2.Bölüm: "Portre."

526 40 1
                                    

🍸

Hayatın inanılmaz yüzsüz bir gerçeği vardır. Bu isteseniz de istemeseniz de sizinle uğraşmasıdır. Görüyor musunuz? Elbette görüyorsunuz çünki siz aptal değilsiniz. Hayat denen illetin bizimle oyuncakmışcasına raks etmesini ben gibi her biriniz görüyorsunuz.

Nedense hep o bizimle uğraşıyor. Soruyorum size, neden bizde onunla uğraşmıyoruz? Yada neden onu oyuncaktan çok kuklaya çevirip oynatmıyoruz? Sizi bilmem ama ben onunla oynamayı en büyük zevkim haline getirdim.

Para bendeydi.

Onun getirisi olan güç elimdeydi.

Ve onunla gelen haz duygusuda içime işlenmişti...

Halbuyken neden onunla oynamayayım? Düşündünüz değil mi? Nasıl? Hükmetmek güzel değil mi? Beraberinde gelen zevk çok hoş değil mi? Evet, öyleydi ve ben pek uslu bir kız olmayarak ona haddini bildiriyorum.

Sanırım biraz hor görmüş olmalıydım ki artık benle oynadığını düşünmüyordu. Elbetteki ona benimle oynadığını düşündüren bendim. Yoksa bir zevki kalmazdı oyuncu ve oyun olmanın...

"Şu surata bakar mısın, tanrım? Resmen sinsilik akıyor!"

Ablamın alay dolu sitemi kulaklarıma ulaştığında, keyifle gülmeden edemedim. Benimle uğraşmak onun en büyük hobisi ve ona akılsızmış gibi davranmakta benim hobim sayılıyordu. Onu aşağılarım çoğu zaman, bu sürede aklıma ablam olduğu gerçeği gelmiyor. Umursamıyorum, çünkü ona abla dememem sinirini bozuyor ve kuduruyordu. Dediğine göre ben ondan dört yaş küçüğüm ve ona abla demem zorunluydu. Hayır, ona abla demek zor değil ama birinin siniri bozulacaksa hatta bu kişi ablam olacak güzel kızsa, abla dememek hoşuma gidiyordu. Evet, ben insanları sinir etmeye bayılan uslanmaz bir kızım.

Onların psikolojisiyle oynamak ise en büyük tutkum. Evet, yanlış düşünmüyorsunuz. Ben deli denecek o insanların kategorisine giriyorum. Ve bu umurumda bile değil biliyor musunuz?

"Güzel olduğum gerçeğini mi söylüyorsun, lavin?" Delirdi. Tam anlamıyla delirdi ve hiç beklemeden üzerime saldırdı.

Kıvrılan dudaklarıma bir engel vermezken, ablamın saçlarıma erişmeye çalışan ellerinden yakalayarak bileklerini sıkarak tuttum. Artık tek hareketi yokken sinir dolu ifadesiyle soludu.

"Bırak beni, deli kız! Yoksa daha kötü şeyler olacak." Diyerek tehdit eden ablama aldığım zevkle bakıyorken, yanımızdan gelip geçen insanları ve arabaları gösterdim.

"Bırakırsam sen bana saldırmaya çalışacaksın. Ben de kendimi korumaya çalışacağım ve ya sen beni yada ben seni yola iteceğim. Tam bu anda hızlı bir araba gelecek ve şanslı kimse ona çarpacak. Bahtı varsa tek parça halinde yola savrulacak. Fakat o anda gelip geçen arabalardan biri bu defa şanslımıza çarmak yerine tekerleklerinin altına alıp  ezip  geçecek. Sonra o da çoktan kaçan şoföre uyduğu gibi ortadan yok olacak. Zaten çarpan ikinci araç yüzünden yaşama şansın önceden olsa da bu defa o da kalmayıp öleceksin. Nasıl? Beğendin mi? Neden en şanslımız kim diyerek kavgayı uzatmıyoruz?" Diye sorduğumda dehşetle bakan bir yüz ile karşılaştım. Çokta uzakta olmayan mimikleri şaşkınlıkla donmuş ve inanamazca gözlerime bakıyordu. İlk defa yapmamama rağmen her defasında nasıl oluyorda hep kapıldığı yüz ifadesi bu oluyordu?

Ablam konservatuarda oyunculuk üzerine eğitim alıyor. Hala okumaya devam etsede, ne kadar gerçekçi oynadığına ben şahit olmuştum ama şimdiki mimiklerin oyun olmadığını biliyordum. Çok iyi bir oyuncu olmasına karşın tek şansız yanı benim gibi bir kardeşe sahip olması.

"Neden bu kadar şaşırıyorsun? Bu yaptığım ilk değil..." sözlerim her ne kadar ciddiyetli görünse de öyle değildi.

Bunu söyledikten sonra ablamın ifadesi normale döndü ve bileklerini elimden çekip sorumu umursamadan arkasına dönüp yürümeye başladı. Kaşlarımı bu hareketinden sonra çatsamda, peşiden gidip yanında yürümeyi unutmadım.

VÂR-İS (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin