mr.sandman

551 63 18
                                    

Lütfen oy verin. Yazmaya devam etmek istiyorum ama kitap değer görmeyince kendi kendime küsüyorum.

2 hafta sonra

Lalisa Manoban

"O senin hayallerini yıktı, ben de yeniden kurmak istiyorum. Olmak istediğin kişi ile değil, olabileceğin kişi ile."

"Lisa?" adımın defalarca seslenilmesinden sonra gözlerimi yavaşça araladım. Karşımda beyazlar içinde Jennie duruyordu. "Ne arıyorsun burada sen?" dedikten sonra çarşafı üzerime çektim. Üzerimde sadece iç çamaşırlarım vardı. Siktir, kötü yakalandım. "Buradan geçiyordum, uğrayayım dedim." yatağımdan uzaklaştı ve açık olan kapının önünde durdu. "Kapıyı kim açtı sana? Peter nerede?"

"Rosé burada, Peter ise..." derken bebeğim koridorda yalpalayarak koştu ve Jennie'nin bacaklarına sarıldı. "Evet, koca yanak da geldi." dedi ve kucağına aldı. Birbirleri ile şakalaşıp gülerlerken, tek yaptığım somurtarak onları izlemek oldu. Sonunda akıllarına gelmiş olacağım ki "Lili, sen niye hala yataktasın?" dedi Peter. Biri uyandırır, biri neden yataktasın der... "Çıkarsanız eğer üstümü giyineceğim."

"Neyi saklıyorsun? İkimizde biliyoruz." hemen boşta kalan eliyle ağzını kapattı Jennie. "Pardon, çıkıyoruz." dedi ve odadan ayrıldılar. Sikeyim, çocuğumun önünde vücudumu gördüğünü belirtti bildiğin.

6 ay sonra

"Selam, ben geldim." dedim boş gibi görünen eve bağırırken. Peter'ı Jennie'e bırakmak gibi bir hata yapmıştım maalesef. Bana, onunla iyi geçinebileceğini ve babasının eksikliğini hissetmemesini istediğini söylemişti. Bu açığı ne ben ne de o kapatabilirdi ama bir şekilde denemeye çalışması hoşuma gidiyordu sonuçta.

Aramızdaki ilişki ise... Biraz karışık, hatta birazdan fazla. İkimiz de deniyoruz fakat insanın derinliklerinde bir yerde affetme arzusu tükenmişse yapacak pek de bir şey kalmıyor geriye. Sadece çocukları için bir araya gelen ebeveynler gibi göründüğümüze eminim. Her ne kadar arkadaşlarımın tekrar birlikte olacağımıza karşı beklentileri olsa da, iki tarafın da aynı yerden kırılması kötü bir durum. O beni bıraktığı için suçlu hissederken, ben de onu bekleyemediğim için suçlu hissediyordum.

Banyodan gelen kıkırtıları duyduğumda adımlarımı oraya yönelttim. Kapı pervazına omzumu yasladım ve içerideki görüntüyü sindirmeye çalıştım. Ortadaki ufak banyo halısı tamamen sırılsıklam olmuş, yerler köpük dolu ve küvetin içinde iç çamaşırları ile yıkanan iki adet insan bulunuyordu. Sorun etmedim, sonuçta yerleri yalamak zorunda bile kalsa burayı Jennie temizleyecekti. "Ben geldim." dedim biraz sesimi yükselterek. İkisi de yakalanmış gibi suratlarını bana çevirdiler ve aynı an da "Jen'in/Peter'ın fikriydi." dediler. Tamam, birisi benim çocuğum. Bunu doğururken zaten anladım ama ya diğeri? "Kızmayacağım." dedim ve ilk önce üzerimdeki ceketi çıkartarak çamaşır sepetine attım. Daha sonra sadece iç çamaşırlarım kalana kadar soyundum ve küvete karşımda onlar olacak şekilde oturdum.

Peter ne yaptığımı anlamaya çalışır gibi bakıyor, Jennie ise dudaklarını kemiriyordu. "Niye öyle bakıyorsunuz?"

"Aynı küvetteyiz." diyen Jennie'e gözlerimi devirdim. "Küvete girmeden önce de aynı banyodaydık, banyoya girmeden önce de aynı evdeydik. Eğer sorun ediyorsan gidebilirsin, Peter'ı ben yıkayabilirim." dedim ve bebeğimi onun kucağından çekerek kendi kucağıma aldım. Sert çıkıştığımın farkındayım ama çocuğumla olan kısıtlı aktivitemi çalacak kadar aptal olduğunu sanmıyordum. "Peki." dedi ve küvetten çıkarak, onun için ayırdığım havluyu üzerine sardı. Banyodan çıkmadan önce "Yemek hazırlayıp dolaba koymuştum, ısıtır yersiniz." dedi ve odama geçti.

"Yalanı kaçırdın." Peter'ın söylediği şeyle gözlerimi kapıdan çekip ona baktım. "Ne demek istiyorsun?"

"Kaba davranıyorsun, sorun ne Lili?" dedi ve ince parmaklarıyla burnumun ucunu sıktı. Sanırım yaptığım şey için fiziksel zarar vermeye çalışıyordu, aklına da bu gelmişti haliyle. Peter'ı tahmin etmek gerçekten çok zor... Büzüşmüş parmaklarını burnumdan çektim ve onu sıkıca tutarak küvetten çıktım. Verecek cevabım yoktu, sadece söylemek istediklerimi söylemiştim.

2 ay sonra

"Eğer bana güvenin ne olduğunu doğru öğretseydin, tekinsiz bir kucakta düşüp kalkmazdım Jennie! İkimizin de suçlu olduğunu kavraman gerek artık." köşede duran sehpanın üstündeki bibloyu aldım ve yere fırlattım. "Şimdi de karşıma geçmiş vicdanın yüzünden bana iyi davranıyorsun. Nefret ediyorum bana hissettirdiğin her şeyden, kabul et artık." etrafıma tekrar bakındığımda koltuğun üzerindeki yastığı alıp ona fırlattım. Havada yakalayacağını düşünmüştüm çünkü aşırı yavaş atmıştım canı acımasın diye. Ama o göğsüne çarpmasına ve yere düşmesine izin verdi. "O güne kadar hayattımda hissettiğim en güzel şeydin sen. Hep öyle kalacağına, hep birbirimize ait olacağımıza inandırmıştım kendimi."

Ayaklarımın titrediğini ve halsiz hissetmeye başladığımı anladığımda koltuğa oturdum. O ise karşımda durmuş söyleyeceklerimin bitmesini bekliyordu. Söylemiş miydim bilmiyorum ama renksiz dudaklarına kırmızı ruj çok yakışıyor. "Bunun ne kadar sınırlayıcı bir duygu olduğunu biliyor musun? Genç yaşımda, hayatım boyunca tanıdığım en neşe veren insanı yaşadığımı sanmak. Siktiğimin yanılma duygusunun ne demek olduğunu biliyor musun Jennie?"

Olduğu yerde donduğunu düşünüyordum, ta ki dizlerime kapanıp ağlamaya başlayıncaya kadar. Hıçkırıklarının arasından "Bilmiyorum çünkü seni sevdiğim için kötü hissetmedim. Hiçbir zaman seni unutmak gibi bir yanılgıya düşmedim." dedi ve başını kaldırarak gözlerimin içine baktı. "Dediğin gibi yapmadım." ayağa kalktı ve sinirle bağırmaya başladı. "Tecavüzcünün birini sevmediğim için üzgünüm. Her gün keyifle kendimi öyle birine siktirmediğim için de özür dilerim. Ya da çocuk yapmadığım için." dedi ve iki eliyle aceleyle gözlerinin altını sildi. Suçluluk duygusu ile başımı eğdim ve "Seni tenimden silmeye çalışıyordum." diye mırıldandım. "Çocuk yaparak mı Lisa?"

Kafamı kaldırmadım, benden onu beklememi istemesi saçmaydı. Gelmeyeceğinden emindim, eğer Wonpil ölmeseydi de gelmezdi ki zaten. Bir tecavüzcünün çocuğunu doğurduğuma değil de tecavüzcünün sözünü dinleyerek bana gelen bir kadını sevdiğime inanamıyordum. "Bekleseydim gelir miydin?" başımı kaldırdım ve dolu gözlerle ona baktım. Tepki vermiyordu. "Gelmezdin, o yüzden sadece beni suçlama. Giden sendin, geride kalmanın nasıl bir duygu olduğunu bilmiyorsun."

Gözleri etrafı taradı, sanki çözüm yolu evin salonundaymış gibi. Sonra hafifçe başını yere eğdi ve tek kelime etmeden yanıma oturdu. "Kucağıma gel." söylediği şey ile donup kalmıştım. Onunla tekrar temas halinde olma düşüncesi beni gerçekten çılgına sokuyordu. Kendim için koyduğum kuralları siktir edip kucağına oturdum. Yorulmuş olan kolları sanki günün açlığı ile bedenimi sardı. Yavaşça sırtımda dolanırken parmakları "Konuşmak istemiyorum." diye mırıldandım. Hoş, zaten o da konuşmak için bir çaba sarf etmiyordu.

Kırılmıştık fakat toparlanmaya değil de dinlenmeye ihtiyacımız vardı. Nerede olursa olsun, onunla dinlenmeye ihtiyacımız vardı.

Orpheus & JenLisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin