Neydi? Şimdi buraya gelmiş bana şaka yaptıklarını mı söylüyorlardı?
"Pislik misiniz siz?"
Sinirim son seviyeye ulaşmıştı.
"Cevap versenize! Size güvendiğim halde nasıl bunun karşılığını böyle boş bir şekilde verebilirsiniz?"
Herkes susmuştu, sadece sessiz sakin bir şekilde oturuyorlardı. Karşı koltukta ki montumu görünce hızlı bir şekilde ayağa kalkıp aldım. Ve kendimi dışarıya attım. Arkamdan seslenmiş olsalar da dinlemedim. Rüzgar hafif ve sakin bir biçimde vücuduma hücum ediyordu. Bu benim sakin olmamı salayan tek şey olabilirdi. Belki başka kişiler de sakin olmamı sağlayabilirlerdi ama benim kimsem yoktu.
"Nereye?!"
Kafamı arkadan sesin geldiği yere doğru çevirdim. Tae?
"Beni ne zamandır umursuyorsun?"
Kafasını salladı. Ne demek oluyordu bu?
"Beni sevdiğinden beri..."
Evet onu seviyordum. Ama abimle sevgili rolü oynaması pek hiç olmamıştı.
"Sana bir sorum olacak."
Cevap vermeyip sadece kafasını olumlu anlamda sağa sola doğru salladı.
"Abimle neden sevgili rolü oynadın?"
Derin bir nefes aldı. Yaşadığım olaylar rüya değilse Beakhyun ölmüştü. Peki neden bana yalan söylemişlerdi?
"Çünkü senin benim canımı yaktığın gibi bende senin canını yakmak istedim!"
Şaşırdım! Tek durumum o olmuştu. Ellerimi yumruk yaptım. Çenem kasılmıştı. Dışarıdan kim görürse bunu anlardı.
"Zaten sen benim canımı onunla öpüşürken çok yaktın Tae-shi!"
Gözlerinden yavaş bir şekilde yaşlar akmaya başladı. Ellerinin tersiyle siliyordu, ama silse de yenileri geliyordu.
"Onu seviyordum!"
"Ama beni sevmiyorsun değil mi?"
Lafı yarıda kalmıştı. Zaten ne olacaktı? Beni mi sevecekti? Güldürmeyin beni!
"Üzgünüm istemeyince olmuyor Jungkook! İstemiyorum!"
Bir şey demeden yoluma devam ettim. Bu sefer ondan değil benden yaşlar süzülmüştü. Neden beni umursuyordu? Telefonuma mesaj gelmişti. Montumun cebini açıp baktım.
Taetae:
Bizim ilişkimiz arkadaşlıktan öteye gidemez!
Çok üzgünüm...Kafamı salladım, haklıydı... Hiç bir zaman ilişkimiz arkadaşlıktan öteye gitmemişti, ve sanırım gidemeyecekti!