Selllam canlarıım.Keyifli okumalar :)
Bazı anlar ağır gelir mi insana? Kimine ağır kimine ise hafif.
Neredeyse gökyüzü gibi geniş bir yerde yürüyorum.Etraf pembe sislerle kaplı.Belki de toz pembe hayattı bu gördüğüm.Seçme hakkı verilmeden geldiğimiz yerde yaşamak istediğimiz şey.Kendimizi inandırıp başkalarını da kandırmaya çalıştığımız bu hayat.Bastığım yerler yer değil.Bir yol yok.İleride ışıklar var.Diğer tarafta ise karanlık.İnsan her zaman ışıkları mı seçmeli?
Gerçeklerden soyutlanıp,hayallerde somut olmak isteriz bazen.Karanlığın ışığı ele geçirmesine izin vermeyiz tabi.İzin istemez de zaten.Karanlığın en dibinde kayboluruz.İşte orası gerçek dünya.
Ve bazen hiç bir ışık aydınlatmaya yetmez o karanlığı.
Bazen ışıkları seçmememiz gerekir.Karanlığa doğru bir adım attım.Her adım ışıklardan uzaklaştırıyordu beni.Arkamı dönüp baktığımda hiç ışık yoktu artık.Artık tamamen karanlığın içinde olduğumda bilincimi yavaş yavaş yitirmeye başladım.
Gözlerimi araladığımda önce kalp ritim cihazının sesi doldurdu kulaklarımı.Ardından odanın beyaz tavanı ilişti gözüme.Hastanedeydim.Sonra anladım ki aslında seçtiğim karanlık gerçek dünyaymış.Ve ben uyanmayı seçmişim...
Gözlerim odayı taradı önce.En son neler olmuştu.Ben...o çok istediğim ışıkları almak için evden çıkmıştım.Sadece iki tane kalmıştı...sadece iki tane.Ben ne zamandır buradaydım! ya bittiyse.Ardından odanın kapısı açıldı ve içeriye..bulut girdi.Onun ne işi var ki burada.
Bana çarpan oydu! sırf onun yüzünden alamadım çok istediğim ışıkları.İçimde istemsiz öfkem büyürken gözlerini bana çevirdi.Önce gözleri gözlerimi buldu ardından şaşkınlıkla açıldı.Elinde tuttuğu kahve dolu karton bardak kayıp yere düştü.Hızla yanıma ulaştı
'sonunda uyanmışsın..nasılsın? ağrın var mı?' gözlerimi gözlerine çevirdim,yorgun olduğu her halinden belliydi.Gözleri günlerdir uykusuz kaldığını bağırmak ister gibi kızarmış ve göz altları da mordu.Halsizlikten çöküntüye uğramış gibiydi.Ama gözlerinde ki ışıltıyı görebildim.Ve sanki yorgunluğu gözlerime bakarken uçup gitmişti.Onun bu alini görünce öfkem kaybolup gitti.
'teşekkür ederim...biraz ağrım var ama önemli bir şey değil.' sesim boğazımın verdiği zorluktan dolayı kısık çıkmıştı.Onun konuşmasına izin vermeden
'su...su verir misin?' elimi boğazıma götürdüm ve güçlükle yutkundum.
'tabi' yatağın hemen yanında bulunan komidinin üstünden duran bardağa sürahinin içindeki suyu yeteri kadar boşaltıp bana verdi.
'ben uyandığını haber verip geliyorum' hızla odadan çıkıtı ardından kapıyı da açık bıraktı.Benim uyanmış olmama çok sevinmiş gibi görünüyordu.Boğazımın acısını hafifletecek kadar su içtikten sonra bardağı komidinin üzerine geri bıraktım.Yavaş hareketlerle boğazımı ovmaya başladım.Günlerdir susuz kalmış gibiydim.Belki de öyleydi.
Açık olan kapıdan içeriye orta yaşlı bayan bir doktor girdi.
'kendini nasıl hissediyorsun'
'iyi,sadece biraz ağrım var' gülümsemeye çalıştım.
'her şeyin gayet normal,eğer yarına kadar bir değişiklik olmazsa seni taburcu edebiliriz.Şimdi dinlenmene bak,görüşmek üzere' gülümseyerek odadan çıktı.Beş dakika kadar sonra elinde poşetle içeriye bulut girdi.Önce poşete sonra buluta baktım.Biraz daha iyi görünüyordu.Elinde ki poşeti gülümseyerek havaya kaldırdı.
'sever misin bilmem ama kendime almışken sana da almak istedim' kendimi çok aç hissediyordum.Sanırım ne olursa yerdim.Ben de gülümsedim.
'o ne ki?' poşetin içinden iki tane ayran ve iki tane kağıda sarılmış dürüm olduğunu tahmin ettiğim şeyleri çıkardı.
'tantuni.Sever misin?' daha önce hiç yememiştim ki.Umarım güzeldir.Daha önce yemediğimi saklama gereksinimi duymayarak güldüm.
'daha önce hiç yememiştim.Umarım güzeldir' şaşırmış bir ifadeyle yüzüme baktı.
'böyle bir tattan mahrum bırakıldığın için üzülmelisin' ikimizde karşılıklı gülerken bir dürüm ve ayranı bana uzattı.
'hastane yemeklerini yemeden önce midene güzel bir şey girsin istedim'
'teşekkür ederim.Tadı gerçekten çok lezzetli.'
'beğendiğine sevindim' sessizce elimizdeki dürümleri bitirdik.Ben doymamıştım.İçimde bastıramadığım bir açlık hissi vardı.Ben hiç bir zaman iştahı kapanan taraf olmamışımdır.Konu her ne olursa olsun.Aksine daha fazla yemek istemişimdir.Vücudum da gaye güzel olduğu için fazla yemekten hiç bir zaman çekinmemişimdir.Utanarak buluta döndüm.Elindeki kağıdı buruşturmuş ayran kutusu ile birlikte poşete koyuyordu.
'bulut' gözleri gözlerimi bulduktan sonra konuşmaya devam ettim.
'şey...ben doymadım bana bir tane daha dürüm alabilir misin?' cidden utanmıştım.Sesli bir şekilde gülmeye başlayınca dalga geçtiğini sandım önce.Ama sonra bana dönüp
'buna sevindim çünkü ben de doymamıştım.Ben alır gelirim şimdi sende dinlen' gülümseyerek odadan çıktı.Rahatlamıştım.Yatağın içine iyice sinerek gözlerimi kapattım.Aklıma almak istediğim ışıklar geldi.Gözlerimi hızlıca açtım.Ya bittiyse.Cidden çok üzülürdüm.Bitmiş olacağını biliyordum ama içten içe inanmak istemiyordum.
Yaklaşık on beş dakika sonra elinde poşetle bulut geldi.Gülümseyerek poşetin içinden çıkardığı dürümü ve ayranı bana uzattı.
'al bakalım' suratım asıktı.Keyfim kaçmıştı.Uzanarak elindekileri aldım.
'teşekkür ederim' yavaşça kağıdı açarken bulutun bakışlarını üzerimde hissediyordum.Kafamı kaldırıp baktım.
'bir sorun mu var sesin neden kötü çıktı?' sesime bile yansımıştı.Hala elimdeki dürümü açmaya çalışırken anlattım ona neden üzgün olduğumu ve bana çarptığı gün aceleyle nereye gittiğimi.Bu kadar çok üzülmemem gerektiğini söyledi.Sadece bir ışık dedi.Beni aydınlatan ve içimi yansıtan bir ışık...
Siz benim ışıklarımsınız...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IŞIKLARI YAK
Teen FictionSadece bir kitabın rastgele seçilen sayfasında bulunan bir hikaye bu.Sizde rastgele seçtiğiniz bu hikayeyi okuyun ve ışıklarınızı yansın.Rastgele gelen ve olan her şey güzeldir.Hayat tesadüfleri sever.