Two

2.2K 237 159
                                    


Meyda: Prensesin giydiği elbise ve saçları

Nefesimi tutarak karnımı biraz daha içe çektim. Bu sırada yardımcım Hena korsemin iplerini hızlıca bağladı ve yine bu saçma işkence aletine maruz kaldığım için mızmızlanmaya başladım. Nefes alamıyordum yahu!

"Prenses, kıyafetinizi giymenize yardım edelim." Hena'ya başımı salladım ve buruşturduğum suratımı normal hale getirmeye çalışırken elbiseyi giyebilmek için kollarımı kaldırdım. Diğer yardımcım Mary üzerimden geçirdiği elbisenin önünü düzeltirken Hena, sırtımdaki fermuarı çekti ve saçlarımın yapılması için şifonyerin önündeki sandalyeye oturdum. Yaklaşık bir saat önce saçlarımı sardığımız bigudileri çözüp taşlı tacımı taktılar ve gül yaprağından hazırladığımız ruju dudaklarıma sürdükten sonra makyajım son buldu.

Önüme gelen saçlarımı arkama doğru atarak odamdan çıktım. Yunseo ve annem birlikte bir arabaya doğru yöneldiklerinde hızlıca yanlarına gittim ancak araba dolu olduğu için arkadaki arabaya binmemi söylediler. Hena, benimle beraber geleceği için yeterli yer yoktu arabada.

Askerlerin yönlendirmesiyle boş bir at arabasına ikimiz beraber bindik ve birkaç dakika sonra abim Jimin bizim yanımıza geldi.

"Hanımlar, rahat mıyız?" Hena ile başımızı hızlıca sallayıp gülümsedik. Hena benim çocukluğumdan beri yanımda olan bir arkadaşımdı. Daha sonra Serilla'ya gönderileceğini öğrenince, Consilva'da, benim yanımda kalması için onu yardımcım olarak yanıma istemiştim. Babam da beni kırmamıştı tabii.

Yaklaşık iki saat süren yolculuğumuzun Hena'nın beni dürtmesi ile son bulduğunu anladım. Arabadan inip babamın yanına doğru gittik ve Hena burada yanımdan ayrılıp yardımcıların olduğu tarafa gitti. O giderken arkasından gülümseyip hafifçe elimi salladım ve bizi karşılamak için sarayın önünde bekleyen Kral Jooseon'a baktım. Yunseo'nun ablası Hyera, kralın ortanca oğlu Kim Namjoon'a gelin gittiği için arada bir onunla buraya gelirdim ve Kral Jooseon ile de iyi anlaşırdık.

Babam ve annem onlara doğru yöneldiğinde abimin yanından ayrılmadan onları takip ettim. Gülüşmeler, hoşgeldinler derken birkaç dakikamızı dışarıda harcadıktan sonra yemeğin yenileceği büyük salona doğru yönlendirildik ve bizim için hazırlanmış masaya oturduk. Babamın solunda Annem, annemin solunda Yoongi ve hemen yanında da Yunseo oturuyordu. Babamın sağında ise Jimin ve Jimin'in yanında da ben vardım.

Yemeğe başlamak için Kral'ın küçük oğlu Kim Taehyung'u bekliyorduk. Özel şarapları getirebilmek için biraz geç kalmıştı. Büyükler kendi aralarında sohbet ederken Namjoon ve Hyera'nın arada bir bana baktıklarını fark ettim ancak çok üzerinde durmayıp gülümseyerek karşılık verdim.

Abim ile yüzüklerimiz hakkında konuşurken karşımdaki sandalyenin çekilmesiyle hafif irkildim ve karşıma oturan kişiye baktım. Serilla Hanedanlığının yakışıklı prensi olarak bilinen Kim Taehyung, bu olmalıydı.

Ona baktığım andan itibaren gözlerimden çekmediği gözlerini babama çevirdi ve gülümsedi. "Afedersiniz, bu özel şarapları mahzendeki en kuytu köşedeki alana saklamışlar. Çıkartırken biraz zorlandığım için geç kaldım." dedi.

Babam yüzündeki gergin gülümseme ile karşılık verip ona baktığında sabahtan beri yaşadığım şaşkınlıklara biri daha eklenmişti. Böyle hoş bir ortamda bile babamın gergin olmasına sebep olacak ne olmuş olabilirdi ki?

"O zaman şaraplarımız da geldiğine göre yemeklerimizi yemeye başlayabiliriz, afiyet olsun."

Farkında olmadan astığım suratıma kralın söyledikleri ile zoraki bir gülümseme yerleştirmeye çalıştım ve önüme döndüğümde Taehyung ile göz göze geldim. Masadakiler sürekli bana bakıyordu, bunu zaten fark etmiştim ancak neden baktıklarını çözememiştim. Yemeğin ortalarına doğru Yunseo midesi bulandığı için salondan çıkmıştı. Hena ise onunla beraber gitmişti.

Serilla | TaehyungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin