all the same

501 62 19
                                    

Medyadaki şarkıyı yeni keşfettim ve aşık olmayı bırakın 6-7 saattir dinliyorum. Siz de okurken dinlemeyi unutmayın.

Oy vermeyi ve yorum atmayı da unutmayın.

"Bana bir konuda söz verir misin?" sorduğu sorunun garipliği ile gülümsedim. Konuyu söylemeden söz vermemi istiyordu, tam da ona yakışır şekilde. "Ne?"

"Söz ver." göğsümün üzerinden kafasını kaldırdı ve tatlı tatlı bana bakmaya başladı. Saçlarını geriye ittim ve "Ne olduğunu söylemezsen söz veremem." dedim. Cevabım hoşuna gitmemişti, parmakları arasına burnumu alıp sıkıştırdı. "Önce söz ver." yerimde kıpırdandım, dirseğimin üzerine kafamı sabitleyerek ona bakmaya devam ettim. "Önce ne olduğunu söylesen olmaz mı? Sonuçta sözümü tutarım." kafasını iki yana sallayarak onaylamadığını belli etti. Bunu yaparken saçlarının dalgalanması, gözlerinin kısılması ve dudaklarının büzülmesi... Tanrı'm, Jennie'nin sayesinde varlığına inanmaya devam ediyorum. Unutma bunu. "Söz ver." 

Uzatacağını ve inatlaşmaya çalışacağını çok iyi biliyordum. Kafa yormadım ve ne diyeceğini merak ettiğim için söz verdim. "Beni yakmanı istiyorum." 

Pardon? "Yakmak mı?" 

"Öldüğüm zaman kutudaki bir kök olmak istemiyorum."

"Cesedinin yakılmasını istemiyorum." gittikçe saçmalaşan konudan uzak kalmak istediğim için ayağa kalktım ve penceremin önündeki armut koltuğa oturdum. Küçük bebeğimin burada olma sebebi ise Jennie'nin hasta olduğum için kızgın olmasıydı. Kollarımı bağladım ve yatakta bana dönerek uzanan sevgilime baktım. Saçları dağılmış ve çarşafı göğüslerine kadar çekmişti. "Cesedinin yakılması silinmek gibidir. Demek istediğim; ya gelecekteki bilim insanları bizi kendi DNA'mızdan oluşturacak olursa, ne yapacaksın?" yerinden kalktı ve pufun üzerinden kayabileceğimizi düşünmeden kucağıma yerleşti. Evet, önemli bir konu geliyor sanırım. "Sana karşı dürüst olacağım." 

Lütfen dürüst olmasın. En son dürüst olduğunda altından neler çıktığını çok iyi hatırlıyordu beynim. "Bunu istemem." kahküllerimi düzeltti ve bağlı olan kollarımı açarak kendi omuzlarına koydu. Bu sırada benim gözlerim yine iki güzellikteydi. Aslında üç, bunların hepsi sevgilimde toplanıyor sonuçta. "Şu alışkanlığından nefret ediyorum, memelerime bakmayı kes." dediğinde utanarak gözlerimi gözlerine sabitledim. Konuyu değiştirmeme gerek yoktu, ben de bu yüzden kaldığımız yerden devam ettim. "Neyi istemezsin?"

"Klonlanmak istemem." alayla gülümsedim ve aralık olan dudaklarına yaklaştım. Öpmedim, sadece böyle kalıp anın tadını çıkarmak istiyordum. Ona yakın olmak, vücudunun sıcaklığını hissetmek, kalbinin atışını dinlemek, kokusunun tadını çıkarmak istiyordum. "Önce kendimi oluştururum, sonra seni oluşturup sana şunu sorarım:" dudaklarını öptükten sonra aynı yakınlıkta kalarak cümleme devam ettim. "Yaşamak istiyor musun? Ve eğer istemiyorsan, seni öldürürüm." dediğim şeylere omzuma kafasını koyarak gülmeye başladı. "Ama eğer bu olursa sonsuza dek birlikte yaşayabiliriz." 

Kafasını omzumdan kaldırdı ve sahte olduğundan emin olduğum bir gülümseme ile bana baktı. "Çok zor gitmesine izin veriyorsun değil mi?" kaşlarımı çattım ve parmaklarımla dudaklarının düz çizgi halini almasını sağladım. "Düzgün gülümse." 

"Endişelenme, birbirimizi yine bulacağız." duygusallaşmak istemiyordum, sadece onunla olduğum her dakika da mutlu olmak istiyordum. Başımı boynuna gömdüm ve kokusunu uzunca içime çektim. "Kokunu seviyorum." kafamı kaldırdım ve masumca ona baktım. O da aynı şekilde bana bakıyordu ve bu yüzden ağzımdan çıkan 3 kelimeyi asla durduramamıştım. "Benimle evlenir misin?" 

Orpheus & JenLisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin