Bu bölümarslansilanur ithaf edildi.
(Yukarıda ki müziği açarak okuyun.)
Durup düşünmeye zamanın olurmu.
Yitirmeden anlamaz insan.
Sevdiklerin yolun sonunda.
Sarıl her fırsatta o insana.
**
Saat kaç oldu bilmiyorum ama neredeyse bir saattir o'nun fotoğrafını izliyorum. Eski günler geliyor aklıma, mutlu olduğumuz günler... Çerçeveyi elime aldım. Dışarıda yağmur yağıyordu, yaz yağmuru.
"Hani senin çok sevdiğin bir şarkı vardı, "Gitar çalmaya başladığında bana bu şarkıyı söylersin değil mi?" demiştin. Yarın yanına geldiğimde söyleyeceğim..." O'nunla konuşmak umut gibiydi.
Geri dönsün diye ne çok umut etmiştim halbuki...
"Abla sen daha valizlerini hazırlamadın mı?" Gülşah'ın sesiyle çerçeveyi yerine koydum ve ayağa kalktım.
"Hayır, yarın hazırlarım. Sen neden hâlâ uyumadın?" Elindeki oyuncak tavşanına sarılarak pencereye baktı.
"Ben ve badem biraz şimşeçlerden çorçtuç. Sen bize masal anlatırsan uyuruz belçi." dedi.
"Uyuyacağına inanmıyorum. Geçen gün ki gibi beni uyutup, pencereden aşağı bademi atmayacağın ne malum?" dedim.
"Ya abla deme öyle. Aramızda badem varçen sen bana sarılmıyordun bende bademi aşağı attım." Çok büyük bir şey yapmış gibi abarta abarta anlatıyordu.
"İyi peki, git yat ben geliyorum. Bademi bir daha aşağı atarsan gidip kendin alırsın ona göre." dedim ve mutfağa doğru ilerledim.
Gece Gülşah'ın su isteyeceğini biliyordum. Işığı açtım ve mutfak dolabından bardak alıp su doldurdum. Tam gidecekken pencereden gelen sesle durdum.
Garip bir sesti. Sanki biri ağlıyordu.
Bardağı tezgahın üzerine bıraktım ve pencereyi açtım. Yağmur damlaları içeri giriyordu.
Aşağı baktım. Beş veya altı yaşlarında bir kız çocuğu ayağında terlik, üzerinde ince bir kazak ve elinde de oyuncak bir bebekle kaldırıma oturmuş hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
Göz yaşları yağmur damlaları ile birbirine karışmış, baştan aşağı sırılsıklam olmuştu. Hemen pencereyi kapattım ve odama ilerledim.
Gülşah tavşanıyla birlikte yatağa yatmıştı. Yanına giderek uyuduğundan emin oldum. Çok çabuk uyumuştu. Gardolabımdan battaniye aldım ve kapıya doğru yavaş adımlarla ilerledim. Annem çoktan uyumuştu.
Kapının üzerinden anahtarı aldıktan sonra portmantodan spor ayakkabılarımı ve siyah uzun hırkamı alıp kapıyı açıp yavaşça kapattım. Hızlı adımlarla merdivenlerden aşağı indim ve dış kapıyı açtım. Yağmur hızını arttırmıştı. Küçük kız kaldırımda oturmuş ağlıyordu. Yanına ilerledim. Elimi omzuna koyar koymaz ayağa kalktı.
"Dokunma bana!" diye bağırdı ağlayarak. Korktuğunu belli eden bir ifadeyle baktı gözlerime. Bu çocuk gerçekten perişan bir haldeydi.
"Tamam sakin ol. Bak çok yağmur yağıyor. Annen ve baban merak etmiş olmalı. Evinin nerede olduğunu söyle seni götüreyim. Ama önce şu battaniyeyi üzerine al." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELAL (Ara Verildi)
Novela JuvenilDerler ki; Müziğin her kelimesi bir duyguyu taşır. Eğer yağmurun altında bir müzik söylersen, o müziğin içindeki duygular gerçek olur. Tam burada, yağmurun altında, müptelası olduğum Ela gözlerine bakarak kendi müziğimin birkaç cümlesini söyleyecekt...