Keyifli okumalar
🌼Miley'nin anlatımından...
"Arabam şu tarafta."Taemin'i onaylayan bir kaç mırıltı çıkarıp gösterdiği yöne doğru ilerlemeye koyuldum. Yirmi dakika öncesine göre burnum daha iyi durumdaydı fakat ben şu an hiç iyi değildim. Sırf Jimin'e inat olsun diye Taeminle birlikte isteksiz bir şekilde öğle yemeğine gidiyordum. Bir kaç gün önce tanıştığım ve asla ısınamadığım bu adamla nasıl bir sohbet kuracaktım hiçbir fikrim yoktu.
"Özel olarak gitmek istediğin bir yer var mı?"
Arabaya binip emliyet kemerimi takarken bir süre sessiz kalarak düşündüm. Aslında tercihim Jihyun'un kafesine gitmekti. Hem onu ziyaret edip kafesini görmüş olurdum hem de kendimi biraz olsun daha iyi hissederim diye düşünüyordum.
"Jihyun'un kafesinin yerini biliyor musun?" Tepkisini ölçmek için başımı ona doğru çevirdim. Sorumun ardından gözleri hafif kısılmıştı.
"Jihyun?" Diye sorarcasına konuştu. Ardından ben cevap vermeden sinsi bir şekilde gülümsemişti. Kaşlarım istemsizce çatıldı. "Ha! Şu Yoongi'nin güzel karısı mı?"
Bu pişkin haline karşı gözlerimi devirdim. Böyle bir tepki vermesine asla şaşırmamıştım tabii ki. "Bunu Yoongi'nin yanında söylememeni tavsiye ederim."
Ben umursamaz bir ses tonuyla konuşunca kahkahası arabanın içinde yankılandı. Ona belli etmeden istemsizce yüzümü buruşturdum. "Pekala, tavsiyeni ciddiye alacağım."
Sessiz kalıp başımı cama çevirdim o da arabayı sürmeye koyulmuştu. Bir kaç saniye öylece ilerledikten sonra kulaklarımı tırmalayan sesi yeniden arabanın içinde yankılandı.
"Kafenin yerini bilmiyorum." Derken vitesi değiştirip biraz daha hızlanmıştı. "Bence mesaj atıp adresi iste."
Bakışlarımı yoldan çekerek ona doğru döndüm ve garip bir bakış yolladım. "Sen söylemezsen asla yapmayacaktım."
Ters bir şekilde konuşmuştum ama o yine beni şaşırtmayarak gülmeyi tercih etmişti. Başımı olumsuz anlamda sallayıp çantamdan telefonumu çıkarıp Jihyun'a oraya geleceğimizi ve adresi istediğimi belirten bir mesaj attım. Telefonu kucağıma bırakıp cevap gelmesini beklerken ikimizde konuşmuyorduk.
Taemin'e pek sevecen bir şekilde yaklaşmıyordum. Aşırı normal bir insan değildi bence ama bunu anlamayacak kadar da salak değildir diye tahmin ediyorum. Yani, ona karşı bu şekilde ters ters konuşurken neden bu kadar çok güldüğünü merak ediyordum doğrusu. Başkası olsa seninle mi uğraşacağım diyerek yoluna bakardı ama Taemin asla beni ciddiye almıyor gibiydi.
Aramızdaki sessizlik öylece sürüp giderken telefonumun mesaj sesini duymamla seri hareketlerle mesajı açtım. Adresi Taemin'e okuyup telefonumu yeniden çantama koymuştum. Taemin, çok uzak olmadığını bir kaç dakikaya orada olacağımızı söylediği için mutluydum çünkü bu sessiz ve garip araba yolculuğuna biraz daha katlanmak istemiyordum.
Taemin asla konuşmuyordu ve bu da beni biraz şaşırtmıştı açıkçası. Ya benim gibi o da konu bulamıyor, ya da tüm sohbeti yemeğe saklıyordu. ikinci şık daha olası bir durumdu sanki.
Bir süre sonra kafenin önünde durmuştuk. Kemerimi çözerek arabadan indim ve Taemin'in yanından ilerleyerek kafenin içine girdim. Genellikle beyaz siyah ağırlıklı modern eşyaların olduğu oldukça şık ve büyük bir yerdi. Gururlu bakışlarımı kalabalık ortamda gezdirdim. Jihyun gerçekten iyi iş çıkarmıştı.
"Hoşgeldiniz."
Ben kafeyi incelemeye dalmışken Jihyun'un sevecen ses tonu dikkatimi dağıtmıştı. Bana yaklaşarak sarıldı ve ardından elini Taemin'e doğru uzattı. Sevecen hali Taemin'e gelince biraz daha durgunlaşmıştı ama elinden geldiğince normal davranmaya çalışıyordu. Taemin ise Jihyun'a sırıtarak bakarak bir süre sapık gibi kızı süzdü. Asla utanması yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑺𝒂𝒓ı𝒔̧ı𝒏²| 𝑱𝒊𝒎𝒊𝒏✔
FanfictionSonsuzluk hakkında konuşmayı bırak, her zaman her şeyin sonu vardır.