•Final•

3K 184 254
                                    

Rosé

Yaşlarla uyuya kalışından sonra bunu fırsat bilip ayaklandım.
Geç kalmıştım bile. Artık zamanı gelmişti.

Elime aldığım telefonu ve birkaç kıyafeti küçük bir sırt çantasına yerleştirdim.

Hata yapmıyordum, pişman olmayacaktım. Şuan tek çözüm buydu.

Hala sana aşığım sevgilim. Herşeye rağmen aşığım.

Gidiyorum buradan. Dönmemek üzere gidiyorum.

Yazdığım mektubu yastığının kenarına bıraktım ve hızlı adımlarla evi terk ettim.

Bana kızacaksın, pişmanlık duyacaksın, gecelerce ağlayacaksın. Tıpkı benim gibi...

Tek bir damla yaş dökmemen için canımı verirdim. Fakat canımı vermem bile senin yaş dökmene sebep olurdu değil mi?

Ne canımı veriyorum, ne de seni terk ediyorum.

Seni her görüşüm de acı çekmekten korkuyorum, tekrar aynı şeyleri yaşamaktan korkuyorum. En önemlisi; tekrar birini kaybetmekten korkuyorum.

İşte bu yüzden gidiyorum ve seni hala seviyorum.

1 yıl sonra

Jungkook

Elimde ki şu şişesini kenarda ki çöpe fırlattım.

Kalbim inanılmaz bir derecede atıyordu. Sebebini ben bile bilmiyordum.

Gözlerim dolmaya başlamıştı. Onu özlemiştim, kokusunu özlemiştim, gülüşünü özlemiştim. Herşeyi ile birlikte onu özlemiştim.

Gözlerim dolmaya başlamışken hafifçe kırpıştırarak dikkatimi dağıtmaya çalıştım. Ama mümkün değildi. Koskoca bir yıl geçmişti aradan.

Tam bir yıl önce beni bırakıp gitmişti. Bir tanecik iz bulamazken, gecelerce onu daha önce ağlattığım gibi ağladım.

Pişman oldum, seni aradım ve yaptığım en büyük şey ağlamak oldu.

Herşeyi sorguladım; neden bu hayattayım? Neden onu üzdüm? Neden onu daha önce keşfetmedim? Neden iğrenç biriyim? Hiçbirinin cevabını bulamamıştım.

Sadece bir şeyi biliyordum; ona aşıktım.

Elimde ki çiçeği sıktım. Şimdi bir yıl oldu sevgilim. Evliliğimizin de bir yılı oldu. Ama sen yoksun. Biz yokuz.

Birkaç adım daha ilerledim ve ağacın altına geçtim.

İlk seninle burada tanışmıştık değil mi? Elinde tıpkı bunlar gibi güzel kokan güller vardı. Bana doğru uzatmıştın. Sevgilin senden ayrılırken bu gülleri bırakıp gitmiş ve sende bana vermiştin. Ağlayarak "Artık hiç kimseyi istemiyorum." Demiştin.

Tıpkı bir bebek gibiydin biliyor musun?

Sarıldım sana. Hemde hiç tanımadan sarıldım. Hem sen güç verdin bana hemde ben güç verdin sana.

Gülümsemiştim.

Tam da bu ağacın altındaydı değil mi meleğim? Burada oldu herşey. Burada tanıştık değil mi? O zaman ne kadar hoş bulmuştum seni biliyor musun?

Gözümden bir damla yaş süzüldüğünde havaya bakıp derin nefes aldım. Şimdi ağlayamazdım. Hem insanlar durup dururken ağlayan bir erkeği görse ne derdi?

Kızlara dönmemek üzere gideceğini söylemişsin. Beni hiç düşünmedin mi?

Dudaklarımı birbirine bastırdım. Ona acıdan başka ne verdin Jeon? Mutlu edebildin mi onu? Kendisini değersiz görmesini engelledin mi?

Onun değerini bildin mi Jeon?

Şimdi haline bak; salya sümük ağlıyorsun. Rosé seni bu halde görse acır sana.

Derince nefes aldım ve gülümsedim.

Ya da sadece sımsıkı sarılır bana, öper beni. Benim herşeyi unuttuğum gibi oda unutur herşeyi.

Herşeyin çözülmesi için tam zamanı.

Aklıma bıraktığı mektubun son cümlesi geldi;

Bir yıl sonra tam bugün, ilk yerde.

Derin nefes alışıma karşı önüme döndüm ve kızılın tonlarına bürünmüş saçlarınla beyaz yüzünü gördüm.

Başta inanmadım. Bu senmiydin cidden? Yokluğum seni daha da mı güzelleştirdi?

Çenem titremişti. Çok özlemiştim onu.
Dakikalarca hatta saatlerce öpecek kadar çok.

Ben adım atmaya başlayınca oda bana doğru adım atmaya başladı.

Mutluydu, bende mutluydum. İnci dişleri, pembe dudakları, kahverenginin köyü tonu olan gözleri ve kızıl saçları özlemimi ikiye katlamıştı.

Saniyeler sonra bedenin tam karşımda duruyordu.

"Bir yıl." Gülümsedim. Oda bu anı bekliyormuş. "Seni özledim." Dudaklarını birbirine bastırdı. "Bende seni özledim. "

Kollarımı hızlıca beline sarıp kendime çektiğimde değişmeyen hasret olduğum kokusunu içime çektim.

Elimde ki gül demeti bile böyle kokmuyordu.

Koltuk altlarından tutup kaldırdım ve döndürmeye başladım. Kahkahası ağlamam için sebebiyet verirken anın tadını çıkardım.

Bu kadar güzel mi görünürdü gülünce hep? Bu kadar güzel bir sesi mi vardı? Bu kadar güzel inci dişleri mi vardı?

Durdum. Hemen sonrasında tekrar sarıldım. "Bu günü unutacaksın diye çok korktum." Hafifçe mırıldanmama karşı kıkırdamıştı. "Ben sen unutursun diye düşünmüştüm." İngiliz aksanına karışan korecesi sesine o kadar güzel uyuyordu ki.

Ayrıldığımız anda sadece gözlerine odaklandım. "Özür dilerim." Gülümseyerek karşılık vermesine karşı elimde ki çiçekleri ona uzattım.

Eline aldı ve koklayıp gülümsedi. "En sevdiğim." Kafamı salladım. Nasıl unuturdum ki?

Özlemimi gidermek için şimdi tam vaktiydi.

Elimi uzattım. Anlamasa da elini uzattı. Hızlıca bedenini bedenime çekmem ile dudaklarımı dudaklarına mühürledim.

Bir öpücük yeter miydi özlemime? Hayır.

Ne kadar öptüğümü bile bilmezken son kez kondurduğum uzun öpücükten sonra yüzüne döndüm nefes nefese iken.

Elimi tekrar uzattım ona. "Evimize dönelim mi?" Gülümsemesi ikiye katlanırken elimi tuttu. "Gidelim." Birkaç saniye bekledi. "Evimize gidelim sevgilim."

Sevgilim.

Büyüsü altına almıştı beni. Fakat şikayetçi değildim. Mutluydum.. mutluyduk. Keşke daha önce bu büyüye kapılsaydım.

Kader elinde sonunda beni ona mühürledi.

Son•

Biliyorum artık beni çok seviyorsunuz fiwkxndowldmfk yine kıyamadım sizee.

Bu kurgu cidden çok kısa bir sürede yazdığım bir kurgu oldu. Umarım sizde beğenerek okumuşsunuzdur.

Kurguyu Selena Gomez'in Perfect şarkısından esinlenerek yazdım.

Takipte kalın yeni Rosékook kurguları ile geri döneceğim. Profilim de iki Rosékook kurgusu daha var bakabilirsiniz.

Okuyan herkese teşekkür ederim 💘

🎉 •I Don't Want To Be Like Her • Rosékook ✿ hikayesini okumayı bitirdin 🎉
•I Don't Want To Be Like Her • Rosékook ✿Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin