Son dersimin başlamasına bir saat vardı ve ben kendimi daha dinç hissediyordum. Bahçede ilerlerken bana bakarak fısırdaşan yüzleri umursamıyordum. Hiçbir zaman insanların ne düşündüğünü umursayan birisi olmadım. Sadece ne yapmak istediysem onu yaptım. Tek başıma dimdik ayakta durmaya çalıştım. Sessiz hayatıma yeni birisini katmanın bedelini ağır ödedim. Dimdik ayakta duran ben sert bir şekilde yere çakılmıştım. Sessiz hayatımda bu da büyük bir yankı uyandırmıştı.
"Hey Jimin" Dans eğitmenimin bana gülümseyerek seslenmesi ile bende güldüm.
"Merhaba hocam"
"Nasılsın daha iyi misin? Son birkaç derstir pek iyi değil gibisin." Bir eğitmenden çok arkadaş gibi yaklaşan biriydi bana. Ama herkes gibi o da hastalığımı bilmiyordu.
"Evet daha iyiyim."
"Harika! Bir hafta sonra salı günü biliyorsun bölümler arası bir şenlik hazırlanıyor. Yaz tatili olacağı için son kez herkes eğlenmek istiyor. Bizim bölümde en iyi öğrencim olduğun için senin katılmanı istiyorum. Ne dersin? Işıltını herkesin görmesini ister misin?" Böyle bir şeye nasıl hayır diyebilirdim ki? Belki de bu benim son şansımdı.Belki de son defa dans edişim olacaktı.
"Memnuniyet duyarım. Emin olun en iyisini yapacağım."
"Bundan eminim. Derste görüşürüz."
"Görüşürüz." Eğitmenim yanımdan ayrıldıktan sonra uzun zamandır yüzümde bir gülümseme oluştu. Dans benim yaşam felsefemdi. O olmadan ben asla var olamazdım.
"Bana at!Buraya pas at!" Futbol sahasından gelen bağırışlar ile bakışlarımı oraya çevirdim. Kalın askılı beyaz tişörtü ve güzel bacaklarını gözler önüne seren siyah şortunun içinde mükemmel görünüyordu. Her zamanki gibi... Islak saçlarından ve alnından dökülen terler ile dehşet bir görüntü oluşmuştu. "Ona doya doya bakmayı çok özledik değil mi?" diyen kalbim ile başımı sallamıştım ve kimsenin duyamayacağı şekilde ona bakarak fısıldadım.
"Çok özledik"
"Hadi ama şu çocuğa şöyle bakmayı kesin" Sinirli ses ile kalbim ve ben mantığıma dönmüştük. Bizim bu halimize gözünü deviriyordu. Tavşanımın güzelliğinde yine kaybolmuşken omzuma atılan el ile soluma döndüm.
"Ne yapıyorsun burada küçük velet?" Jin hyungu görmem ile anlık şok geçirdim.
"Dersim başlayana kadar hava alayım demiştim."
"Evet soluğu nerede aldığın belli" İmalı sesi ile Jungkook'a bakıyordu. Jungkook'un da bakışları kısa süre bizi bulmuştu.Omzumda olan kola bakışları değmişken tekrar oyuna döndü. Siktir yine aynı şeyi düşünmüştü. Konuyu değiştirmek için kolundan çıkıp yandaki banka oturdum.O da yanıma oturmuştu.
"Sen neden buradasın?"
"Biliyorsun gece nöbetindeydim. Eve gidiyordum. Geçerken size de göz atmak istedim.Daha iyisin değil mi?"
"Evet sayende daha iyiyim." Kucağımda duran elimin üzerine elini koyarak gülümsedi.
"Daha iyi olacaksın Jimin. Bunu atlatacaksın ve ben sana istediğin yemeği yapacağım." Sonda dediği ile gülmüştüm.
" Güzel bir teklif. Hemen iyileşe-" Sözümü kesen şey futbol sahasından gelen bağırışlardı.
"O topa öyle değil-" diyen Jungkook, çocuğa kafa atmışken yerimde tedirgince kıpırdandım.
"Böyle kafa atılır" Etraftan sesler çoğalırken kafa attığı çocuk yerde burnunu tutuyordu. Bakışları bizi bulduğunda kısa süre bakıp sahayı terk etti.
"Seninki yine formunda. Şu an yediğim yumruğu tekrar hissettim."
"Ya Jin Hyung!!" Söylenmem ile gülmüştü.
"Tamam tamam bir şey demiyorum." Banktan kalkarak karşıma geçti.
"Taehyung'a geldiğimi söylersin. Anahtarını yine unutmuştur o. O yüzden anahtarı gizli yerimize koyacağım. Eve girerken ses çıkartmasın. Hatta bugün sende bize gel.Ya da gelme! Siz ikiniz çok gürültücüsünüz." Dediği ile gülmüştüm. Haklıydı. Taehyung ve ben susmak bilmiyorduk. Ta ki benim öksürüklerim başlayana kadar.
"Bilmiyorum hyung duruma göre bakarım."
"Pekala. Sonra görüşürüz. Kendine dikkat et ve ilaçlarını almayı unutma!"
"Tamam anne~" Biraz daha atıştıktan sonra gitmişti. Bende modern sanat dersime gitmek için soyunma odasına ilerledim.Çantamdan ilaçlarımı alıp içmeliydim.Tam odaya gireceğim sırada duyduğum sesler ile durdum.
"Jungkook senin için en iyisinin bu olduğunu biliyorsun!"
"Bilmiyorum!Lanet olsun bilmiyorum! Olmuyor anlamıyor musun? Sanki nefes alamıyorum." Kısa süre sessizlikten sonra hıçkırık sesi duymamla kalbime bir ağırlık düştü.
"Olmuyor...onsuz olmuyor. Çok acıyor. Dayanamıyorum." Kapının yanına çökerek yavaşça göz yaşlarımı akıttım.
"Ben bana bunu yaptığına inanmak istemiyorum. Kokusu nefesim olmuşken nefessiz kalmak istemiyorum. " O ağlarken bende sessizce ağlıyordum. Kalbimin ise durumu kritikti. Kan ağlıyordu.
"Eun Woo emin misin?Onu öyle gördüğüne emin misin?"
"Jugkook böyle bir şeyde emin olmasam söylemem. Sana resimleri de gösterdim.Hem sende eve gittiğinde kendi gözlerinle gördün." Hangi resimlerden bahsediyordu bu pislik?
"Eve gittiğimde sinirden gözüm bir şeyi görmüyordu.Ama onu üstü çıplak bir şekilde o pisliğin üzerinde görünce kendimi kaybettim.Resimlerdeki o olmayabilir.Kalbim o olmadığını söylüyor. Kalbim bana yalan söylemez. Bana hep en güzel şeyleri sundu.O kalbimin bana sunduğu en güzel hediyeydi.Bir kabus olmamalıydı"
"Üzgünüm Jungkook" Neler dönüyor burada?Lanet olsun her şeyi yanlış anlaması sinirlerimi bozuyor.Hiçbir düşündüğü gibi değildi."Artık susmayı kes gerizakalı!" diyen mantığımı dinleyerek çöktüğüm duvar dibinden hızlıca kalktım. Ve aralık kapıdan içeri girdim. Birbirine sarılmış ikiliyi görünce kırık kalbimin kısık sesi kulaklarıma ulaştı. "Bizden başka kollara sarılıyor..Bu kaçıncı ölüşümüz?" Bilmiyorum.Ama bugün her şey açıklığa kavuşacaktı ya da her şey bitecekti.
"Eğer bu seferde beni dinlemeden çekip gidersen bir daha gelmem. Bir daha senin ayağına bizi kurtarmak için gelmem"
---------
Medyada ki şarkı o kadar güzel uyuyor ki bu kurguya dinlemenizi öneririm❤
Ben kurguları uzun uzadıya yazamıyorum ama bu kurguyu elimden geldiğince uzun tutmaya çalışacağım.
Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm A Mess | • 𝘫𝘪𝘬𝘰𝘰𝘬 •
Fanfiction"Soluklandığın boynumu,öptüğün köprücük kemiklerimi tanımadın mı?" ✩ [Tüm hakları saklıdır.] ※ jikook [düzyazı] ©⊀ladysyrinx⊁ for; ⊀mariwium ⊁