~6G~

16 2 3
                                    

Sehun mucizevi bir şekilde ölmemişti fakat ikinci bir yıldırım ölmesine sebep olabilirdi. Sehun ölse acaba beni görebilir miydi? Ölse ve o da ruh olarak dünyada sıkışsa, sonra biz mükemmel bir ruh çift olsak ve ve... ruh bebeklerimiz olsa! Ah çok güzel olmaz mıydı? Ama ben, benim yüzümden ölmesinin sorumluluğunu kaldırabilir miydim? Ya ilerde öldüğü için beni suçlasaydı? İçimden kendi kendime söylendim. 'Böyle şeyler olamaz Mijoo! Aklını gerçekçi hayallere çalıştırsan nasıl olur?'

Kafamda bu sorularla cebelleşirken saklandığım ağaçların arasında geziniyordum. Ki Sehun'un "Şu ağaçların arkasında birini gördüm!" dediğini duydum. Nasıl? Tüm bölgeyi dolaşmıştım ve kimsenin olmadığını iyi biliyordum. Belki birileri onları merak edip, yetkililere haber vermişti. Heyecanla söylediği yöne doğru hızlıca ilerleyerek görmüş olabileceği kişiyi aramaya koyuldum. Çalıların altını üstünü getirdim. Emin olduğum gibi büyük ağaçlar dışında kimse yoktu. Sehun çarpılmanın etkisiyle sanrılar görüyor olmalıydı. Ne de olsa biraz önce baya baya çarpılmıştı!

O sırada çalılıklardan gelen sesle dikkatim dağıldı. Titreşen çalılıkların içinden ağaçların arasındaki bir açıklığa minik beyaz bir tavşan fırladı. Yaa ne tatlı şeysin sen diyerek yanına gidiyordum ki tam önümde Sehun'nun belirmesiyle orada donup kaldım. Ve o da ne?! Dehşet içindeki bakışları çok korkmuş görünen yüz ifadesiyle bana bakıyordu. Göz göze geldiğimizi ve kocaman olmuş gözleriyle beni süzdüğünü sezebiliyordum. Ne yani beni görebiliyor muydu?! Bu bir saniyelik görüntü beni o kadar afallatmıştı ki direkt arkamı döndüm ve Sehun'un olmadığı tarafa doğru hışımla sonsuz bir koşuya başladım. Eve varana dek...

Eve vardığımda kendimi sakinleştirmeye çalışarak yastık yorgan ne varsa hepsine gömüldüm. Kafama uzak duramadığım düşüncelerden alı konulmak istercesine bulduğum ne varsa vuruyordum. Ruh olmamdan dolayı pek bir etkisi olmasa da. Nefes alış verişlerim bir türlü düzelmiyordu. Artık beni görebiliyorsa ve ben... Ya da dur. Belki benim arkamda vahşi bir hayvan vardı ve Sehun bebeğimin bakışları o hayvanı görmüştü. Aslında beni görmemişti değil mi? Ya beni görmüşse? Acaba biraz önce ölümden dönmüş olmasıyla bir ilgisi var mıydı? Bu acabalarla kafayı yemek üzereyken tatlış hayallerin beni ele geçirmesine engel olamadım. Sehun artık beni görüyor..hatta bana dokunabiliyor..hatta...biz...
Sehun'un eve gelmesiyle hayallerimden arındım. Cesaretimi toplayarak karşısına çıkmalı kendimi ve durumumu açıklamalı beni kabul etmesini bana alışmasını sağlamalıydım! Sehun odasına girdiği anda beni görecekti. Hazır ola geçtim ve Sehun'un ayak sesleriyle hızlıca dizdiğim sözlerime başladım.

"Ben Park Mijoo. 5 yıl önce bir uçak kazasında öldüm. Ruhum bu dünyada kaldı ve nasıl dönüleceğini bilmiyorum. Sürekli seni izledim çünkü seni izlemek..." Tam gözyaşlarım artık görüşümü zorlaştırdığı sırada sıcak ve hayat dolu bir bedenin beni sardığını hissettim. Aynı zamanda başımı okşamaya başlayan ellerle şoka girerek odaklanmaya çalıştım. Gözlerim Sehun'un şefkatli gözleriyle kenetlendiğinde bana

"Şşş senin gibi güzel bir kız asla üzülmemeli."

"Ama-" Sehun uzun işaret parmağını dudaklarıma götürerek beni susturdu.

"Seni ilk gördüğümde aşık oldum Mijoo... Ruh veya başka birşey olman benim için önemli değil. Seni seviyorum ve hep seveceğim." Bu sözlerden sonra bana sıkıca sarılıp, gözyaşlarımı sildi. Sonra beni yatağa nazikçe yönlendirerek oturmamı sağladı. Kendisi de yanıma oturdu. Kendime gelmeye çalışarak gözlerinin içine baktım. Bir yandan gözyaşlarım dinmiyordu.

"Ruh olmam gerçekten senin için önemli değil mi? Ya bir gün beni tekrar göremezsen! Ben çok yalnızdım... Çok yalnı-" Cümlemi bitiremeyen dudaklarım sıcak bir çift dudakla kapanmıştı. Bir eli bileğimi tutarak dudakları dudağımda beni yavaşça yatağa yatırdı. Üzerimdeki ağırlığıyla sanki bir yere kaçmamı istemezcesine hapsedilmiştim. Dudakları sabırsızca dudaklarımda dolanırken ve dillerimiz birbiriyle buluşurken onun elinde esir olan bileğimi tutmayı bırakıp ellerimizi kenetledi. Diğer elimle saçlarını parmaklarımın arasında gezdirdim. Yakışıklı yüzünü asla gitmesini istemeyerek tutuyordum. Birden gözyaşlarını bu anın büyüsüyle tutamayan beni bıraktı ve bedenimi delen arzu dolu bakışları, önünde savunmasızca kıvranmamı sağlayan derin sesiyle şu sözleri söyledi.

"Çok güzelsin... Seni asla bırakmak istemiyorum." Bu sözlerin üzerine yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Kokumu içine çekerek boynuma doğru yöneldi. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Bu benim ilk seferimdi! Boynuma dokunan şehvetli öpücüklerle kendimden geçerken bedenimde gezinen elleri üzerimdeki elbiseden kurtulmaya çalışıyordu.

"Ah... Sehun ilk tanıştığımız günden böyle yapmak... Biraz arsızca değil mi?" Gülümsedim. Buna ne tepki vereceğini merak ettiğimden sormuştum. Yoksa olacaklara tabi ki dünden razıydım.

"Güzelliğin karşısında kendimi çok zor tutuyorum Mijoo-ya..." Bana bunu öyle bir bakışla söylemişti ki kendimi tamamen ona teslim etmek ve kölesi olarak yaşamak istemem abartı olmazdı. Sehun'nun tüm vücudu benimle ilgileniyor beni memnun etmek için uğraşıyordu sanki ve yavaş yavaş dokunuşlarıyla beni yakan eller göğüsümden belime ve belimden kalçalarıma inmişti. Sehun büyülenmişçesine bacaklarımı tutarak iki yana yavaşça ayırdı. O kadar utanmıştım ki kafamı yan tarafa çevirdim. Tüm vücuduma özellikle yüzüme gereğinden fazla kan pompalanıyordu. Yüzümü yana çevirmeme rağmen kafasını usulca bacaklarımın arasına eğen Sehun'a bakmadan edemedim. Olayın tüm heyecanını bir kenara bırakarak az sonra bedenimi saracak olan zevkli hissi beklemeye başladım.

"Olum nasıl çarpıldın ya hahahahah!!"

"Çok pişman olacaksınız bu işin sonunda. Görürsünüz siz!"

"Chanyeol, Sehun'un çamurlu fotoğraflarını bana göndersene hahahah!!"

Gelen gülüşme ve üstüne kilidin açılma sesiyle yerimden zıplayarak uyandım. Ne? Ne?! Uyuya kalarak öyle bir rüya gördüm ve... Herşey mi rüyaydı?... fuck. Gelen hüzünle aklıma dank eden gerçeklik beni harekete geçirdi. Acilen saklanmalıydım. Evin kullanılmayan minik kapılı kilerine Sehun ve arkadaşları salona geçtiğinde sessizce girdim. Üstüne kendimi nasıl açıklayacağımı düşünmek yerine gördüğüm rüyayı kafamda başa sara sara tekrar görüntüledim. Başka ne yapacaktım ki...?

Oh! SpiritHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin