Sabah çoktan olmuş, Jeno dün gece evinde kalan RenMin ikilisi ile birlikte kahvaltısını yapmıştı. Kahvaltıdan sonra ikili Haechan'ın geleceğini bildiklerinden erken kalkmayı tercih etmişlerdi.
Jeno, Hyuck'u çağırmasına çağırmıştı ancak o gelince ona ne diyeceğini bile bilmiyordu. Sadece onunla birlikte geçirmek istiyordu, son kez bile olsa yanında olmasını istiyordu.
Derin bir nefes aldı. Haechan için onun en sevdiği yemekleri yapmaya karar verip mutfağa doğru ilerledi. Ayrılmalarından önce sevgilisi için çok fazla yemek pişirirdi. Çünkü bunun onu mutlu ettiğini biliyordu. Umuyordu ki yine bu onu mutlu ederdi.
Kafasındaki düşüncelerle birlikte yemek yapmasıyla geçen süre bittiğinde masa hazırdı. Tek eksik Hyuck'un hâlâ gelmemesi diye düşünürken kapı çalmıştı.
Kapıyı açtığında beklediği gibi eski sevgilisi karşısındaydı. İkisi de donmuş gibi birbirlerinin gözlerine bakıyor, tek kelime dahi edemiyorlardı. İlk kendine gelen kişi Jeno olmuştu. Yana kayarak Haechan'ın girmesi için bir alan oluşturdu.
"Hoş geldin, içeri geç hadi."
Hyuck, onun yarattığı alandan faydalanarak içeriye girdi.
"Hoş buldum. Nereye geçmeliyim?"
"Mutfağa. Açsındır diye düşünüp bir şeyler hazırladım."
"Teşekkürler."
İkisi birlikte mutfağa yöneldiler. Karşılıklı bir şekilde masaya oturup yemeği yerlerken Jeno konuşması gerektiğinin farkına vardı.
"Öncelikle, geldiğin için teşekkür ederim. Sana yazarken gelmeyeceğini düşünerek yazmıştım aslında. Her neyse, son kez de olsa seninle birlikte bu günü kutlamak güzel. Tekrardan teşekkürler."
Haechan ağzını açmış bir şey söyleyecekken elinin kaseye çarpmasıyla yemek üzerine dökülmüştü.
"Üzerindekini çıkart hızlıca Haechan."
Jeno'nun söylediği şeyle birlikte ona bakmış ve hafifçe başını sallayarak üzerindeki gömleği çıkartmıştı. Jeno onun vücuduna bakmamak için gözlerini odanın etrafında gezdirdi.
"Jeno, daha önce hiç görmemişsin gibi davranıyorsun."
"Gördüğümü biliyorum. Ancak o zamanlar sevgilimdin."
Haechan'ın sessiz kalmasıyla birlikte saçlarını karıştırdı.
"Sana kendi kıyafetlerimden getireyim."
Hızlıca odasına gidip eskiden Hyuck'un sürekli giydiği tişörtü bulup geri geldi. Tişörtü ona uzatırken gözü eski sevgilisinin boynunda parlayan kolyeye takıldı. Bu kolye, birinci yıllarında hediye ettiği güneş kolyesiydi.
"Hâlâ takıyorsun."
"Hiç çıkarmadım ki, seviyorum bu kolyeyi. Bana güç veriyor."
Jeno anladığını belirten birkaç şey mırıldadıktan sonra yemeklerine devam ettiler.
Yemek yeme faslı bittiğinde Hae'ye oturma odasına geçmesini söyleyip kendisi de odasına gitti. Komodininin üzerinde duran albümü alıp oturma odasına döndü. Eski sevgilisinin yanına oturdu ve albümü ona uzattı.
"Fotoğraflarımız... ya da anılarımız... Ne demek istiyorsan işte. Belki bakmak istersin diye düşündüm."
"İsterim."
Haechan albümü alıp teker teker fotoğraflara bakarken Jeno uzun zamandır yapamadığı şeyi yapıyordu, onu izliyordu. Bu çocuk gerçekten çok güzeldi ve kalbinin deli gibi atmasını sağlıyordu hâlâ.
Hyuck'un Kanada'daki fotoğraflarına baktığını fark ettiğinde Mark'ı sormak aklına gelmişti.
Mark ve eski sevgilisinin anneleri çocukluk arkadaşıydı. Kanada'da üniversite kazanınca onların yanında durmasını teklif etmişlerdi ancak Haechan Jeno ile kalmak istediğini söylediği için bu teklif kabul edilememişti. Fakat Jeno ve Haechan'ın ayrılığından sonra orada kalmaya başlamıştı. Mark ile flört dönemleri de böylelikle başlamış olmuştu işte.
"Marklar ile mi kalmaya devam edeceksin?"
Hyuck gözlerini fotoğraflardan çekip eski sevgilisinin yüzüne odakladı.
"Büyük ihtimalle hayır. Mark şu an başka biriyle görüşüyor olsa da ve arkadaş kalsak da artık onlarla yaşamak istediğimi sanmak istemiyorum. Yine de iyi bir arkadaş olarak kalmaya devam edecek."
"Nasıl yani? Siz flört etmiyor muydunuz?"
Haechan derin bir nefes aldı.
"Jeno, sanırım artık her şeyi açıklamamın vakti. Aslında Mark'a karşı arkadaşlıktan öte bir duygu beslemiyordum. O da bunun farkındaydı denebilir fakat yine de benimle flörtleşmeye devam ediyordu. Seni unutmaya çalışıyordum."
Elleri arasındaki albümü yanındaki boş yere bırakıp eski sevgilisinin ellerini elleri arasına aldı.
"O oyun sırasındaki küçücük bir an süren yakınlaşmamız vardı ya, işte orada anladım hâlâ sana karşı ne kadar güçlü duygular beslediğimi. Bu yüzden de daha fazla Mark'ı oyalamak istemedim. Ona bütün gerçekleri anlattım. Lee Jeno, sensiz geçirdiğim bu sürede anladım ki sen benim ilk ve tek aşkımsın, ruh eşimsin. Ne kadar uzaklaşırsam uzaklaşayım yine buradayım işte. Senin yanında, senin için atan bir kalp ile birlikte. Bütün yollarım sana çıkıyor. Daha fazla sensiz kalmak istemiyorum. Beni affedebilir misin?"
"Biliyor musun Donghyuck, seni bir anlığına dahi olsa aklımdan çıkaramadım. Her zaman benimleydin. Bu fotoğraflar da seni unutmamam için bana yardımcı oldular. Dur, 5 dakika bekle. Sana vermem gereken bir şey var."
"Ben seni ömrümün sonuna kadar bekleyebilirim."
Jeno gülerek koşa koşa odasına gitti. Dolabında en köşeye sakladığı küçük kutuyu bulduğunda alıp hızlıca odaya geri döndü.
"Lee Donghyuck, eğer o gün ayrılmasaydık sana bunu yapacaktım."
Koltukta oturan Donghyuck'un önünde diz çöktü ve kutuyu açtı.
"Güneşim, sensiz bir hayatın ne kadar olduğunu çok iyi anladım. Artık her anımda yanımda olmanı istiyorum, hep benimle ol, başkasıyla olma istiyorum. Belki bencillik gibi geliyor kulağa ama benimle evlenir misin? Bu aptalın sevgilisi olmak yerine eşi olmayı kabul eder misin?"
Haechan dolu gözlerle birlikte Jeno'ya sarıldı.
"Lee Jeno, sonsuza kadar senin eşin olmak istiyorum. Sana aşığım."
Jeno sevgilisinden ayrılıp ellerine yüzüklerini taktı.
"Çok güzel durdular."
Ellerini birleştirdikten sonra çok fazla özlediği dudaklara baktı. Yüzünü yaklaştırıp özlemini gidermek amacıyla kırmızı dudakları kendi dudaklarının arasına aldı. Bu iki çocuk birlikte çok mutlulardı.
jeno : kanka biz hyuckla barıştık
bir de
evleniyoruz yarenjun :
ŞİMDİ OKUDUĞUN
photos//nohyuck
FanfictionBirlikte geçirdikleri anıları sonsuza kadar saklamak isteyen Jeno, bir gün o fotoğraflara tek başına bakmak zorunda kalacağını hiç düşünmemişti. !Uyarı! Bölümlerde geriye dönüşler olacaktır. Geriye dönüşlü okumayı sevmiyorsanız okumanızı tavsiye etm...