Eleven

2K 232 226
                                    

Medya: Seulra'nın elbisesi.
Biraz gelişigüzel ve öylesine seçtiğim bir elbise oldu. Bu yüzden farklı bir şey de düşünebilirsiniz hatta düşünmeyedebilirsiniz.

Oy atarak okumaya başlayın ve satır arası
yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen.

Keyifli okumalar dilerim.

Üzerimdeki elbisenin süslemeleri ile oynarken yeniden konuşmaya başlamalarıyla birlikte başımı kaldırdım.

"Yani, Yunseo'nun güney sınırından geçirildiğine eminsiniz. Doğru mu anladım?"

"Evet, Taehyung ve ben etrafa soruştururken sınırdaki askerlerden haber geldi. Sabaha karşı sınır çıkışında görülmüş."

"O halde güney sınırını geçmek zorunda kalacağız."

"Öyle görünüyor." dedi Taehyung, ağabeyi Prens Namjoon'un hemen arkasındaki sürahiye doğru yürürken.

"Bugün içerisinde yola çıkabiliriz ama eğer iyice bir dinlendikten sonra çıkalım derseniz bunu da anlarım." dedi Prens Seokjin, Taehyung'un uzattığı su bardağını alıyordu bu sırada.

"Bence hemen yola çıkmalıyız." diyerek fikrini belirtti abim Jimin. Geldiğinden beri ilk defa konuşmaya dahil olmuştu.

"Bana kalırsa bir gün beklememiz daha mantıklı." dedi Prens Namjoon. Bu sırada abim başını hızla iki yana salladı. "Eğer bugün yola çıkarsak Consilva'ya gidene kadar babamlara da eşlik etmiş oluruz. Hem onları sağ salim ulaştırırız hem de eğer Consilva'ya uğramış olursak yarı yolda zaten dinlenebiliriz."

"Jimin haklı." dedi Prens Seokjin. "Seulra'nın yakınında olan herkese bulaşıyorlar. Bu yüzden onları da güvenli bir şekilde evlerine ulaştırmalıyız."

Prens Namjoon'da bu fikri daha mantıklı bulmuş olacak ki başını sallayarak onayladı. "O zaman Kral Hanseol'e hemen haber verelim. Hazırlıklı olsunlar."

"Olur, sen onlara haber verirken ben de Yoongi ile beraber arabaları hazırlatayım." dedi abim ve ikisi beraber odadan çıktılar.

Hemen yanımda oturan Hyera eşinin peşinden bir bakış attıktan sonra bana döndü. "Hazırlanmaları bir saatten fazla sürmez diye düşünüyorum." dedi. Başımı sallayarak onu onayladım. Yunseo'nun kaçırıldığını öğrendikten sonra çok ağlamıştı, bu yüzden gözleri kızarmış ve şişmişti.

"Onlar gidene kadar birazcık uyu istersen. Çocuklar seni böyle görürlerse üzülebilirler." dedim. Oldukça yorgun gözüküyordu ve şu zamanda hepimizin dinç olması gerekliydi. Ne zaman ne ile karşılaşacağımız asla belli olmuyordu çünkü.

"Haklısın." dedi ve oturduğu yerden kalkıp kapıya doğru yönelmişken yeniden arkasını döndü. "Çocukları Lady Anna'ya bırakmıştım. Onları dadılarının yanına götürebilirsin değil mi?"

"Tabii," dedim. "Birazdan ben de çıkacağım, götürürüm."

"Teşekkür ederim, Seulra." dedi gülümsemeye çalışarak. Önemli olmadığını söyleyerek onu gönderdim ve Taehyung'un yanına gittim.

"Yorulduysan odamıza gidebiliriz Seulra?" diye kulağıma fısıldayınca başımı iki yana salladım. "İşinizi bölmeyeyim, kendim gidebilirim."

Bileğimden nazikçe tutarak abisinden biraz daha uzak bir köşeye çekti beni. "Beraber gidebiliriz, benim işim bitti burada."

"Ama Prens Seokjin'i yalnız mı bırakacaksın?" diye sordum.

Serilla | TaehyungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin