"Baekhyun acilen gülmeyi kes yoksa seni burda boğarım!!"
Yıldırımın çarpması ile hala içimde ki elektriklenme geçmemişti. Kendimi pek iyi hissetmiyordum. Baekhyun'da bunu körüklüyordu.
"Ama... ama... Sehun...şu haline... bak..." zar zor nefes alarak telefonu bana döndürüp fotoğrafı göstermeye çalışıyordu. Gözünde ki yaşları silmeyi bitirdiğinde ;
"Ten rengin mavi olsaymış eğer bu fotoğrafta Sonic'e çok benzeyecekmişsin saçlarına bak diken diken olmuş!" tekrar çılgınca gülmeye başladığında Chanyeol ile birbirlerine vuruyor yerleri yumrukluyorlardı.
Bu halleri ne kadar hoşuma gitsede kalbim kırılmaya başlamıştı. Gözlerimi devirip odama çıktım. Muhtemelen iki salak fotoğraflara gülmekten benim orda olmayışımı fark etmeyecek bile.
Odaya vardığım da derin bir nefes verip ardımdan kapıyı kapatıp yaslandım. Bir süre içimdeki elektriklenmenin azalmasını istedim. Kendimi toprağa mı yatırsam? Ah hayır bir daha toprak görmek istemiyorum.
Baek ve Yeol un sesleri hala aşağıdan geliyordu. Gülmekten kendilerini öldürecekler diye düşündüm. Hafif bir tebessüm ettim.
Odada dolabıma ilerleyip üzerime rahat bir şeyler giymek için pijamalarımı çıkarttım. Bir kaç gün bu halsizliği çekecektim belli ki. Daha sonra ise sıcak bir şeyler içip 2 salağı evden kovmalıydım. Gün boyunca bana bakıp güleceklerine eminim.
Üzerimi değiştirirken yatağımın köşesinde yerde ufalanmış az bir toprak gördüm. Odayı temizlediğimi düşünüyordum sanırım o kısmı atlamışım. Eğilip elimle toprağa dokundum. El süpürgesi ile halledilebilecek kadar az olduğunu gördükten sonra kalkıp kilere ilerledim. Evim çok büyük değil o yüzden evin temizlik malzemeleri bir kaç ıvır zıvır herşeyi bu küçük yerde tutuyordum.
Kilere yaklaşırken küçük bir tıkırtı duydum. Duraksayıp bir süre kiler kapısına baktım.
"Sakin ol sehun fare olması imkansız. Üst katlara fare nasıl gelsin?" kendimi küçük çaplı rahatlatıp kiler kapısına uzandım.Yavaşça kapıyı araladım. Karşımda duran o şeyi görmemle beraber çığlık atmış kapıyı direkt kapatmıştım. Korkuyla geriye doğru adım atarken düştüğümde tekrar tekrar bağırdım ve emeleyerek merdivenlerden aşağı salona doğru hızlıca gitmeye çalıştım.
Chanyeol
Baekhyunla Sehun'un saçma fotoğraflarına gülerken yukarıdan gelen çığlık sesiyle irkilmiştik. Daha sonra ise yukarıdan oldukça yüksek sesli bir kapı çarpma sesi geldi. Daha sonrasında ise merdivenlerden aceleyle aşağı indi ve son basamakta ayağını burkup yere kapaklandı. Gülmeyi kesip donakalmış bir şekilde Sehun'a bakıyorduk. Bütün vücudu tirtir titriyordu. Baek ile beraber hemen kalkıp yanına koştuk.
"O-orda... O-orda..." nefes almaya çalışıyordu.
"Hey hey sakin ol. Tamam geçti. Derin nefes almaya çalış." elimi sırtına koyup oval hareketlerle rahatlatmaya çalışıyordum.
'Bak Sehunie böyle.' Baek doğum yaparcasına derin nefesler alıp verirken kafasına hafifçe vurdum.
"Çocuk burda can derdinde Baek sen ona doğum yaptırtıyorsun." gözlerimi devirip Sehuna geri döndüm.
'Chan bebeğim ben ona kelimeleri doğurtuyorum. Ağzını açmıyor ki ne olduğunu anlayalım.'
Biraz haklıydı evet. Sehun'u daha fazla aksatmadan arkasına geçip kollarının altından kaldırıp salonda ki koltuğa götürdüm. Baek ise bir bardak su getirmek için mutfağa gitmişti. Geri geldiğinde bardağı Sehun'a uzattı. Ama elleri o kadar titriyordu ki bardağın içinde ki su etrafa sıçrıyordu.
'Aww şuna bak vibratör yutmuş gibi.'
Baek'in dediği şeyle gözlerimi kocaman açmış gülmemek için zor duruyordum. Aceleyle bardağı Sehun'un elinden alıp kendim içirtmeye çalıştım. Bir elimle de sırtını sıvazlamaya devam ediyordum. Baek ise diğer yanına oturmuş ellerini ovalıyordu. Suyunu içtikten sonra Sehun'u koltuğa yatırdık.
"Yukarıda beyaz birini gördüm..." dedi. Elini merdivenlere işaret ederken. Baek ile birbirimize bakıp aynı anda kafalarımızı merdivenlere çevirdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oh! Spirit
FantasySıradan hayatının bir ruh tarafından değişeceğini hiç tahmin etmemişti...