Four

110 13 4
                                    

Her sayfada sadece bir fotoğraf vardı. Yanında da küçük küçük kalpler ve mutlu yüz çizimleri... İkinci sayfaya baktı.

İlk defa birlikte lunaparka gittikleri gündendi. Çok klişe bir randevu olsa dahi ikisi de o kadar eğlenmişti ki. En azından Jeno'ya göre baya eğlenceliydi. Tabii bir farklı yönü daha vardı o günün, eğlenceden başka. Gülümsedi.

flashback

Sevgili olmalarının üzerinden çok fazla zaman geçmemişti. İkisi de sevgili olduklarına hâlâ alışamamışlar, utangaç bir şekilde davranıyorlardı. Yine mesajlaştıkları bir gündü.

donghyuck : ayy
hava da çok sıcak
piştim resmen piştim

jeno : ama ben sana kıyamam ki hayatım
üstüne daha ince bir şeyler giysen?

donghyuck : üstümde sadece ince bir tişört var
yoksaaaaaa
onu da çıkarmamı ve altında yatan mükemmel kaslarımı görmek mi istiyorsun jeno-yah 😉

Jeno Donghyuck'un mesajıyla birlikte gülümsedi.

jeno : hey
öyle bir şey dememiştim ?!??!?!?!
çıkartmanı istesem direkt söylerim niye dolandırayım?
sevgilim değil misin 😉

donghyuck : doğru...
ben senin sevgilin olmaya hâlâ alışamadım
çok tuhaf hissediyorum sevgilim diyince
ama güzel bir tuhaflık
şey gibi karnımdaki kelebeklerin hepsi bir anda uçuşuyor sanki
kalbim de koşmuşum gibi hızlı atıyor
OF UTANDIM

jeno : ama sen çok tatlı bir şeysin
yemek istedim şu an seni

donghyuck : uwu 🥺
sen benden daha tatlısın amaaa

jeno : haechan-ah

donghyuck : efendim sevgilim

jeno : sevgilim diyerek aklımı başımdan aldın şu an

donghyuck : sen bana kendiminki geri bile vermedin ki
ilk günden beri sende

jeno : ama ama çok tatlı bu
neysee dur
unutmadan söyleyeceğim
soft hourslarımızı sonradan yaşayalım tamam mı?

donghyuck : tamam hayatım
sen nasıl istersen

jeno : diyorum kiiiii
çok klasik bir buluşma yeri ama
lunaparka hiç gitmedik
beraber gitmeye ne dersin?

donghyuck : jeno
en sıkıcı aktiviteler bile senin yanındayken eğlenceli gelir bana emin ol ki
hem klişeler güzeldir
tabii ki evet derim aptal
hadi gidelim!

jeno : o zaman ben seni almaya geleyim
ayrı ayrı gitmeyelim

donghyuck : tamam
bekliyorum seni küçük prens

jeno : uwu 🥺🥺
beyaz atlı prens uçarak gelecek şimdi

Jeno hızlıca hazırlandı. Çantasını ve kamerasını yanına almayı unutmadığına emin olduğunda dışarıya çıkıp sevgilisinin evine doğru yürümeye başladı.

Evleri birbirine uzak değildi. Lunapark da evlerine uzak değildi. Bu yüzden yürüyerek gitmenin sorun olmayacağını düşünüyordu. Hem zaten Donghyuck yürümeyi seven biriydi.

Sevgilisinin evinin önüne geldiğinde durdu. Derince bir nefes aldıktan sonra kapıyı çaldı.

Beklediğinin aksine kapıyı Bayan Lee açmıştı. Bayan Lee çok tatlı bir kadındı ve Jeno'yu da seviyordu.

"Hoş geldin oğlum. LEE DONGHYUCK JENO GELDİ"

"Hoş buldum efendim."

"Donghyuck hâlâ hazırlanıyor galiba. İstiyorsan odasına çıkabilirsin."

Jeno başını sallayarak teşekkür etti ve evin içine girip Hyuck'un üst kattaki odasına çıktı. Beklediği gibi Hyuck hâlâ ne giyeceğini seçememişti.

"Buraya geleceğini düşünmemiştim."

"Annen çıkabileceğimi söyledi. Çıkmamalı mıydım?"

"Hayır hayır. Öyle demek istemedim. Yani şaşırdım sadece. Normalde aşağıda beklerdin ben giyinirken."

Jeno omuz silkti.

"Bilmem. Bu sefer sevgilimi giyinirken görmek istemiş olamaz mıyım, hm?"

"Ama göremeyeceksin çünküü gözlerini kapa hadi. Yoksa utanırım ve giyinemem."

Ellerini gözlerine götürüp kapadı. Haechan gülümseyip üzerini değiştirmeye başlamışken Jeno hafifçe ellerini aralayıp ona baktı. Bu bakışları fark eden Hae hemen üzerine tişörtünü geçirip Jeno'ya döndü.

"Yah! Ben sana gözlerini kapat demedim mi?!"

Jeno ona güldü.

"Tamam tamam bu sefer gerçekten kapıyorum bak"

Sevgilisinin gözlerinin kapalı olduğuna emin olduktan sonra üzerini değiştirdi Hyuck. Jeno'nun gözleri hâlâ kapalıyken yanaklarına küçük öpücükler bıraktı. Bu hareketlerle sevgilisinin giyindiğini anlayan Jeno ellerini gözlerinden çekip sevgilinin yüzüne koydu ve yanaklarını okşadı.

"Hep bu şekilde kalalım isterdim ancak artık lunaparka gitme zamanı."

Hyuck Jeno'nun söylediklerine katıldığını belirtir şekilde başını salladı ve sevgilisinin çantasını alıp ona uzattı.

Jeno çantasını taktıktan sonra Hae'nin elini tutup gülümsedi. İkisi de mutlu bir şekilde odadan çıktı.

Bayan Lee etrafta görünmediğinden ellerini ayırmalarına gerek yoktu. Birlikte konuşa konuşa evden çıktılar ve lunaparka doğru ilerlediler.

20-25 dakikalık yürümenin ardından ikisi de yorulmuştu. Fakat lunaparka sonunda varabildikleri için de mutlulardı.

"İlk olarak neye binsek? Çarpışan arabalar nasıl olur sence?"

"En sevdiklerimden! Hadi gidelim."

Birlikte çarpışan arabalara, atlıkarıcaya ve daha bir sürü şeye binmişlerdi. Pamuk şekerler almış onları yemişlerdi. Son olarak dönme dolaba bineceklerdi. Haechan'ın yüksekten pek hoşlandığı söylenemezdi. Ancak yanında Jeno olduğundan, bir şey olmayacağına inanıyordu.

Dönme dolap durunca bindiler. Normalde karşı karşıya oturmaları gerekirken Jeno onu engellemiş ve yanına oturtmuştu. Ellerini birleştirmiş, onu rahatlatacak birkaç sözcük fısıldamıştı. Haechan da hepsine karşılık olarak kocaman gülümsemişti.

Dönme dolap dönerken en üste geldiklerinde durmuştu. Haechan aşağıya bakmaya çalışınca korkmuştu. Jeno bunu fark ettiğinde tereddütle ellerini ayırmış ve sevgilisinin yüzüne koymuştu. Dudaklarını birleştirmeden önce birkaç kelime söylemişti.

"Seni çok seviyorum."

Bu sözlerinin ardından dudaklarını sevgilisininkilere sıkıca bastırmış, ilk öpüşmelerini gerçekleştirmişti. İkisi de bu günü unutmayacaklarından eminlerdi.

flashback end

Anıları hatırlamanın verdiği hüzünle birlikte yatağına kıvrılmış ve bu anıları asla unutmamak istermiş gibi albüme sıkıca sarılmıştı.

photos//nohyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin