Charles kucağında bebek aklında sorularla yağmurun altında karanlık ve sessiz ormanda ilerliyor
yağmur her saniye biraz daha hızlanmasına rağmen hiç acele etmiyor sanki dünyanın bütün zamanına sahipmiş gibi davranıyor bir çıkış yolu arıyordu.
Charles kucağındaki bebeğe baktığında onun yağmurdan ıslanmış ve titremekte olduğunu farketti.
Aklı o kadar doluydu ki kucağında ki bebeğin varlığını bile unutmuştu.
Charles kendine bir küfür savurdu ve havayı kullanarak bebeğin yağmurdan korunmasını ve ısınmasını sağladı.
Charles isyan etmek istiyor masum bir bebeği katletmeyi kendine yediremiyor aklında minik kızın kanlı bedeni canlandığında dehşete düşüyor ve her zaman sadık olduğu kralına karşı ilk defa nefret besliyordu.
Evet şimdiye kadar kralının hatalarını görmüş lakin çocukluğunun beraber geçtiği adamın nasıl bir bebeğin hatta kendi bebeğinin ölüm emrini verdiğini hala anlayamamıştı.
Charles aklındaki cevapsız sorularla ormanın merkezine ulaştığında birden bire etraf aydınlandı ve sadece dört adım ötesindeki ağaç yanmaya başladı.
Charles sanki hiç birşey olmamış gibi adımlarına devam etti ve bebeği üzerindeki korumayı çekmeden üç adım ilerisindeki kayanın üzerine bıraktı.
Yağmur hala olanca şiddeti ile yağıyor biraz önce yıldırım düşen ağaç ise fırtınadan hiç etkilenmeden yanmaya devam ediyordu.
Orman ise alevlerin yarattığı gölgeler yüzünden mistik bir havaya bürünmüş kurbanını bekliyordu etrafta kurtlar geziniyor hepsi Charles'ın ne karar vereceğini izliyor ve avlarını istiyorlardı.
Charles önce kayanın üzerine bıraktığı bebeğe sonra ise etrafına baktı kurtlar etraflarında dönüyor dişlerini gösterip hırlıyor saldırmak için an kolluyorlardı.
Charles on anladı buradan uzaklaştığı anda minik kızı parçalayacaklardı.
Charles aklındaki düşüncelerin korkunçluğuyla bir süre nefes alamadı ve kafasını kızıl ayın süslediği göğe doğru kaldırdı ay yagmura ve fırtınaya rağmen her zamankinden büyük ve güzel görünüyordu.
Charles tekrar etrafına baktığında yanan ağaçtan yükselen alevlerin yağmurdan etkilenmediğini tam tersine büyüyerek minik kıza ulaşmaya çalıştığını gördü.
Charles işte o an anladı bu bebek şimdiye kadar doğmuş en güçlü varlıklardan biriydi.
Charles belinden kılıcını çıkarttı ve bebeğe yaklaşmaya başladı bebeğin yanına ulaştığında aklındaki ikilemlerle birlikte kılıcını havaya kaldırdı kılıç kırmızı aydan gelen ışıklarla kırmızıya bulandı.
Charles bu görüntü karşısında bir an donup kaldı birazdan masumları korumak için kullandığı bu kılıç bir masumun kanına bulanacaktı.
Son kez başını eğip bebeğe baktı işte o an bebeğin buz mavisi gözleriyle karşılaştı.
Küçük bebek buz mavisi gözleriyle onu izliyor minik el ve ayaklarını sallayarak ona gülümsüyordu.
Charles bu görüntü karşısında gözlerini sıkıca kapattı ve hızla kılıcını indirdi.
Aynı anda saray ikinci bir yıldırımla yerinden oynadı kimisi minik prensese üzülüyor kimisi ise kehanetin engellendiğini bu fedakarlığın gerekli olduğunu düşünüyordu.
Kral Armondo ise herkese prensesin ölü doğduğunun söyleneceğini bu haberin sarayın dışına çıkmayacağını eğer olurda çıkarsa en sert şekilde cezalandırılacaklarını söylüyor halkın bu olanları öğrenmesini engelliyordu.
Çünkü biliyordu ki ne olursa olsun bir bebeğin infazını onaylamayacak ve isyan çıkaracak insanlar vardı.
Kral Armonda tüm önlemleri almış ve gönül rahatlığı ile Kraliçe Alarice'in odasına gitmişti.
Kraliçenin yatakta dinlendiğini gördüğünde kraliçesinin yanına oturdu ellerini avuçlarına aldı ve nasıl olduğunu sordu.
Kraliçe krala doğru döndü ve dediği tek şey bittimi oldu kraliçe de kral gibi bebeğin ne olduğunu anladığı anda ona bir kez olsun bakmamış kendi kızı hatta masum bir bebek olduğunu unutmuş sadece bir sorun olarak görmüş ve şimdide sorunun halledilip halledilmediğini yani bebeğin ölüp olmadığını büyük bir soğukkanlılıkla soruyordu.
Kral Armondo Kraliçe Alarice'e baktı ve görevi Charles'a verdiğini Charles'ın asla kendisine ihanet etmeyeceğini ve görevi tamamlayacağını söyledi.
Kraliçe Alarice prens Aurick'e ne söyleyeceklerini Aurick'in kardeşini soracağını söyledi bu sözler üzerine kral Armondo kraliçeye sert bir bakış attı.
O şeyden kardeşi diye bahsetmemesini prense kardeşinin ölü doğduğunu söyleyleyeceklerini saraydaki herkesin bundan başka bir şey söyleyemeyeceğini prensin iki ağlayıp unutacağını söyledi.
Bu sözler üzerine kraliçe rahatladı ve kendini uykunun huzurlu kollarına bıraktı.
Charles ise aynı anlarda kucağındaki bebekle beraber krallığın en önemli kurallarından birini çiğniyordu.
Charles tekrar eğildi ve kucağında huzurlu bir şekilde uyuyan bebeğe baktı aynı anda aklı hayatının en büyük
hatasını yapacağı o anlara gitti.
Charles tam kılıcını indireceği anda bebeğin buz mavisi gözleriyle ve masum gülücüğüyle karşılaşmış son anda ne yapmak üzere olduğunu anlamış ve kılıcını hızla toprağa saplayıp dizlerinin üzerine çökmüştü.
Aynı anda aynı ağaca bir yıldırım daha düşmüş alevler iyice büyüyüp bebeğe iyice yaklaşmıştı.
Minik kız alevleri görünce gülümsemeye başlamış ve minik elleriyle alevlere ulaşmaya çalışmıştı Charles ise minik kızın hareketlerini izliyor ve gülümsüyordu ta ki alevler minik kızın hareketlerine tepki verip etrafta ateş böcekleri gibi uçuşana kadar.
Charles etrefında oluşan görüntüyü hayranlıkla izliyordu yağan yağmur ve uçuşan alevler ormanı büyülü bir hale dönüştürmüş etrafa gülücükler saçan bebek ise masumluğun ve gücün sembolü gibiydi.
Charles o an anladı bu bebek bu dünyada yaşayamazdı gücü ve güzelliğiyle tüm dikkatleri üstüne çeker ve öldürülürdü.
Bu nedenle Charles onun en azından bir şansı hakettiğini düşündü ve krallığın en büyük kuralını çiğnemeye karar verdi bebeği geçitten geçirecekti.
Eğer yaptığı ortaya çıkarsa öldürüleceğini biliyordu ama bu minik kızın bir şansı olacaktı.
Geçitten geçirmeyi başarırsa onu kimse bulamazdı çünkü geçitin diger tarafında elementleri kullanmak mümkün değildi.
Charles daha önce geçitten geçmişti bu onun göreviydi geçiti geçip onları incelemiş silahlarını ordularını yaşama şekillerini araştırmıştı.
Bunun nedeni onların kendilerini öğrenme ihtimaliydi geçit metalin geçmesine izin vermese bile olası bir savaş durumu için hazırlanmaları gerekiyordu.
Charles yavaşça ayağa kalktı alevler dagılmaya başlamış yağmur dinmişti.
Charles yavaşça minik kızı kucağına almış ve geçite doğru ilerlemeye başlamıştı.
İşte şimdi burda geçitin önünde krallığın en önemli kuralını çiğniyor kısıtlı zamanı ile minik kızı kurtarmaya çalışıyordu.
Charles üzerindeki kılıcı ve silahları mağaranın girişine bırakmış zar zor sığabildiği magarada ilerlemeye başlamıştı.
Charles zamanla yarışıyor güneş doğmadan bebeği bırakıp geri dönmesi gerektiğini biliyordu.
Charles kucagındaki bebekle beraber karanlık mağarada ilerliyor geçite ulaşmaya çalışıyordu.
Geçitin başına geldiğinde derin bir nefes aldı ve diğer tarafa geçti.
Bilmeyenler için bu mağaralardan çıkmak imkansızdı geçitin iki tarafındanda geçite ulaşana kadar karışık tüneller ve kıvrımlı yollar bulunuyor ayrıca zehirli yılan ve akreplere ev sahipliği yapıyordu.
Hareket alanının dar olmasıda savunma ihtimalini iyice düşürüyordu.
Tek bir yanlış dönüşle yılan veya akrep yuvasına düşüp feci şekilde can verebilirdi.
Charles nihayet mağaranın çıkışına ulaştığında tuttuğunun farkında bile olmadığı nefesini bıraktı ve ormanın içine daldı.
Yıllar önce araştırma için gelmesi şimdi işine yarıyordu Charles hızla ormanda ilerleyip şehre ulaşmaya çalışıyordu.
Güneş doğmadan geri dönmesi gerekiyordu .
Charles nihayet ormandan çıkmış şehre ulaşmış olanca hızıyla karanlık sokaklarda ilerliyor hedefine ulaşmaya çalışıyordu.
Charles nihayet hedefine ulaştığında kucağında uyuyan bebeğe hüzünlü gözlerle bakmış sonra başını kaldırıp tabeladaki yazıyı okumuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELEMENTA
FantasíaAY KIRMIZIYA DÖNDÜĞÜNDE DOĞACAK HAVA VE SU'DAN BİR ATEŞ GÖZLERİ BUZ SAÇLARI ATEŞ KÖTÜ GÜNLER GELECEK ÖLÜMLER VE KAYIPLAR BAŞ GÖSTERECEK DÜZENLER YIKILACAK KARANLIK ORTAYA ÇIKACAK KİMİNE GÖRE ŞEYTAN KİMİNE GÖRE MELEK KRALLIKLARI YIKACAK EFSANELE...