8. Bölüm~Kalp Atışları

118K 3.4K 232
                                    

8. Bölüm

Gözlerimi alarmın tanıdık melodisi ile araladım. Henüz daha gün doğmamıştı. Bu yüzden odanın içerisi hala karanlıktı. Sımsıcak yatağım kollarını açmış, beni beklese de tekrar uyuyamazdım. Önce banyo yapıp, ardından Enes Hoca'yı uyandırmalıydım. Dün gece bana bu saatte kalkmamız gerektiğini söylemişti. Fakat evdeki aşırı sessizliğe göre kendi alarmını yine duymamıştı.

Banyodan içeriye girerken gördüğüm ama parça parça hatırlayabildiğim rüyalarımı toparlamaya çalıştım. Fakat her zamanki gibi başarısız olmuştum.

Kısa bir duş aldıktan sonra üzerimi değiştirip saçlarımı kuruttum. Enes Hoca'yı uyandırmadan önce çayı demlemeyi düşündüm. Bu yüzden direk aşağıya inip çayı demledim. Birkaç tane yumurtayı, haşlamak üzeri su dolu kaba koyup ocağa yerleştirdim. Ankara'daki hafta sonu rutinimdi bu. Abim vücut çalıştığından, bol bol yumurta tüketiyordu. Hafta içi bu işi evdeki yardımcımız yapsa da hafta sonu ben yapıyordum. Hatıralarımın gözümde daha fazla canlanmaması için yukarıya çıktım.

Enes Hoca'yı uyandırmalıydım. Peki, onu uyandırırken ne diye seslenecektim? Sürekli kafamda geçirdiğim kelimeyle bu evde seslenmem garip olurdu. Fakat onun isminin yanına koyup seslenebileceğim başka bir kelime yoktu. Enes demek ise garibime gidiyordu. Yaş farkımız az olsa bile aramıza örülen duvar gibi, o kelimeyi aradan kaldırma düşüncesi de kalbimin gümbürdemesine yetiyordu.

Kapısını tıklatarak içeriye girdim. Tahmin ettiğim gibi hala uyuyordu. Yanına yaklaşıp başında dikilmeye başladım. Dün başında dikildiğimi anlayınca hemen uyanmış olsa da bu sefer işe yaramamıştı. Saat daha sabahın beşiydi. Kaç saattir uyuduğunu bilmesem de bu saatlerdeki uyku insana baldan tatlı gelirdi. Elimi tereddütle omzuna götürdüm ve hafifçe salladım. "Enes Ho..." diyerek durdum. Boğazımı temizledim. Ben onu öpmüştüm. Artık aradan o kelimeyi aradan kaldırmamın vakti gelmişti. Bana karşı duyduğu nefret daha ne kadar büyüyebilirdi ki? Korkularımdan arınmalı önümüzdeki bir seneyi keyifli geçirmeliydim.

"Enes," dedim. Yabancı birine seslenir gibi. Bu kalbimi gümbür gümbür attırsa da iyi hissettirmişti. Öyle ki kendimi bir daha söylerken bulmuştum. "Enes."

Garipti ama içimde duyduğum o suçluluk duygusu, ismi ağzımdan çıktıkça yatışıyordu. Bir kez daha "Enes," diyerek onu sarstım ve gülümsedim. Dün akşam bana gülümsemesinden sonra ikinci defa mutlu hissediyordum. İnsan hedefine ulaşırken önüne engelleri kendi koyuyormuş meğerse. Yine de bir kelimeyi hayatımdan çıkartmakla, onunla olan geçmişimi silip atmam mümkün değildi. Fakat bu gerçekten harika hissettiriyordu!

Enes tek gözünü açarak bana boş boş baktı. Ardından uyku onu yavaş yavaş bırakırken iki gözünü de birden açıp doğruldu. Bir elini boynuna götürdü. "Hazır mısın sen?" diye direkt sordu. Kafamı olumlu anlamda salladım. "Tamam, ben de hazırlanırım çıkarız," dedi.

"Kahvaltı yapmayacak mıyız?" dedim. Kafasını iki yana salladıktan sonra "Orada bir yerlerde yaparız," dedi. "Ama ben çayı demleyip yumurta kaynatmıştım. Hiç değilse onları yesek," dedim. Sonra bir an durup az önce kurduğum cümleyi gözden geçirdim. Az önce ona gerçekten yakın bir ilişkide kurulabilecek bir cümle kurmuştum. Umarım yine beni terslemez diye düşünürken "Peki," demişti.

Hızla aşağıya inerek mutfaktaki ufak masaya dolaptan bir şeyler çıkartıp koydum. Ardından ekmek sepetinden üç dilim ekmek alıp onları kızarttım. Çay bardaklarını hazırladım, yumurtaları soyup masaya koydum. Bunları yaparken içimde beliren heyecana dur demem gerekiyordu. Kendimi fazla kaptırdığımı söyleyip yine benimle alay edebilirdi. Özellikle dünkü hareketten sonra... Gerçi dünkü olaydan sonra bana daha soğuk davranması gerekirken sanki biraz daha ılımıştı. Yine de aldanmamalıydım. Bu Enes'ti. Birden değişebiliyor, hiç tanımadığım bir insana dönüşebiliyordu.

BELAGATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin