Burnuma gelen keskin, ağır yanık kokusuyla gözlerimi araladım. Küfürlerimi savurarak yataktan çıktım. Uzun, sessiz ve karanlık koridorumu geçerek mutfağa adımımı attım. Adımımı atmamla çığlık atmam bir oldu. mutfak cayır cayır yanıyordu, o gün ki gibi...
13.02.2008
O gün baba kız akşam yemeğinden dönüyorduk. Annem gelmek istememişti, abimle film izleyeceklermiş. Annemin yokluğu arabada çok belli oluyordu. Hiç ses yoktu, sadece yağmurun arabaya vuran minik damlalarının sesi geliyordu. Evimizin sokağına yaklaşmıştık, siren sesleri geliyordu. kafamda yankılanıyordu, eve yaklaştıkça artıyordu. Babam korkuyordu sanırım, hızlanmıştı, çok hızlanmıştı... Evin önüne gelmiştik babam koşarak eve gitmeye çalışıyordu. Ama yapamıyordu. Polisler izin vermiyordu gitmesine... Arabanın camına vuran yağmur taneleriyle birlikte alevlerin içindeki güzel evime bakıyordum. Bahçede yanan hamağıma, papatyalı bahçemize bakıyordum. cayır cayır yanan çiçeklere...
İçimden dua ediyordum ''lütfen! Allahım ne olur meleğime anneciğime, kavga etsekte nolursa olsun beni herşeyden koruyan abime birşey olmasın nolursun.'' Arabanın kapısını açıp koşmaya başladım. Anneme sesleniyordum, Annem beni duyardı öyle derdi hep yanlız kaldığında yanında olacağım seslenirsen duyarım derdi... Sesleniyorum annecim duyuyormusun? alevlerin arasına evimize, güzel evime doğru koşmaya başladım. Titreyen bacaklarımın sızlamasıyla, hıçkırıklarımın arasında bağrıyordum. ''Annecim nerdesin! bana derdinya hep yanlız olduğunda çaresiz kaldığında korkma,ben yanındayım. Nerdesin anne? nerdesin? korkuyorum anne korkuyorum ama tek kalmaktan değil anne sensiz kalmaktan. kokunu alamadan, sana sarılamadan ne yapacğım ben anne? hem söz vermiştin bırakmayacaktık birbirimizi bebeğindim ben senin anneler bebeklerini bırakmaz ki. Gitme anne, bırakma beni nolursun.'' Gözlerimi yanan evimizden çekip gökyüzüne baktım, oda ağlıyordu benim gibi bomboş bir gökyüzünde parlayan bir yıldız ve yağmur damlaları... gerisini hatırlayamıyorum.
Gözümü açtığımda kafamda hiç geçmeyen ölümsüz gibi bir ağrı, etrafımda kimse yoktu. Ayağa kalkmaya çalıştığım sırada odaya karşı komşumuz Bekir amca girdi. Sessizdi, hiçbirşey demeden sadece bakıyordu. Göz yaşlarımı silip konuşmaya başladım ''Bekir amca, annem ve abim iyi mi?'' Bunu söylerken sesimin titrediğini hissettim. Bekir amca bana dönüp konuşmaya başladı. ''Yağmur'cum abinin durumu iyi sadece balkondan atlarken kolunun üzerine düşmüş küçük bir çatlak var o kadar şuan dinleniyor.'' içimden bir oh çektim oyun arkadaşım, koruyucu meleğim, sırdaşım yaşıyordu... ''peki annem, yaşıyor mu?'' içimden bir parça kopmuştu sanki... 'Canım benim annen evden çıkarılmış ama' 'ama ne? ama ne Bekir amca!' 'Güzel kızım sakin ol bi hastaneye gelirken ambulansta son kez kalbi atmış şuan yoğun bakımda' Bir anda ayağımın altından yerin kaydığını hissettim, nefesim boğuyordu sanki beni dünyam yıkılıyordu...
Gözlerimden yaşlar akıyordu sonsuzluğa akan yaşlar. Nefes alırken ölmeyi ilk o zaman öğrenmiştim ben. 7 yaşında okumayı öğrenmem gerekirken, annesizliği, sevgisizliği öğrenmiştim. Asıl anlamadığım annemin kokusunu alamadan, o güzel yüzüne doyasıya bakmadan nasıl yapacaktım. Masalımızda yarım kalmıştı annecim, prens prensesine kavuşabilecek mi annecim? Saatler sonra annemin ölüm haberini almıştım. Ne acı bir cümle değilmi ? dünyam başıma yıkılmıştı... Babam o haberi aldıktan sonra yanıma gelmiştim öpmüştü koklamıştı kendine iyi bak miniğim demişti. Hiçbirşey anlamamıştım çocuk aklı işte abimle sarıldı koklaştı, 'kardeşin sana emanet ,kendinize çok iyi bakın ilk göz ağrımız' dedi ve gitti kim bile bilirdi ki o konuşmadan sonra annemin yanına gideceğini... Abimle tek kalmıştık. Birbirimize emanettik sanki kimsemiz yoktu. o geçirdiğim en kötü gündü yedi yaşında bir günde ailesini kaybeden bir kız çocuğu. İlk o gün ölmek istemiştim...
GÜNÜMÜZ
Hemen raftaki kırmızı derin kovaya su doldurup ocağa döktüm. Yavaş yavaş sönmüştü ateş, mutfaktan çıkıp koşarak bahçeye indim yeşil otlarla, papatyalar dolu bahçeme uzandım, gökyüzünü inceledim. Gökyüzünde ne bir yıldız ne bir bulut, hiçbirşey yoktu. Tam derin düşüncelere dalmıştım ki bir rüzgar esti üşüdüm. Ne garip biraz önce ateşin başında yanarken şuan üşüyorum. Çimlerden kalktım evlere bakmaya başladım. Tüm evlerin ışığı yanarken sadece çaprazımdaki iki katlı evden hiç ışık gelmiyordu. O da ne? balkonda birisi oturuyor, yüzünü tam ayırt edemiyorum. saçları rüzgarda uçuyor erkek sanırım yada kısa saçlı bir kız.
Tam tamına bir saat geçti ve hala balkondaki kişi bana doğru bakıyor. O evde kimse oturmuyor sanıyordum. Yanılıyormuşum demek ki, çok garip gece boyu orada oturdum ve orada ki kişi bir dakika bile yönünü değiştirmeden bana baktı.Gün doğmaya başlamıştı güneş kendini göstermişti. Saat 06.47 yi gösteriyordu, kalkıp evin kapısına doğru yürüdüm. Kapının önüne geldiğimde yerde bir kutu vardı. Bu neydi şimdi? etrafıma bakarken çaprazımdaki evin balkonundaki kişinin gittiğini fark ettim. Yüzünü görememiştim üzüldüm :\ Yerdeki paketi alıp içeri girdim kapının önüne çöktüm. Paketi açmaya başladım. Ne bir not ne bir yazı vardı üzerinde. İçini açtığımda küçük papatyalı bir yüzük vardı. Çok zarif bir yüzüktü, düştüm resmen bunu kim gönderdiyse zevklerine aşık oldum resmen.
@yagmurunuzzz Papatya kokusuna sığdır hayallerini♡
3329❤
@hsna.kpln: @yagmurunuzzz ohaa kankaa yüzük benim olmalı.
@yagmurunuzzz: @hsna.kpln çok beklersin kanka
@tanımazsınnn: @yagmurunuzzz yüzük yakışmış😍
@yagmurunuzz: @tanımazsınnn sağol da kimsin?
Bir çırpıda yatağıma atlayıp elime telefonumu aldım. Ekranda '1 mesaj' yazısını görünce biraz şaşırdım. Abim yada Hüsna'dır kesin. Şifremi girip mesaja tıkladım.
0553*= Umarım yüzüğü beğenmişsindir, Papatyam :))
yağmur= nE? kimsiniz?
Neydi bu şimdi?
Burasıda böyle oldu ilk wattpad deneyimim, hatalarım için özür dilerim :))♥ (ilk deneyimim) Ordaki küçük minik yıldıza basarsanız sevinirim:))
15.05.20
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tüm Sevdiklerimi Alacak mısın?
Genç KurguKeşke, kimsesiz kalsak her yerde biz olsak... Evet kimsesiz kalmıştık ama her yerde biz olamamıştık sevgilim, mutlu olamamıştık. Acıları seviyorduk, acıları mutluluk sanıyorduk güzelim. O güzel yüzünü üzmeye nasıl kıydılar balım, nasıl? korkma güzel...