I've been feeling like it's impossible to say it all And I'm losing all control 'Cause I wish that I could break the fall and save it all But I've been holding it too close Wish I knew what you're thinking Words don't come that easy We might be broken by design I can't help how I'm feeling Scared of my own reasons I don't wanna waste your time Searching for another way Another way, another way To keep her safe another day Another day, another day It's easier to runaway Runaway, runaway Than to know what to say Say, say Than to know what to say I just lie awake and play it out in my head Like I know what to do But the world has got a different plan for me and you And it hurts when it's true
(Not: Az sonra aşağıda göreceğiniz çeviriyi ben yaptım. Tıpatıp aynı çevirmedim, biraz kelimelerle oynadım ve hikayeye adapte ettim haberiniz olsun 😇)
----
Yazar gözü (3. kişi piçuv piçuv)
"L-Leydim..."
"..."
"Leydim!"
Kara Kedi ona doğru koşmaya başlamışken dönüşmesine kalan 5 dakika bitmişti ve saniyeler içinde Adrien olmuştu.
Marinette'in yanına geldi ve onun hizasında olmak için çöktü.
Ne diyecekti? Oysa biliyordu döneceğini, umudunu kaybetmiş olsa da. Niye hazırlanmamıştı bu an için? Üç aydır beklediği an olduğu halde...
Fazla gelmiyordu söyleyince üç ay. Okulun ilk gününde hep duyardık "Şu üç ay nasıl da çabuk geçti!" diye. Ama her gün kalkıp yanında aradığın kişiyi bulamamak, umutlanmak, dağıtmak, tekrar umutlanmak ve tam çözdüm derken başka bir problemle karşılaşmak bahsi geçen üç ayı bir yılmış gibi hissettirebiliyor.
"Hepsini söylemek imkansızmış gibi hissediyorum. Ve tüm kontrolü kaybediyorum."
"..."
"Keşke düşüşü engelleyip hepsini kurtarabilseydim ama çok yakın tutuyordum."
"..."
"Keşke ne düşündüğünü bilseydim, kelimeler o kadar kolay gelmiyor. Doğuştan hatalı olabiliriz. Nasıl hissettiğime engel olamıyorum, kendi sebeplerimden korkuyorum."
Adrien fısıldayarak söylediği şarkısını bitirdiğinde Marinette ona baktı. Başını yana çevirmiş, yüzünü kaçırıyordu.
Marinette titreyen eliyle onun yüzünü kendine bakması için çevirdi. Birkaç gözyaşının yanağından süzüldüğünü gördü ve ağlamadan önceki son gülümseme gibi görünen minik bir tebessüm sundu ona.
"Ben..."
Belki de bir şey söylemelerine, konuşmalarına gerek yoktu. Ne diyeceklerini bulmak zordu tabii ki yani birbirlerinin yanında olmak yeterdi, yetmeliydi.
Sonunda karşılaşmış olmanın getirdiği şoku sert başlayıp yumuşayan bir kucaklamayla sonlandırdılar. İkisinin de ağladığı yayılan hıçkırıklar ve akan gözyaşlarından belliydi.
"Seni çok özledim..."
"Biliyorum. Ben de seni çok özledim. Ama söyle bakalım, burada ne yapıyordun?"
"Ben...Ben..."
"Sakin ol, bana söyleyebilirsin Leydim."
"Yurt dışına gönderdi beni Master Fu ve çabucak geri gelmemin tek yolu yoyomla buraya ışınlanmaktı. Buraya geldim ve gelir gelmez sanki Şanslı Tılsım'ımı kullanmışım gibi geri dönüştüm. Küpelerim de kulağımda değildi, mucize kutusundaydı. Master'ı aramıştım hiç gelmeden önce ama hemen buraya gelmemi söylüyordu ki telefon kapandı. Ben de acil dönüşmem gerekiyor diye mucize kutusunu açmaya çalıştım ama bir türlü olmadı!"
Yaşananları anlamak için son zamanlarda pek kullanamadığı beynini kullandı. Pek vakitleri kalmamıştı, olup bitenleri hızlı sindirmesi gerekiyordu.
"Hâlâ açamadın mı?"
"Olmuyor, yapamıyorum Kedi."
"Sen açamıyorsan benim açmam hiç mümkün değil..."
"Yoksa..."
"Aklımızdan aynı şey geçiyor galiba."
"Bağlantı..."
"...kopmuş olabilir mi?"
----
Obaaa ne olcak acaba? Multideki şarkı çok üzücü... Olsun olsun.
O yüzdeen bu iç sıkan durumdan kurtararak sizi mutlu mutlu uğurluyoruz efenim buyrun:
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.