~Baştan~

50 15 11
                                    

Jaebum ile konuşmandan sonra işin olmadığı için eve gelmiştin. Kendine acı bir kahve yapıp balkonuna çıkmıştın.

"Ben şimdi ne yapacağım?"

Kahvenden bir yudum alıp derin düşüncelere daldın. Seni düşüncelerinden çıkaran çalan telefonun olmuştu. Telefona baktığında yüzüne kocaman bir gülüş yerleşmişti. Hemen telefonu açtın.

"Seni çok özledim jinyoungie."

"Bende. Neler yapıyorsun?"

"Jinyoung öyle şeyler yaptım ki anlatsam inanmazsın."

"Evet sen anlatsan insnmazdım ama jaebum anlatınca çok şaşırdım."

"Demek jaebum ile sık sık konuşuyorsunuz. Üzüldüm."

"Gye so. Hem olanları senden dinlemek hemde seni çok özlediğim için aradım seni."

"Hm peki madem anlatayım."

Bu zamana kadar yugyeom ile ilgili herşeyi anlatmıştın.

"Ve yarın hastaneye gelecek. Ben ne yapacağım jinyoung."

"Gye so. Anlatırken ki ses tonun sanki onun gelişine sevinmişsin gibiydi. Yoksa hala.-

"Oo hayır hayır. Yok öyle birşey."

"So. Kendine gel. Ben sana daha birşey söylemedim bile. Şimdi derin bir nefes al."

Uzunca bir nefes alarak jinyoung'un konuşmasını bekledin.

"Şimdi gözlerini kapat ve gözünün önüne ilk gelen şeyi söyle."

Derin bir nefes daha alarak gözlerini kapattın. Gördüğün rüya gözünün önüne gelmişti. Ve o.

"Yugyeom..."

Bir anda gözlerini açıp ne dediğini çözmeye çalıştın.

"Gye so. Bence sen cevabı aldın ve ne yapman gerektiğini iyi biliyorsun. Benim şimdi kapatmam gerek. Sana güveniyorum. Bol şans."

Telefon kapanınca telefonu masanın üzerine bıraktın.

"Yaa! Jinyoung-ah. Bazen benden daha iyi bir psikolok olduğunu unutuyorum ve çok gıcık oluyorum. Lanet olsun."

Oturduğun yerden hemen kalkıp odana gittin ve kendini yatağına bıraktın.

"Herşey güzel olacak."

...

Sabah uyandığın gibi hızla hazırlanıp evden çıktın. Yarım saat kadar kısa sürede hastaneye vardığında başına bir kere vurdun.

"Kendine gel gye so. Ah! Acıyor."

Başını ovarak arabandan indin ve odana ilerledin. Herzamanki klasik günaydınlardan sonra odana vardın. Önlüğünü hemen giyinip bugünki hastaların ile ilgilenmeye başladın.

...

"Ayş! Cidden bazen niye bu mesleği seçtiğimi çook düşünüyorum."

Son hastanı çağırdığında arkana yaslanarak gelmesini bekledin. Kapı çaldığında koltuğunda doğrularak gelen kişiye baktın. İstemsizce oturduğun yerden kalkıp gelen kişiye bakmaya devam ettin. Kalbin öyle bir çarpıyordu ki, sanki kalbinin yerinde kuş varmışta oradan kurtulmaya çalışıyormuş gibiydi.

"Hoşgeldiniz bay kim."

Yugyeom selam vererek yerine oturduğunda sende yerine oturup yugyeomun hasta kayıtlarını incelemeye başladın.

"Neden burada olduğunuzu bana anlatırmısınız?"

"Bayan kim. Neden burada olduğumu bilmiyormusunuz?"

Yugyeom'un sorusu ile donup kalırken hemen kendini toparlayıp işini yapmaya devam ettin.

"Bay kim. Seansımız için sizin tekrar etmeniz gerekiyor. Lütfen bana burada olma sebebinizi açıklayınız."

"Peki. Nereden başlamamı istersiniz? En baştan mı?"

"Anlatın lütfen."

"Tamam. Galiba 10 yıl oldu. O zamanlar lise 1'ye gidiyordum. O zamanlar sevdiğim insanlarla beraberdim. Fakat bir kız yüzünden çok acılar çektim. O zamanlar hoşlandığım bir kız vardı. Adı sizinle aynı. Kim Gye so. Benden 3 yaş büyüktü ama ben onu sevmekten vazgeçemedim. Çok konuştular benimle vazgeçmem için ama olmadı. En sonunda gidip kıza açıldım. 'Seni seviyorum' dedim ama o 'bizden olmaz yugyeom. Olamaz. Ben senden büyüğüm.' dedi ve beni reddetti. Ayş! Cidden yaşın ne önemi varki?"

Yugyeomun her kelimesi kalbine bıçak gibi saplanmıştı. Sen ona neler yaşatmıştın böyle? Gözlerinin dolduğunu hissettiğinde konuşman gerektiğinin farkına varmıştın.

"Devam ediniz lütfen."

"Gye so!"

Yugyeom oturduğu yerden kalkıp sana doğru gelmeye başladığında ne yapacağına merakla bakıyordun.

"Yıllardır seni aradım. Günler haftalarca. Şimdi seni bulmuşken yapma bana bunu. Yabancıymışım gibi davranma. Kaçkere rüyama girip 'beni bul yugyeom. Sana ihtiyacım var.' dediğini ben biliyorum. Şimdi seni buldum işte ama sen bana böyle davranmaya devam edersen ben kendimi nasıl toparlayabilirim ki?"

Gözünden bir damla yaş aktığında yugyeom ellerini saçından geçirip derin bir nefes aldı. Seni kendine çevirip önünde yere çöktü ve ellerini tuttu.

"Gye so. Seninle geçirdiğimiz o günleri, seni çok özledim. Lütfen. İzin ver herşeye baştan başlayalım. Benim sana orkide demeye çok ihtiyacım var. Lütfen. Lütfen izin ver. Lütfen."

Yugyeom başını ellerinize yaslayarak ağlamaya başladığında içine fırtınaların koptuğunu, kasırgaların oluştuğunu hissettin. Şimdi ne cevap verecektin?


.

Umarım beğenirsiniz.

BROWNİE'MHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin