Artık Draco hakkında birsürü şey öğrendim. Gerçekten de seçim şansı olmayan bir çocuktu. İkinci şans konusunda da sonuna kadar hak ediyor.
- Draco sana başta inanmadığım için özür dilerim.
- Herm lütfen benden özür dilemeyi kes.
Bana artık Herm diyordu ismim çok uzunmuş. Hoşuma gitmiyor değil. Zaten telaffuz edemiyorlar ismimi. Hör-ma-yo-ni diye okunması gerekirken Her-moy-ni veya Hör-may-ni diye okuyorlar. Saçmalık. Şimdi sadece Herm diyorudu ve bence kötü değil.
- Saat kaç oldu?
- 19.48. Acıktın mı?
- Evet, biraz.
Madam Pomfrey'den rica ettik. O da yemeklerimizi tek bir asa hareketiyle önümüze getirdi. Küçük bir pop sesiyle yemeklerimiz önümüzdeydi. Yemekte kızarmış tavuk, bal kabağı çorbası (diamondbanana) ve pilav ; tatlı olarak da puding ve pasta vardı. yemeğimizi yedik. Yemek çok güzeldi. Tavuğu yerken aklıma Ron geldi. Tavuğa her zaman bayılır! Draco yemek yerken kibarlıktan biraz çıkmıştı. Hala kibardı, galiba biraz fazla acıkmıştı. Ağzının kenarına tavuğun yağı bulaştı. Çok komik görünüyordu.
- Ahh. Seni şapşal.
Baş parmağımın kenarıyla Draco'nun ağzının krnarını silerken göz göze geldik. İçimden bir ses öp onu, öp, öp, öp diyordu. Ama kendime engel oldum. Öyle her istediğimde ortada Draco'yu öpenezdim. Her ne kadar sevgilim olsa da.
_________________________
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
