ninem aklıma geldi. Çok özledim onu Sinan" dedi sesindeki hüznün burukluğuyla. Dolan gözleri başlayacak olan sağanak yağışın habercisiydi.

Sinan ağlamaya ramak kalan karısının yanına gelip sıkıca sarıldı arkasından, sandalyede oturan karısının kiloları her ne kadar engellemiş olsa da.

"Kömür saçlım, hiç boş yere üzülme. Doğumdan sonra senin o inatçı nineni zorla getireceğim buraya" deyip karısının siyah şelaleye benzeyen saçlarını öptü.

Son bir aydır ne kadar ısrar etsede getiremediği kadını Gece doğum yaptıktan sonra kaçırmayı planlıyordu. Başka bir çare bırakmamıştı ki inatçı hatun. Tutturmuştu bir kere Gece Trabzonda doğurmassa gelmem diye. Laz damarı attığında nuh der peygamber dedirtemezdi kimse. Ama Sinan bu yaşlı cadıya ne yapacağını çok iyi biliyordu, Asiye ninenin bam teline basıp kandıracaktı. Kendini cin sanıp adam çarpmaya çalışan Asiye sultanın hakkından gelecekti. Zaten kendisine sürekli kemcük ağızlı uşak demesine de ayrıca kıl olmuyor değildi hani.

GECE (Kitap oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin