yirmi yedi

687 101 49
                                    


4 yıl sonra (25.bölümden sonra 6 yıl geçti)

Sherlock Barts hastanesinde kanın içindeki moleküllerin belli durumlardaki tepkilerini izliyordu. Bu tarz deneyleri yapmak ilerde gerçekleşecek cinayetleri çözerken faydalı olacak, zaman kazandıracaktı. Resmi olmasa da bir işi vardı ve dünyadaki ilk ve tek danışman dedektif olarak hayallerini gerçekleştirmişti.
Bunda Lestrade'ın emeğide çoktu, onu seçerek doğru yaptığını biliyordu. İnsanlarla pek anlaşamasa da dedektifle aralarında tuhaf bir iletişim şekli vardı, birbirlerini anlıyorlardı.

Kapı tıklatılıp düşünceleri bölündüğünde ve Mike elindeki çantasıyla içeri geçtiğinde şaşırmadı Sherlock. Dün ona ev arkadaşları hakkında küçük bir konuşma yapmıştı.
Fakat arkasından laboratuvara giren John, kafasını allak bullak etmişti. Watson'ın geçen yıl orduya katıldığını duymuş ve bir daha haber alamamıştı.

"Benim günümden biraz farklı," dedi, ya Sherlock'u tanıyamamıştı ya da dikkatli bakmamıştı.

"Mike, telefonunu ödünç alabilir miyim?" diye sordu Sherlock. Lestrade'a atması gereken mesajı hatırladı ve bu iyi bir bahane olabilirdi.

"Sabit hattın nesi var?"

"Mesaj atmayı tercih ederim," sıradaki cevabı biliyordu Sherlock.

"Üzgünüm, ceketimde kaldı."

Gözlerini mikroskoptan ayırmadan bekledi, işe yaramasını umarak.

"İşte, benimkini kullanabilirsin." dedi John.

Bingo.

"Teşekkürler," Sherlock kalkıp Watson'ın tam karşında durdu, yüzüne doğru bakmadan telefona uzandı.

Mike "Eski bir arkadaşım, John Watson." dese de cevap vermedi ve kendini tanıtmadı, daha iyi bir fikri vardı.

"Afganistan mı Irak mı?"

Aslında bunun için üstün çıkarım yapma yeteneklerini kullanmasına gerek yoktu, zaten biliyordu askeri orduya katıldığını ama onu etkilemek istiyordu.

"Afganistan. Üzgünüm bunu nerden bildiniz? Ayrıca sizi tanıyor muyum, simanız çok tanıdık geliyor."

"Sanmıyorum," dedi Sherlock.

Ortamda bir tek Mike eğleniyor gibiydi. Onunla 5-6 aydır arkadaş sayılırlardı ve o da yıllar önceki William'ı hatırlamıyordu. Belli ki epey silik bir izlenim bırakmıştı onlarda.

"Keman sesinden rahatsız olur musun?" diye sordu Sherlock. "Sık sık keman çalarım ve bazen günlerce konuşmadığım olur, bu seni rahatsız eder miydi? Olası ev arkadaşları birbirleri hakkında en kötü şeyleri bilmelidirler."

John şok olmuş ifadesiyle ansızın suya maruz kalmış bir köpek yavrusu gibi etrafa bakınıyordu.

"Ona benden bahsettin mi?" diye sordu Mike'a, sesi rahatsız olmuş gibi geliyordu. John Watson kesinlikle paranoyak davranıyordu, büyük ihtimalle ordunun ve yaşadıklarının etkisi çoktu.

"Tek bir kelime bile etmedim,"

Mike'ın cevabıyla John Sherlock'a döndü. "Ev arkadaşları kısmı nerden çıktı o zaman?"

"Benden," Sherlock atkısını boynuna dolayıp paltosunu giydi. "Dün Mike'a ev arkadaşı bulmak için zor biri olduğumdan bahsettim ve bugün öğle yemeğinden sonra Afganistan'daki askeri görevinden yeni dönmüş arkadaşıyla ziyaretime geldi, pek zor değildi."

"Bunu nasıl bildiniz?"

"Londra'nın merkezinde kiracıyım, ev sahibesi Bayan Hudson özel bir fiyata veriyor. Sanırım orda kalmak daha mantıklı olur," Sherlock kapının koluna uzandı ama Watson'ın sesiyle geri çekildi, nasıl bildiği konusunda açıklama yapmayacaktı.

"Hepsi bu kadar mı?"

"Neyin hepsi bu kadar mı?"

John alaycı bir gülümseme takındı yüzüne. "Adını bilmiyorum, nerde ne zaman buluşacağımızı da bilmiyorum. Ayrıca hemen aynı eve mi taşınacağız?"

"Evet. İsim Sherlock Holmes, adres 221B Baker Sokağı; yarın 1'de."

Cümleyi duyar duymaz John' un idaresinde oluşan değişime göre, hala o ismi hatırlıyordu. Soru sormasına zaman tanımadan göz kırptı ve Mike'a dönerek "İyi günler," dedi.

Bu işin sonu nereye varacaktı hiçbir fikri yoktu.

sherlock is actually girl's name ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin