Genç kadın odasından çıkıp kolidor boyu ilerlemeye başladığında karşısına çıkan beden ile olduğu yerde kalakaldı. Aklına anında anılar doluşmaya başladığında gözleri karşısındaki bedene odaklanmıştı.
"Bana unnie demene gerek yok gyeom-ie."
Karşısındaki çocuk bir süre düşündükten sonra sevinçle ellerini çırptı.
"O zaman sana orkide unni diyeceğim."
Karşısındaki bedende olduğu yerde kalkıp gözlerini karşısındaki kişiye diktiğinde onunda aklına anılar doluşmaya başlamıştı.
"Orkide."
Küçük çocuk ilk defa karşısındaki genç kıza böyle seslendiğinde kendini çok tuaf hissetsede çok hoşuna gitmişti.
"Orkide...unni."
İki genç karşılıklı gözlerinde duraksadılar. Genç kadın gözlerini ne kadar çekmek istesede karşısındaki bedenin ona doğru geldiğini gördüğünde kalbi göğsüne işgence etmeye başlamıştı. Öyle bir atıyorduki yıllardır görmemiş olduğu bedeni ne kadar özlemiş olduğunu fark etmişti.
Genç kız ilk defa sarhoş olmuş bedeni yatağına atarcasına bıraktığında derin bir nefes almıştı.
"Ah be yugi. Ne zaman büyüyeceksin?"
Genç kız odadan çıkmaya yeltendiğinde bileğine dolanan el buna engel olmuştu. Genç kız hayatını altüst eden o kelimeleri duymuştu karşısındaki çocuktan.
"Ne kadar benden büyükte olsan seni seviyorum orkide."
Genç kız dibine kadar gelmiş olan çocuktan gözlerini hala alamamıştı ki çocuk kızın kulağına kısık bir şekilde sadece iki kelime söylemişti.
"Seni özledim."
^^
Genç kız bir anda yattığı yerden kalkıp derin nefesler almaya başladı. Bu nasıl bir rüyaydı? Diye sorgulamadan edememişti.
Hızla elini telefonuna götürüp saate baktı.
01.30
Yatağından kalkıp kendini lavoboya attı. Yüzüne soğuk suyu çarptığında irkilerek kendine gelmişti. Gördüğü rüya o kadar gerçekçiydiki kendi bile inanmamıştı.
Lavobodan çıktığında eline telefonunu alıp mutfağa indi. Artık asla uyuyamazdı. Bu yüzden kendine bir kahve yapıp balkonuna çıktı. Havanın hafif esintileri bedenine sürtüp geçerken genç kız umursamadı ve sandalyesine oturup kahvesinin ilk yudumu aldı.
Gördüğü rüya aklına geldiğinde kendini koca bir boşlukta hisseti. Yıllar önce sırf kendisinden küçük birine ilgi duyduğu için bunu kendine yediremeyip onu, hoşlandığın çocuğu terk etmişti. Onun belki yaşam enerjisini çalmıştı. Belki yeni şekillenen hayallerini. Belki yüzünden eksik olmayan gülücükleri. Belki o minik kalbini aşka kapatmıştı bilmeden. Yada o gözlerindeki ışıkları söküp almıştı belkide. Yıllar sonra neden görmüştü onu? Neden onun okyanus kokusu burnunda tütüyordu? Neden onu özlediğini hissediyordu?
Düşüncelerinin cevabını veremeden çalan telefonuna baktı.'sende olmasan ne yapardım ben.' Diye içinden geçirdi ve hemen telefona cevap verdi.
"Alo."
"Yine sabahçıyız anlaşılan."
Genç kadın arkadaşının söylediklerine gülümsemeden edemedi.
"Biraz öyle oldu bum-ah!"
"Ya! Gye so. Bana böyle seslenme diye daha kaç bin kere söylemem lazım?"
"Çok bin kere jaebum-ah."
Jaebum ile birlikte söylediklerine gülmüştü gye so.
"Pes ediyorum. Tamam mı? Senin gibi bir psikolog ile uğraşmak benim hatamdı."
"Ya! Jaebum. Kes artık Her atışmamızda bunu söyleyip sıyrılmaktan."
Jaebum arkadaşının söylediklerine gülerken gye so ciddiyetle karşısındakini dinliyordu.
"Neyse neyse. Bugün niye sabahçısın?"
İste baştan beri beklediği soru buydu. Cevap vermeden önce derin bir nefes alıp mantığını ve kalbini sakinleştirdi.
"Bir rüya gördüm jaebum. O kadar gerçekçiydiki sana anlatamam."
"Nasıl bir rüya gördün ki uykundan olacak kadar."
"Rüyanın içinde bir adet Kim yu gyeom varsa bu olanaklı bir şey."
Karşıdan sadece şaşkınlık nidası döküldüğünde gye so kahvesinden bir yudum alıp karşıdan ses bekledi.
"Gye so. Aslında bende onu rüyamda gördüm."
Bu sefer şaşıran taraf gye so olmuştu. Merakı tavan yapmadan sorusunu iletmişti karşıya.
"Nasıl gördün?"
Jaebum Gye so'nun sorusunu cevaplamadan önce derin bir nefes aldı.
"Bana gelip 'hyung ben orkide unniemi çok özledim. Onu bana getirirmisin?' Dedi. Bende ona 'dediğin gibi o senin unnien yugyeom. Vazgeç ondan.' Dedim. Oda bana yaklaşıp kulağıma 'asla vazgeçmeyeceğim.' Diye fısıldadığında uyandım ve ilk aklıma seni aramak geldi."
Gye so bir noktaya dalıp gitmişti çoktan. Nasıl olmuştu bu olay? Nasıl aynı anda hem onun hem kendinin rüyasına girmişti?
"Gye so! Oradamısın?"
Genç kadın görebilecekmiş gibi başını salladığında kendine gelebilmişti.
"Hıh? Aa. Şey kusura bakma jaebum dalmışımda."
"Gye so sende unutamadın değil mi onu?"
Gye so'nun beyninde yankı bulmuştu bu soru. ' sende unutamadın değil mi onu?'. Bilmiyordu. Bilmemiyordu ki. Onsuz geçirdiği yıllarda gayet güzel bir yaşam sürüyordu. Tâki bu geceye kadar. Yıllardır ördüğü duvarlar sadece iki kelime ile yerle bir olmuştu. 'Seni özledim'.
"Bilmiyorum jaebum. Bilmiyorum."
"Peki o zaman. Düşünerek canını sıkma. Tamam mı? Ben senin ne olursa olsun yanındayım."
"Teşekkür ederim jaebum. İyi geceler."
"Sanada Gye so."
Telefon kapandığında buz gibi olan kahveyi depesine dikmiş ve hepsini içmişti. Artık iyice gecenin ayazı kendini belli etmeye başlamıştı. Gye so oturduğu yerden kalkıp ilk önce mutfağa bardağı bıraktı. Ardından odasına gidip yatağına girdi. Şuan tek ihtiyacı güzel bir uyku çekip gün aydığında da işine gitmekti ki ilk defa gözlerini kendini şaşırtarak uykuya kapandı...
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BROWNİE'M
FanfictionKim Gye So ve Kim Yu Gyeom. Güzeller güzeli psikiyatrist Gye so kalbinin sesini susturarak kurduğu bu hayatına bir engel gibi çıkan Yugyeom'a karşı olan savaşını ne kadar sürdürebilecekti... Kitap kapağı @-_Pizza-Queen-_ tarfından yapıldı. Teşekkürl...