Hayatınızda ne zaman ne olacağını bilmemek gerçekten çok üzücü.
Peki ya bilseydik?o zaman nasıl olurdu?
Mesela annenizin,babanızın ne zaman öleceğini bilseniz...veya,aşık olacağınız adamın,kadının kim olduğunu.Sanıyorum ki benim açımdan bu daha da kötü olurdu.Bazı şeyleri bile bile yaşamak daha da yıpratırmış sanki beni...
Dün herkes evine gittikten sonra uyuyana kadar odamdan çıkmadım.
Tek kalıp biraz düşünmek istedim...
Düşündüm de,bir sonuç alamadım.
Sonuç alamadıkça daha çok düşündüm, daha derinlere inmeye çalıştım.
Ben zorladıkça... çıkmazlarım,bilinmezliklerim arttı.
Sonra o geldi aklıma...onun güzel yüzünü düşündüm,yüzüne çok yakışan gülümsemesi geldi gözümün önüne.
Akın ve ben... olur muyduk acaba? o ve ben değil de biz der miydim ikizimize?
Belki bir gün dedim uyumadan önce ihtiyacım olan o insan eğer oysa belki bir gün biz olurduk.
Tam uykuyla buluşup uzun bir yolculuğa çıkacakken telefonuma gelen mesajla telefonumun baş ucunda titremesi bu güzel buluşmaya engel oldu.**
Salak ama zeki bacım:
Kankaaa yarın cool oll ;)) anladın sen değil mii?
Siz:
Anladık kızım! Uyuyacağım hadi iyi geceeleer :)Salak ama zeki bacım:
iyi geceleer:)).....
"Yağmurkuş şimdi bana şunu söyle,bizim planı Yankı'yla Ömer'e söylemiyor muyuz?""Hayır kızım!Tabii söylemiyoruz."
"Acaba onlar ne yapacak?"
"Ne yapabilirler Sude, Serap Teyzegil biliyor ya."
"Serap Teyzegil biliyor da ,onlar bilmiyor sorun o ."
"Onlarda bize uyum sağlar işte."
"İnşallah."
Yağmurla yürüyerek okula giderken o anı düşünmeden edemiyordum.Acaba okul ne tepki verirdi...
Ara sokaklarda sabah saatleri yürümeyi çok severdim.Aslında yürümeyi severdim.
"Seninde sohbetine doyum olmuyor bugün kanka."
Yağmur imalı imalı bana bakarken konu açmamı istediğini anlamıştım.
"Sana mükemmel internet esprilerimden yapayım mı?"
"Şuan onlara bile hayır diyemiyorum. Allahım sen bu Yağmur kulunu neyle sınıyorsun."
Yere bakıp düşünürken aklıma gelen ilk espriyi dudaklarıma bıraktım.
"Cin Ali mavi mürekkebe düşerse ne olur?"
"Ne bileyim.Ne olur?"
"Blue jean"
"Ne?!?!?!"
"Ay anlamadım deme Yağmur."
"Az beklesene şu ağacın oraya gidip geliyorum."
"Ne yapacaksın yahu?"
"Kusup geleceğim Sude midem burnumdan çıkacak çok saçmaydı. "
"Ay çok mantık içeriyordu bence."
"Hıı aynen."
Aklıma gelen yeni espriyle okulun içine girerken zıplayarak Yağmur'a döndüm.
"İngilizler kendi kıllarına ne der?"
"Kılın ingilizcesi ne biliyor muyum ben Su?"
"E ben söyleyeyim o zaman esprimin cevabını."
"Söyle."
"Michael."
"Sude."
"Efendim Yağmur?"
"Şuan tek hayalim yüzüne kusmak."
Yağmur'a ıylarken okulun içinde koridorlarda yürüyorduk.
"Ooo bizimkiler gelmiiiş."
Arkamızdan gelen sesle arkamıza döndük.
"Alp bir git artık ya."
Yağmur Alp'ten bezmiş olduğunu yüzündeki ifadeyle kanıtlarken alp bu durumdan şikayetçi değil gibi duruyordu.
"Aa deme ama öyle özürün ikiye katlanır Yağmurcuğum."
Yağmurla aynı anda birbirimize baktığımızda kıkırdadık.
"Aa evet Yağmur. Haklı çocuk,neden özürümüz ikiye katlansın ki?"
"Bak şu arkadaşın güzel olduğu kadar zekiymişte,keşke sende sadece güzellik değil zekâda hayranımdı olsaymış."
"Benim zekâm zaten hayran olunası. "
"Neyse ben kaçar özür yayınında gürüşürüz."
Alp yağmur'a öpücük attıktan sonra bize sırtını dönüp sınıfına ilerlemeye başladı.
"Salak bu çocuk ya mal mal."
Yağmur Alp'e söylenirken ben sadece kıkırdayarak yanında sınıfımıza ilerliyordum.
"İşte benim kızçelerim!"
Yankı sınıfın kapısında,ellerini iki yanına açmış,ağzı kulaklarında bize seslenince bulunduğumuz duruma rağmen tüm 4'lü güldük.
"Ee peki bu kızçeler özür konuşmalarını hazırladı mı?"
Ömer her şeyden habersiz bize bu soruyu sorunca Yağmur'a dönüp göz kırptım.
"Tabii,Siz?"
"Bizde bizde."
"Ayyy çok heyecanlı lan!"
Ömer avuç içlerini hızla birbirine çarparken Yankı onun ensesi ve başının olduğu noktaya şaplak attı.
"Ne salaklaşıyon hıyar."
Ömer alt dudağını büzerek sarkıttı.
"Ama aşkıım...öyle dersen aşkımızın şekeri kaçar."
"Aşkına sıçayım Ömer!Artık bul birini de kurtulayım senden.Yeter lan aşkım aşkım!"
"Ama benim kalbim bir cam kadar narin ve sen ona çiviyle vuruyorsun sevgilim."
"Ömer yeter.Bi sus."
"Ben sussam kalbim susmaz Yankı'm..."
Biz Yağmurla kahkalarda boğularak kendimizi yerlere atarken Ömer asla rolünü bozmuyordu.Yankı ise millet yanlış anlayacak diye Ömer'i susturmaya çalışıyordu.
"Ee beyler bayanlar-"
"And bacaklarını alanlar."
Ömer Yağmur'un sözünü saçma sapan kesince hepimiz ciddi bir şekilde ona baktık.
"Bu çocuk mal değil ise bile beyni yok."
"Vallaha Yankı haklı Ömer bir ara açalım bakalım. "
Yankı ve Yağmur Ömer'e cevap verirken ben sadece kusmamak için midemle savaş veriyordum çünkü bu laf iğrenç saçmaydı.
Yavaş yavaş müdürün odasına doğru ilerlerken üstümdeki gerginlik her adımımda bir üst level e yükseliyordu.
Kapının önüne geldiğimizde tek tek suratlarına baktım.
Ömer çok sakindi.
Yankı da.
Yağmur da.
Sorun bende mi lan! Herkes çok aşırı rahat ama ben gerginim hay Allahım.
Yankı kapı kulpunu indirdip içeri girdi.
Ardından Ömer, onun ardından da ben ve Yağmur da girip kapıyı kapattık.
Çüş herkes buradaymış yav bir Acun Ilıcalı eksik mekânda resmen.
"Eveet,çocuklar da geldi."
Müdürümüz bizim geldiğimizi sanki millet körmüş gibi bağırarak herkesin zaten farkında olmalarına ragmen farkına varmalarını sağladı.
"Ee hocam hadi özür dileyek te gidek. Malum ocakta da yemek var."
Yankı'ya gülmemek için dişlerimi sıkarken çenemin kopacağını falan zannettim.
"Terbiyesizler."
Kimin ebeveyni olduğunu bilmediğim bir kadın şahsımıza onun gözünde terbiyesiz olduğumuzu söyledi.
Arkadaşlar şuan çok üzüldüm,hatta böyle 3 saniye falan.
"Şşt Anne."
Iyy Alp'in annesiymiş. Öğk
Canım iç sesim çok haklıydı gerçekten.
"Tamam.Hadi Ali aç şu yayını."
Müdür yardımcısı Ali Hoca telefonundan yayını açtığında kendimi daha da gergin hissettim.
"Evet,İlk Yağmur."
Yağmur bana baktıktan sonra bir adım öne çıktı.
"Özür diliyorduk.Öyle değil mi?"
"Evet Yağmurcuğum.Dile özrünü de barışın artık. "
Yağmur boğazını temizlediğinde pür dikkat ağzından çıkacakları bekliyordum."
"Özür mölzür dilemiyoruz.Zaten kantindeki yemekler de aşırı iğrenç.
Köfte ekmekte nasıl köfte olmaz!Cimrisin Beyazıt Lisesi,pintisin!"
Yağmur geriye bir adım atıp tekrar yanımızdaki yerini aldığında Ömer ,Yankı ve ben kameraya gülümsüyorduk.
Ali Abi de ağzı açık bizi çekerken odada bizim dışımızda herkesin ağzının açık olup,şaşırmış olduğunu fark ettim.
Bende müdürün konuşmasına izin vermeden bir adım öne çıktım.
"Hocam şimdi özür bekliyorusunuz sizde ya..."
"Evet kızım."
"Kusura bakmayın a.... ya da bakarsanız bakın ama bence beklemeyin çünkü daha çok beklersiniz ömrünüz biter maazallah gençsiniz."
Aniden Yankı da öne çıktı ve benimle aynı hizzada durdu.
"Nah özür dileriz."
Yankı'ya içimden ıslıklar çalarken Ömer'de yanımızda durdu.
Sol elini yumruk yapıp havaya kaldırdı.
Sağ elinin de avuç içini açarak sol eline sağ bileğini nazikçe bükerek dokundu.
Kapak çekmesine ağzım açıkken diyeceklerini bekledim.
"Ayh ne özürü ayool dilemiyoruz! Yankı aşkım ve kızçelerim ."
Sesini inceltmesi beni güldürmeye yeterken birde kız gibi hareketler yapınca asla duramadım .
"Hadi eyvallah."
Yankı'nın son cümlesinden sonra sıra sıra oradan,okuldan ayrıldık .▪︎▪︎▪︎▪︎▪︎▪︎▪︎▪︎▪︎▪︎▪︎▪︎
Heeeeellllööö🐭
Aaah uzun zamandır yazmıyordum ,çok iyi geldi✨.
Bizimle kalın, satırlarda buluşalım 💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAAF
Literatura FemininaSude, sırların ortasında doğmuş ve büyümüş bir kızdı. Hatıraları onun peşini bırakmazken o umursamamakta kararlıydı. Fakat ne kadar başarılı olmuştu? Duman , Sude'nin hayatının en zor zamanında varken Sude bunun farkında bile değildi. Sude'yi tüm bi...