~Özlem~

49 15 1
                                    

Kim yugyeom

Lise zamanımın benim için en kara ismiydi. Aslında gayet güzel zamanlar geçiriyorduk ama yugyeom'un bana olan hislerini öğrendiğimde kendimi çok kötü hissetmiştim. Aslında bende hoşlanıyordum ama aramızda koca bir engel gibi yaş farkımız vardı. O imkansızdı. Ben imkansızdım. Biz imkansızdık.

Karşında yatan bendene uzun bir süre bakakaldın. Onu bu kadar özlemiş olmana akıl erdirememiştin. Nasıl bu kadar özlemiştin? Ne ara?

"Gye so. İyi misin?"

Jimin elini gözlerini önünde salladığında kendine gelip bakışlarını ona çevirdin.

"İyiyim. İyiyim."

Bir adım daha atarak ona yaklaştığında gözlerinin dolduğuna şahit olmuştun.

"Yugyeom."

Gözünden bir damla firar ettiğinde hemen o yaşı silip arkanı döndün ve jungkook'a hitaben konuştun.

"Hasta uyanınca haber verin bana."

Koşar adımlarla acilden çıkıp hızla odana geldin. Kendini koltuğuna atıp derin nefesler almaya başladın.

"Sakin ol gye so. Ne sen eski gye so'sun. Nede o eski yugyeom."

Birkaç derin nefes daha alıp telefonunu eline alıp jaebum'u aradın.

"Efendim gye so."

"Jae. Çok kötü birşey oldu. Pek kötüde sayılmaz ama."

"Ne oldu? İyimisin sen?"

"Pek iyi sayılmam. Yanıma gelsen olur mu?"

"Hemen geliyorum."

Telefon kapandığında telefonu cebine koyup, başını arkaya yaslayarak gözlerini kapattın.

"Kendine gel kim gye so. Kendine gel."

Kendini sakinleştirmeye çalışıyordun ama nafileydi. Soyadın da bile yugyeom vardı.

Odanın kapısı açıldığında içeriye jungkook'un girmesiyle dikkatini ona verdin.

"Uyandı ve sizi bekliyor."

Oturduğun yerden kalkıp hemen acile indin. Acil kapısından içeriye girdiğinde yatakta oturur pozisyona gelen yugyeom ile göz göze gelmen bir olmuştu. Sen gözlerini çekip yugyeom'a doğru ilerlemeye devam ederken yugyeom'un başını ellerinin arasına aldığını gördün. Adımlarını hızlandırıp hemen yanına vardın.

"İyi misiniz?"

Yugyeom başını tuttuğu ellerini sıkılaştırıp acı ile inlediğinde ne yapacağını bilememiştin.

"Beyefendi? İyi misiniz?"

Bir süre sonra yugyeom ellerini başından çektiğinde derin bir nefes almıştın.

"İyi misiniz?"

"İyiyim."

Ellerini önlüğün cebine koyup doktor moduna büründün.'sesi bile aynı.' Diye düşünürken gözlerinle yugyeom'u süzüyordun.

"İsminiz nedir?"

"İ.ismim mi?"

Sen yugyeom'a bakarken o karşıya bakıyordu. Bu senin için iyi birşeydi.

"İsminiz kim yugyeom. Peki neden burada olduğunuzu hatırlıyormusunuz?"

"Neredeyim ki ben?"

Başını sana çevirdiğinde sen ifadesiz tutmaya çalıştığın yüzünle ona bakmaya devam ettin.

"S.siz çok tanıdık geliyorsunuz."

Nutkun tutulmuştu. Resmen kalbinin ağzında attığını farketmiştin. Nefes alma hızın çoğalmaya başlamıştı.

"Neyse. Aileniz neredeler."

"Bilmiyorum. Cidden çok tanıdık geldiniz. Sanki yıllardır birlikteymişiz gibi."

"Hayır. Ben sizi tanım..."

Cümleyi tamamlayamamıştın. Onun gözlerinin içine bakarken 'tanımıyorum' diyemezdin. Yapamazdın.

"Neyse. Siz dinlenmeye devam edin."

Sen arkanı dönüp uzaklaşmaya başladığında yugyeom arkandan bağırmıştı.

"Memnun oldum doktor kim gye so!"

Başını eğip boynundaki isim kartına baktın. İsim kartını eline alıp hızlı adımlarla acilden çıktın. Hemen park jimin'in odasına ilerledin. Odaya vardığında kapıyı çalıp içeriye girdin.

"Bay park. Ben hastayı kontrol ettim. Geçici hafıza kaybı gibi görünüyor. Ailesine haber verebilirler."

"Tamam bayan kim. Teşekkürler."

Odadan çıkıp kendi odana gittin. Odana girdiğinde jaebum'u odada bulmayı beklemiyordun. Hızlı adımlarla gidip jaebum'a sarıldın.

"Jae'm hoşgeldin."

"Hoşbuldum da iyimisin gye so? Sesin telefonda kötü geliyordu."

Jaebum'dan ayrılıp yerine oturduğunda bakışlarını jaebum'a çevirdin.

"O burada jae."

"Kim burada so.?"

"Yugyeom."

Jaebum söylediğin isimle dona kalırken sen arkana yaslanıp derin bir nefes almıştın.

"N.nasıl?"

"Bugün bir trafik kazası geçirmiş. Buraya getirmişler işte. Birde hafıza kaybı var ama jae bana 'siz çok tanıdık geliyorsunuz.' Dedi. Nerede olduğunu bile hatırlamadığı halde."

Jaebum anlattıkların karşısında kalakalırken sende ne yapman gerektiğini bilmiyordun.

Odanın kapısı çalındığında 'gel!" Diyerek yanıt verdin. İçeriye giren jungkook önce jaebum'a bakıp sonradan sana baktı.

"Kim yugyeom'un ailesine ulaştık. Hastaneye geliyorlar ama ailesi sizinle görüşmek istiyor."

Gözlerin açılabildiği kadar açılırken bakışlarını jaebum'a çevirdin. Jaebum da şaşkın bir şekilde jungkook'a bakıyordu.

"Ben ne yapacağım.?"

Jaebum bakışlarını sana çevirdiğinde sana gözleriyle 'bilemediğini' söylüyordu.

"Hayır. Ben konuşamam bay park konuşsun."

Jungkook başını sallayarak odadan çıktığında. Ellerinle yüzünü kapatarak arkana yaslandın.

"Beni görmemeleri lazım. Beni göremezler."

Jaebum şaşkınlığından konuşmayıp olduğu yerde dururken sen saate baktın ve öğle arası olduğunu gördün. Hemen oturduğun yerden kalkıp önlüğünü çıkartıp çantanı aldın.

"Jae çabuk kalk. Kaçalım hemen."

Jaebum söylediğine gülerek kalkıp yanına geldiğinde odadan hemen çıktınız.

Şuanlık yugyeom hatırlamasa bile ailesi ile olan yakınlığın seni zor duruma sokuyordu. Onların seni görmemesi lazımdı. Yıllar önce olmuş olan meseleden sana kızgın olabilirlerdi. Onlara yugyeomu herzaman koruyup kollayacağına söz vermiştin ama o sözü tutamamıştın. Şimdide geçmişin ile yüzleşmek istemiyordun. Bunu yapabilecek gücün yoktu...




.

BROWNİE'MHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin