Eleven

97 12 3
                                    

Bavulunu taksinin bagajından indirip yere bıraktı. Taksiciye ücreti ödedikten sonra teşekkür ederek bavulunu evine doğru sürüklemeye başladı. İki hafta da olsa evini biraz özlemişti. Tamam belki de sadece ailesinin yanında sıkılmış olabilirdi.

Jeno her şeyden uzaklaşıp biraz kafasını toplamak istediği için Renjun ve Jaemin ile dışarı çıktığı o günün gecesi ailesiyle konuşmuş, iki haftalığına yanlarına gelmek istediğini söylemişti. Oğullarını özleyen ailesi de bunu kabul etmiş ve ona ertesi gün için bir bilet almışlardı.

İki hafta Kore'de olmayacağını söylediğinde Renjun daha yeni geldiğinden ve henüz doğru düzgün vakit geçirememelerinden üzülse de kankasının son zamanlardaki üzgünlüğünü bildiğinden pek bir şey diyememiş, iyi yolculuklar dilemişti. Ancak bu iki haftada tabii ki her gün mesajlaşmışlardı.

Renjun ve Jaemin'i bugün evine kalmaya çağırmıştı. Yaklaşık bir saat sonra geleceklerdi ve Jeno eve daha yeni gelebilmişti.

Evinin kapısının önünde durup anahtarıyla kapıyı açmış, bavulunu da kaldırıp içeriye sokmuştu. Zaten bavulu küçücük bir şeydi. Fransa'ya ne götürebilirdi ki?

Bavulunun içinde götürdüklerinden çok arkadaşlarına -yani Renjun ve Jaemin'e- getirdiği hediyeler vardı.

Bavulunu açıp içindekileri boşalttı, hızlıca yemek ve abur cuburları hazırlayıp mutfağa bıraktı. Her şeyin hazır olduğunu fark ettiğinde rahatlayarak gidip duşunu aldı.

Duştan çıkıp üzerini giyinmesini bitirdiği anda kapı çaldı. Beklediği misafirleri gelmişti. Koşarak kapıyı açmaya gitti.

Kapıyı açtı. İkisi de içeriye girdiğinde birbirlerine kocaman sarılmışlardı. Jeno, arkadaşlarını gerçekten çok seviyordu.

"Karnınız açtır, değil mi? Hayır demeyin sakın o kadar yemek yaptım."

Renjun güldü.

"Merak etme tok olsak bile -ki bu çok zor bir ihtimal çünkü bizim her zaman yemek için yerimiz vardır- senin yemeklerini yemeden durmayız."

"O zaman direkt masaya geçip yemek yiyelim. Size Fransa'yı anlatıp başınızı şişireyim."

Üçü birlikte yemeklerle donatılmış masaya oturup yemeklerini yemeye başladılar. Sohbet etmeyi de unutmuyorlardı tabii ki.

Yemekler ve tatlılar yendikten sonra oturma odasına geçtiler. Jeno onlara aldığı hediyeleri verdikten sonra aklına gelen şeyle birlikte odasına gitti. Komodininin üzerinde duran albümü alıp arkadaşlarının yanına geri döndü.

"Her gün iki taneye bakma hakkım vardı ve ben iki haftadır hiçbirine bakmadım. Bu sefer bakacağım fotoğrafın anısını size de anlatacağım."

Renjun ve Jaemin birbirlerine bakıp başlarını salladılar.

"Dinliyoruz."

Jeno albümde kaldığı resmi buldu.

"Bu bizim birinci yılımızdan."

flashback

Haechan ve Jeno bu sıralar sürekli ders çalışıyorlardı. Çünkü dönem yeni başlamasına rağmen hocalar onları rahat bırakmıyor, zorlamaya devam ediyordu.

Jeno kendisini geçen senedelermiş gibi hissediyordu. Donghyuck yine ona derslerde anlamadığı şeyleri anlatıyordu. Haechan'ın anlamadığı, Jeno'nun anladığı şeyleri de o ona anlatıyordu. Kısacası hem arkadaş hem de sevgililerdi. Bu yönlerine bayılıyordu.

Birinci yılları için çok özel bir şey vermek istiyordu. Dönem arası girdiğinden beri ne verebileceğini düşünmüş olsa da vereceği şeyin gerçekten anlamlı olacağını hissediyordu.

photos//nohyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin